Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

2022 ve neşe ile kutlamanın temellerini atmak

Siyasi çatışmalar, devletler ve uluslararası çekişmeler, en derin ihtilafların ve köklü farklılıkların tezahür ettiği insanlık seyrinin bir parçasıdır. Yine de insanla başlayıp insanla biten bir insani etkinliktir. Yıllık kutlamalar, ayrılmaz bir parçası olarak hayata eşlik eden yorgunluktan insanı kurtaran bir moladır. Milletten millete, halktan halka ve daha dar bir düzlemde insandan insana farklılık ve çeşitlilik gösteren kutlamalardır. Ama nihayetinde, yaşamı yenilemek, neşe ve mutlulukta diretmek için gerekli kutlamalardır.
İnsanların Kovid-19 pandemisi, varyantları, gelişmeleri, aşıları ve ilaçları ile koronavirüs nedeniyle çektikleri sıkıntı ve zahmetle geçen iki yılın ardından, iki gün önce yeni bir yıla (2022) girdik. Pek çok politikacı, düşünür ve uzman, bu pandeminin sonuna, bu virüsle başa çıkmakta başarılı olmaya, yaşamın ve insanların normale dönmesine, yaşamın yeniden başlamasına sahne olması konusunda bu yeni yıla büyük umutlar bağlıyorlar.
Pandeminin dikkat çektiği şeylerden biri, insanlığın insani önceliklerini yeniden düzenlemesi ve sağlık alanında daha büyük yatırımlar yapması gerektiğiydi. İnsan hayatı ve sağlığı, ne kadar yüksek ve önemli olursa olsun, diğer birçok alandan çok daha önemlidir. İnsan her zaman birincidir, çünkü yaşamın simgesi, kaynağı ve sürekliliğinin garantisi ve refahının yaratıcısıdır.
Diğer her şey öncelik sıralamasında ikinci sırada gelir. Burada, iki yıl boyunca bazı ünlü sanatçılar ve oyuncuların gelirleri ile doktor ve hemşirelerin gelirleri arasında yaygın bir şekilde yapılan karşılaştırmalara bir gönderme vardır. Eğlencenin insan için önemine şüphe yok, ama bizce bunlar, yeniden gözden geçirme ve düzeltmeyi şart koşan dürüst ve samimi karşılaştırmalardır.
Mutlu günler insanlar arasındaki çatışmaları bitirmez. Pandemi veya salgın çekişmeleri ve savaşları durdurmaz. Bu, mutluluk ve neşenin durdurmadığı, üzüntü ve çekişmelerin sınırlamadığı insan doğasının bir parçasıdır. Bu nedenle akil insanların bütün çabalarının amacı, bu çatışmaları kurallara bağlamak ve daha az zararlı yörüngelere oturtmaktı. Bu, yerel geleneklerden uluslararası kuruluşlara kadar hemen hemen her alanda gerçekleşti.
Bazı mutlu insani kutlamalar, evrenselleşmiştir ve din, ırk ve kültür farklılıklarına bakılmaksızın herkes tarafından kutlanır hale gelmiştir. Bunun en belirgin örneklerinden biri yılbaşı kutlamalarıdır ve kayda değer olmayan istisnalar (istisnalar istisnalar olarak kalırlar) dışında dünyanın doğusundan batısına tüm insanları kapsar.
Yeni yılı kutlamayı reddeden bazı kişiler, farklı fikirlere ve referanslara dayanmaktadırlar. Modern Araplar ve Müslümanlar bağlamında, yılbaşı kutlamalarının bir tür “kültürel istila” veya “Batılılaşma” ya da benzeri fikir ve isimlendirmeleri ifade ettiği varsayılarak bu reddediş haklı gösterilmeye çalışılır. Bu sonu gelmez tartışmalar ve anlamsız anlaşmazlıklar için çok fazla mürekkep harcandı. Bugün yeni olan, birçok Arap ve Müslüman toplumun bu eski ve yıpranmış önermeleri aşmış olmasıdır. Bunun aşılmasına gelecekle meşgul olan ve dünyaya katılan “genç nesil” yardımcı olmuştur.
Bu reddediş devam edecek ve bitmeyecek, bu bağlamda önemli olan artık toplumun metninde değil dipnotlarında yaşayan bir reddedişe dönüşmesidir. Toplumların önceliklerinin yenilenmesiyle etkisinin sınırlandırılmasıdır. İddialı vizyonları olan ve geleceğe yönelik kararlı adımlar atan yenilenebilir ülkeler bu rolü oynamayı önemsediler. Geçmişin engellerini ve retçilerin itirazlarını aşmaya çabalayan kültürel ve sosyal seçkinler bu rolü oynamakla ilgilendiler. Onlarca yıldır devam eden ret ifadeleri ve yasağı haklı gösteren argümanlarla doldurulan kamusal alanda bugün bu ifadeler ve argümanlar önemsiz hale geldi. Toplumu meşgul etmiyor ve bu başlı başına bir başarıdır.
