İstemi Yılmaz
TT

Rumlardan ABD’ye Kıbrıs baskısı

Türkiye’nin Mısır’ın ardından İsrail ile de ilişkilerini düzeltme iradesi Doğu Akdeniz’deki enerji rekabetini yeniden hareketlendirdi. Tel Aviv’le normalleşme ihtimali dahi bölgede Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ikilisinin planlarını altüst etmeye yetiyor. Tüm bunlara Washington’ın İsrail gazını Avrupa’ya taşıyacak EastMed projesine şerh düşmesi eklenince, Atina için işlerin pek de iyi gitmediği anlaşılıyor. Nitekim Rum tarafı vaziyetin ciddiyetini idrak etmiş olacak ki Dışişleri Bakanı İaonnis Kasoulidis soluğu ABD’de aldı.
Kasoulidis Washington’a iner inmez ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken le bir araya geldi. Rum Bakan’ın gündeminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tarafından 47 yıl sonra açılan Kapalı Maraş vardı. Kasoulidis’in ABD’li Bakan’dan isteği Türkiye’ye uluslararası arenada baskı yaparak Maraş oldubittisine son vermesini sağlamak. Kasoulidis’in teklifiyse net: Maraş Birleşmiş Milletler (BM) gözetimine devredilsin, karşılığında KKTC’ye seyahat ambargosunu kısmen kaldıralım. Ambargonun kaldırılmasından kastedilen Ercan Havalimanı’nın uluslararası uçuşlara açılması. Fakat Türkiye ve KKTC bu teklife sıcak bakmıyor. Zira Maraş’ın BM’ye devri, federal çözüme yönelik bir adım daha atmak, yani Rum Kesimi’nin planını kuvvetlendirmek demek. Aslında bu Ankara’nın altında imzasının bulunduğu, BM metinlerinden çıkarılan bir formül.
Rum Kesimi’nin Maraş’ı yeniden gündeme getirmesi, hafta içerisinde Ada’da alınan bir yargı kararıyla yakından ilgili. Bir Kıbrıslı Rum’un açtığı davayı değerlendiren mahkeme ilk kez taşınmaz bir mülke dair anlaşmazlıkta Kıbrıs Vakıflar İdaresi'nin (EVKAF) taraf olmasına izin verdi. Söz konusu karar, Maraş’taki mallarda meşruiyetini Osmanlı İmparatorluğundan alan Türk Vakıflar İdaresi’nin söz sahibi olduğu anlamına geliyor. Bu, Kıbrıslı Rumların, İngilizlerin ve hatta diğer yabancı aktörlerin Maraş’ta elini kolunu bağlayacak önemde bir karar. EVKAF’a göre bölgedeki arazilerin tamamının yasal varisi vakfın kendisi. Ada’nın taksiminden önceki mülk sahipleriyse sadece İngiliz koloni yönetiminin hukuksuz toprak satışlarından nemalanan şahıs veya kurumlar.
Pek tabii Kasoulidis’in Blinken’den ricaları arasında Maraş’taki malların “eski sakinlerine” iade edilmesi de yer alıyordu. Rum Bakan’ın sorunu ABD’ye taşıması tesadüf değil. Güney Kıbrıs’ın amacı ABD’li hak sahipleri üzerinden krizi Beyaz Saray’a taşımaktan ibaret. Ancak tarihsel konumlanışı hatırlandığında Türkiye’nin ABD’yi hiçbir zaman Kıbrıs meselesinde samimi bir aktör olarak kabul edebilmesi mümkün değil. Yine de Rum Kesimi’nin Maraş üzerinden baskıları devam edecek gibi gözüküyor. Rum tarafının Maraş anlaşmazlığını Avrupa Birliği’ne taşıyarak KKTC aleyhinde bir mahkûmiyet kararı aldırmaya çalışması şaşırtıcı olmayacaktır.
Eğer Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji savaşıysa Kıbrıs’taki Kapalı Maraş en önemli cephelerden biri. Zira Maraş’taki statünün KKTC lehine değişmesi, Kıbrıs statükosunun yerle bir olması anlamına geliyor. Kapalı Maraş’taki Türk hakimiyeti, Ada’nın kuzeyinde KKTC’nin meşru bir aktör olarak yer almasına olanak sağlayacak. Böylece ilk olarak KKTC’nin fiili statüsü ardından kuzeydeki doğal gaz ve petrol arama faaliyetleri yasal bir zırha bürünecek. Yani Yunanistan ve Rum Kesimi’nin kâbusu gerçekleşecek.
Ziyarete açılmasının ardından Kapalı Maraş yarım senede 400 bin kişiyi ağırladı. Ancak Maraş açıldıkça Kıbrıs daha da kapandı.  Çözüm başka bahara kaldı. Zaten Türkiye’nin de istediği bu değil mi? Verili durumu statüko haline getirecek bir bilinmeze kadar Kıbrıs’ı çözümsüzlüğe mahkûm ederek KKTC’yi meşrulaştırmak.