Dünyayı (en azından medyada) iki olay meşgul ediyor; İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmek için Viyana'da yapılan müzakereler ve NATO’lu Batı ile Rusya Federasyonu arasındaki Ukrayna çatışması. İki olay veya durumda da çok fazla gürültü olmasına rağmen, hiç kimse Ukrayna'da bir savaşın yaşanacağına veya nükleer müzakerelerin başarısız olacağına gerçekten inanmıyor. Herkes kazançlı çıkacak. Ukrayna örneğinde, Putin artık tek bir şey, Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO üyesi olmamalarını talep etmiyor, aksine, talepleri çoğaldı ve çeşitlendi. Büyük olasılıkla bu taleplerden gerçekçi olan ikisi yerine getirilecek. Bunlar; güvenliğin olmadığı barış karşılığında iki ülkenin NATO üyesi olmaktan vazgeçmek zorunda kalmaları ve Rusya'nın ABD’nin ricasıyla doğalgazını ihraç etmeye yönelmesi!
İran nükleer anlaşmasına gelince, müzakereler ilerliyor ve yetkililerinin iddiasına göre tehdit altında olan güvenliğini artık - şaşırtıcı bir şekilde - kimsenin umursamadığı İsrail dışındaki tüm taraflar için tatmin edici. Öfkeli Ruslar bile artık İsrail’in İranlılara ve Suriye'deki milislerine hava saldırıları düzenlemesine izin vermiyor.
Peki, bu Erich Maria Remarque’ın ünlü romanının başlığı gibi "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" anlamına mı geliyor? Tabii ki hayır, çünkü mesele ne Ukrayna ve Gürcistan ne de Polonya ve Bulgaristan'daki NATO silahları değil. Mesele, kaynaklar, stratejik alanlar, etki alanları, deniz kaynakları ve Rus gazının ihracı üzerine bir mücadeledir. Nitekim bu gerçek, aslanlar, ayılar ve sırtlanlar mücadelesinde bir kurt olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ifşa edildi. Erdoğan, Ukrayna’nın tarafını tuttu ve pek çok kişinin beklemediği bir kısıntı yaşanırsa İsrail’i doğalgazını Avrupa'ya ihraç etmek için iş birliği yapmaya çağırdı. Zira ne Amerikalılar Rus gazının yerini alabilir ne de Ruslar Kuzey Akım'dan önce ve sonra Avrupalılara gaz satmaktan vazgeçebilir!
Savaş yaşanmayacak olsa da her şey sütliman değil. Addis Ababa'daki Afrika Zirvesi'nde Afrikalılar kıtadaki askeri darbelerin güvenlik ve istikrarları üzerindeki etkilerini araştırmaya daldılar. Oysa daha 20 yıl önce Afrika, barış ve demokrasiye doğru ilerliyordu. Zenginliği ve geleceği için rekabet eden tarafları karşılamakla meşguldü. Çin, gelecek vaat eden kıtada iş alanında kantarın topuzuydu. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri, Afrika pazarlarında Çin ile yüzleşmeye önderlik ediyorlardı. Ancak Afrika'da aşınma faktörleri baskın geldi ve “Kovid-19” öncesi ve sonrasında sefalet arttı. Birçok nedenle kendilerine karşı hoşnutsuzluğun arttığı demokratik hükümetlere karşı darbeler birbirini takip etti. Afrika'da darbeler sadece yöneticiyi değiştirmekle sınırlı kalmıyor, darbelerden sonra her zaman karşımıza ayrılıkçı hareketler ve kurtuluş örgütleri çıkıyor. Yeni olan şu ki, Avrupalıların darbeyi protesto etmek veya kurtuluş taraftarlarına dayatmalarda bulunamadıkları için çekildikleri her ülkeye hemen Rusların, Suriye ve Libya'da ünlenen Wagner paralı askerleri geliyor. Wagner Suriye ve Libya’dan sonra şimdi de Sahel ülkelerinde ustalığını gösteriyor.