Yeni öncelikler yaratarak geçmişin engellerini aşmak fikri, hızlı meyve veren ve etkisi yüksek önemli bir fikirdir. Ama gerçek ve etkili aşkınlık, olguları aşan, toplumları engelleyen medeniyet hastalıklarının tüm kaynaklarının bilimsel, nesnel ve kapsamlı eleştirisine odaklanandır. Bunu detaylandırmak genellikle entelektüellerin ilgi alanına girer, ancak herhangi bir engelin aşılması ve geleceğin gerçek inşası için gerekli ve esastır.
Dini, kültürel ve sosyal sorunların temellerine ve köklerine inmeden, gerçekleri araştırmak, tarihi hatırlamak, fikirleri ve sözleri tartışmakta çok ileri giden derin tartışmalar olmadan, ilerleme yüzeysel, gelişme bir kabuktan ibaret kalır. Olgular ve kabuklar ise, insanların şu veya bu nedenle yaşadığı herhangi bir gerileme durumunda ortadan kaldırılabilir. Bunun eski ve yeni pek çok örneği vardır.
Toplumlardaki dönüşümlerin derin ve köklü olabilmesi için sağlam bir bilimsel temele, güçlü yapıya, sağlam argümanlara ve tutarlı kanıtlara sahip tutarlı teorilere ve yeni yorumlara ihtiyacı vardır. Ardından yaygınlık, üretimin bolluğu ve etkinin kapsamının garanti edilmesi gelir. Aynı zamanda ilerlemeyi, yükselmeyi ve temelleştirmeyi bırakmamak, teorilerin tamamlanmasını ve fikirlerin kristalleşmesini beklememek gerektiği de vurgulanmalıdır. Eylem ve teori paralel ilerlemeli, çünkü eşyaların doğası gereği eylemler hızlı, düşünceler ise yavaştır.
Bu insani kutlamaları reddedenlerin bir kısmı, rasyonel, dini veya kültürel argümanlar, kanıtlar ve delillerden oluşan sağlam bir zemin üzerinde durduklarına inanmaktadır. Ne var ki doğru olan, üzerinde durdukları zeminin zayıf ve sarsak, araştırmalarla kanıtlanmamış ve tartışmaya kapalı, dahası uzun bir dönemin, eleştirinin yokluğunun, onlar hatta yüzyıllar boyunca uygulanan vesayetin pekiştirdiği bir zemin olduğudur.
Özel ve kamusal vesilelerle yapılan tüm insani kutlamalar, insanlarla birlikte doğmayan ve ne içgüdü ne de zorunluluk olan yeni ve sonradan kabul edilmiş olaylardır. İnsanlar, keza toplumlar -her biri yaşadıkları olaylara göre- farklı gerekçelerle kendilerine özel kutlamalar geliştirmişlerdir. Bu kutlamalar nesilden nesle geçmiş, tarihin mantığına ve insanın doğasına göre ya yayılma veya daralma yönüne gitmiştir. Bunun örnekleri her medeniyette, tarih boyu ve coğrafya enlemi boyunca bolca bulunur.
Refahı sağlamak devletin görevlerinden biridir. Filozoflar ve düşünürler bunun için teoriler üretmişlerdir. Diğer bir deyişle refah, devletin diğer görevlerinden daha az değerli olmayan temel bir insani ihtiyaçtır. Arap ve İslam kültüründe kültürel kuramlaştırmanın ve refahın entelektüel olarak temelinin zayıf olmasının, burada sıralayamayacağımız nedenleri vardır. Bu, kapsamlı ve tutarlı bir şekilde giderilebilecek ve temeli yeniden atılabilecek bir zayıflıktır. Söz konusu temelleşme, mevcut sahneyi bozmaya, gelecekte geçmiş engelleri yeniden tesis etmeye yönelik her türlü girişimin önünü kesmektedir.
Çağdaş zamanlarda herhangi bir ciddi bilimsel çalışma bazı zorluklarla karşılaşmaktadır. En yaygın olan zorluk, hemen hemen her alanda değersizlik ve yavanlığın yaygınlaşmasıdır. Burada bahsedilen yavanlık ve değersizlik bir hakaret değil, izlenmeye ve analiz edilmeye değer bir insanlık durumunu doğru bir şekilde ifade eden bilimsel bir terimdir.
Sosyal medya ile her birey artık bir toplum rehberi, içerik oluşturucu ve kamuoyunu etkileyen bir aktör olabilir. Akıl standartlarının düşmesi üretilenlerin değerinin de düşük olmasına yol açıyor, dolayısıyla görev zor ve yol uzundur.
Yazımızı sevinç ve mutlulukla bitirelim; önceki iki yıldan daha iyi olması dileğiyle tüm insanlığın yeni yılını içten bir şekilde kutluyoruz.
Mutlu yıllar...