Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

ABD Ortadoğu'yu terk etmeyecek

2021'de birçok insanın ABD'nin Ortadoğu'yu terk edeceğini iddia ettiğini gördüm. Bu gülünç bir beklenti. Los Angeles'taki California Üniversitesi'nden analist Dalia Kaye'nin geçtiğimiz ay Foreign Affairs dergisinde yazdığı gibi ABD, Ortadoğu'da kalıcı.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Kasım ayında dünyanın dört bir yanındaki Amerikan askeri konuşlandırmalarının büyük bir incelemesini tamamladı. Beklendiği gibi, çalışma, Çin'in en büyük stratejik zorluk olduğu sonucuna vardı. Ancak analist Rebecca Wasser'ın Aralık ayında War on the Rocks web sitesinde yazdığına göre inceleme, ABD kuvvetlerinin Ortadoğu'daki konuşlandırmalarında herhangi bir büyük değişiklik çağrısında bulunmadı.
Birincisi, ABD’liler Arap Körfezi bölgesindeki üslerini Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde tutuyor. Ürdün'deki Muwaffaq Salti Hava Üssü’nü genişletiyorlar. Aynı zamanda, ABD Donanması Basra Körfezi'nde ve Arap Yarımadası yakınlarında faaliyet göstermeye devam ediyor. Askeri birimler değiştikçe kesin sayı günden güne değişiyor. Ancak geçtiğimiz Haziran ayında Maşrık ve Körfez bölgelerinde yaklaşık 40 bin Amerikan askeri vardı. Savunma Bakanı Lloyd Austin, geçtiğimiz Kasım ayında Manama Güvenlik Konferansı'nda ABD'nin ‘bölgede gerçek bir savaş gücüne sahip olduğunu ve onu koruyacaklarını’ söyledi.
Son üç ABD Başkanı Irak ve Afganistan'daki savaşları tartıştı. Batı Asya'da yeni bir kara savaşı başlatma konusunda ABD temkinli. Elbette ki yeni bir savaş başlatma konusunda dikkatli olmak, savunmak veya geri çekilmekle aynı şey değildir.
İkincisi, ne Trump ne de Biden, tüm Amerikan güçlerini Suriye veya Irak'tan çekmedi. Aslında asker sayısı yaklaşık iki yıldır değişmedi ve önümüzdeki birkaç yıl içinde de pek değişmeyecek. Amerikalılar Irak'ta tek taraflı muharebe misyonları üstlenmeyeceklerine söz verdiler ve bu yeni bir şey. Şimdiki misyonları, Irak'ın terörle mücadele güçlerinin kapasitesini geliştirmek. Suriye'de Amerikalılar, DEAŞ’la savaşmak için hala Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) desteklemeye devam ediyor. Musul’un DEAŞ’ın elinden kurtarılmasından beş yıl ve Suriye’nin doğusundaki Bağuz’un geri alınmasından üç yıl sonra DEAŞ hala bir sorun oluşturmaya devam ediyor. ABD’li askerlerinin DEAŞ sorununu kesin bir şekilde çözüp çözemeyeceğini sormak mantıklıdır. Ancak her halükarda ABD güçleri yakın gelecekte Suriye ve Irak'tan ayrılmayacaktır.
Öte yandan Washington'un geçen yaz bazı Amerikan Patriot füzesavar sistemlerini Suudi Arabistan'dan kaldırma kararı, ABD'nin tüm güçlerini geri çekme tercihinin kanıtı değil. Birincisi, Patriotlar, drone saldırılarını engellemek için tasarlanmamıştır. İkincisi, geçtiğimiz Eylül ayında ardından da geçtiğimiz ayki saldırıların gösterdiği gibi, Suudi Arabistan ordusu drone ve füze saldırılarına karşı iyi savunma yapabiliyor. Üçüncüsü, Washington'daki siyasi muhaliflerin eleştirilerine rağmen, Başkan Biden ve Bakan Austin geçtiğimiz ay Kongre'ye Suudi Hava Kuvvetleri'ne insansız hava araçlarına müdahale edebilen füze satışını onaylaması için baskı yaptılar. Austin, geçtiğimiz Kasım ayında Bahreyn'de yaptığı konuşmada, ABD’lilerin bölgenin savunmasının sorumluluğunu bölge ülkeleriyle paylaşmak istediğini vurgulamıştı. Bu, ABD’nin Irak terörle mücadele birimleri ve SDG’ye yardımına benzer bir örnekti.
Geleceğe gelince Biden yönetimi geçen ay Ilan Goldenberg'i Savunma Bakanlığı'na kıdemli bir politika yapıcı olarak atadı. Goldenberg daha önce Washington'da Demokrat Parti'ye bağlı bir araştırma merkezinde analistti. Daha önce 2020 yılının başlarında, Biden yönetimini şu noktalarda harekete geçmeye çağıran birçok tavsiyenin formüle edilmesine yardımcı oldu: (1) 1991 veya 2003 yıllarında olduğu gibi yeni bir kara savaşına değil, bölgedeki terörle mücadele misyonuna odaklanma. (2) Körfez'deki büyük ABD üslerinin boyutunu küçültmek ve bazı ABD güçlerini İran füzelerinin menzili dışındaki bölgelere taşımak. (3) Acil durumlarda bölgeye daha fazla Amerikan kuvveti göndermek için limanlara ve havaalanlarına erişimini sağlamak için ortaklarla müzakere etmek.
Özellikle, Austin geçtiğimiz Kasım ayında Amerikalıların - gerekirse - bölgeye daha fazla muharebe askeri gönderebileceğini söyledi. Çünkü ‘dünya güçlerinin yaptığı şey bu’.
Asya, Avrupa ve İran'daki güncel olayların gelecekte ABD'nin Ortadoğu'daki askeri konumunu etkileyeceğinden şüphe yoktur. Çin ve Rusya bölgeye daha fazla etki edebilir mi? Tabii ki. 1990'da Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'nın kaos içinde kalacağı kimin aklına gelirdi? Çin dünyanın en büyük nüfusuna ve devasa bir ekonomiye sahip. Pek çok siyasi sorununa rağmen, ABD artık tek süper güç değil. Ancak Amerikan siyasi sınıfının Ortadoğu'yu terk etmesini bekleyen herhangi bir yabancı lider, ABD iç politikasını veya Biden'ın bölgedeki istikrarın sorumluluğunu ABD ortaklarıyla paylaşma politikasını anlamıyor.