Sükunetten ama aynı zamanda ateşkesten muaf Ortadoğu'yu neden unutuyoruz? Birçok Arap ülkesine İranlı milisler yayılmış. Lübnan Hizbullah ile Irak Hizbullah'ın ardından İranlılar, Türklerden sonra Suriye'de Suriyeli "paralı askerleri" kullanmayı başardılar. Türkler ise onları Suriye, Libya ve Azerbaycan'da kullanıyorlar. Nasrallah bir keresinde, Tayyuna ve Ayn el-Remmaneh olaylarından sonra Samir Caca’yı sadece Lübnan'da 100 bin savaşçısıyla tehdit etmişti. Kendisinin ve İran’ın Lübnan dışındaki destekçileri buna dahil değil. Elbette Nasrallah geniş iddialı, Erdoğan gibi alçakgönüllü değil. Bu nedenle, Pakistan, Afganistan ve Irak'tan para kazanmak için savaşmaya gelseler bile, onun için tüm destekçileri paralı asker değil, ideolojidir!
Ancak, çeşitli çalkantılara ve bunun arkasındaki Devrim Muhafızları görüntüsüne aldanmamalıyız. İran'ın destekçilerine karşı direnişi hafiflemeyen Yemen hariç, savaşlar durdu veya dondu. Amerikalıların İranlılar ve Husilere karşı sakin ve ılımlı tavırları öyle bir kerteye vardı ki, BAE'nin kendini savunma kapasitesini sürekli olarak desteklediklerini vurguladıkları bir zamanda, diğer yandan da Husilerin saldırgan davranışlarını uygunsuz ve yakışıksız olarak tanımlıyorlar. Hatta neredeyse yüzsüzlükten ibaret olduğu kanaatindeler! İnsanları insansız hava araçları ve füzelerle öldürmek yüzsüz veya uygunsuz bir davranıştan başka bir şey değilse, o zaman şok edici suç nedir? Irak'taki İran destekçileri (neredeyse Irak'ta ikamet eden Kaani tarafından yürütülen) müzakereleri, füzeler ve insansız hava araçlarıyla karıştırırken, dört ayrı bölgeye (Esed bölgesi, Türk bölgesi, İran bölgesi ve Kürt bölgesi) ayrılmış Suriye'deki çatışmalar dondurulmuş. Ruslara ve Amerikalılara gelince, tüm taraflar arasında bir ortak payda olduklarını iddia edebilirler! Ancak gerçek sükunet Lübnan'da yaşanıyor. Silahlı Hizbullah kontrolü sağlamış ve kendisini güvende hissediyor. Nüfuzu tehdit altında olmadığı için ideolojik paralı askerler getirmek zorunda kalmayacak. O (ve İranlılar) sınırlarda tam bir sessizlik ve İsrail ile (Amerikan arabuluculuğuyla) deniz sınırları üzerine müzakereleri kabul ederek İsrail'e bir barış mesajı göndermeyi bile düşünmüş olabilir. Nasrallah’ın barışçıllığı Saad Hariri'nin seçimlerden ve siyasetten emekli olması nedeniyle üzgün olması, dahası bunun için ağıt yakması kertesine vardı ki bu, bilhassa Hariri ailesine karşı daha önce tanık olmadığımız ve beklenmedik bir şefkat ve minnet duygusu. Bu bana şairin şu mısrasını hatırlattı: Yaşarken bir lokma ekmek bahşetmezken, öldükten sonra benim için yas tuttuğunu görüyorum!
İsrailliler, Viyana'da ABD ile İran arasındaki müzakereler ilerlediği için neredeyse çıldırmış durumda. Ama yapabilecekleri bir şey yok, herkes barış ve potansiyel İran nükleer kötülüklerinden kaçınmak için belirleyici faktör olarak gördüğü anlaşmaya dönmekte ısrarlı! Kaynaklar, alanlar, servetler ve nüfuz alanları için rekabet bitmeyecek. Bu, tek kurşun atmaya gerek kalmadan sönmeden devam edecek bir mücadeledir. Bu nedenle sadece Putin açısından korku ve dehşet yaratan Rus askeri kalabalığını boş verin!
Erich Maria Remarque’ın "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" romanında kahraman, büyük savaşta ateşkes sağlandıktan sonra bir kaza kurşunuyla ölüyor. Yani ölümün varlığına rağmen ortada bir katil yok, sadece bir kurban var!
TT
Ateşkes durur çatışma durmaz!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة