Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya’da eğrisiyle doğrusuyla "Şubat"

17 Şubat 2011'de Libya’nın çeşitli kaynakları ve az sayıdaki nüfusu ile diğer ülkeler arasında en iyi konuma gelmesi için Libyalıların talebi özgürlük, refah ve dünyaya ayak uydurmaktı. Libya o sırada halkının hayallerini gerçekleştirmek için tüm özelliklere sahipti. Ancak ne yazık ki tam tersi oldu. Ülke bölündü ve birlik ‘devriminin’ destekçileri arasında savaş çıktı. Böylece kafaları karıştıran bir soru ortaya çıktı: Sorun beklenmedik olay ve değişimde mi yoksa olaydan sonra Kaddafi rejiminin düşmanları olan ‘devrimcilerin’ meşreplerinin ve eğilimlerinin değişmesinde mi yatıyordu?
Şubat Hareketi Libya'da değişim için yapılmıştı. Ancak Arap Baharı’nın diğer nişaneleri gibi Şubat Hareketi de organize gizli çalışmalarda uzun yıllara dayanan deneyimlerinden dolayı sıçrama, komplo ve renklendirme konusunda usta olan ideolojik grupların ve siyasal İslamcı grupların sahneye çıkmasına tanık oldu. Böylece bu gruplar, şubat ayında kitlelere liderlik edebildiler ve hareketin gidişatını kendi hırsları ve projeleri lehine değiştirmeyi başardılar.
17 Şubat 2011 ile Şubat 2022 arasında çok kan döküldü. Ülke sadece siyasi olarak değil, coğrafi olarak da bölünme tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Libya'nın dört bir yanındaki ‘halk’ ayaklanması veya devrimi, adaletsizlik ve diktatörlüğe karşıydı. Bu nedenle bazıları bu halk ayaklanmasını/devrimi, ülkeyi darbeci olarak tanımlanan bir diktatörden ve muhaliflerine yapılan baskıdan kurtaran bir kurtarıcı olarak görüyor. Bazıları bunun kendilerine oy kullanma; ifade ve fikir özgürlüğü fırsatı verdiğini düşünüyor.
Şubat Devrimi özgürlük ve demokrasinin kapısını araladı ancak devrimden sonra oluşan siyasi boşluktan sorumlu değil. Aynı şekilde gerek önceki rejimin hükmü altında yaşayan yerliler olsun, gerekse Batı demokrasilerinde yaşayan ancak Libya’da yönetime gelir gelmez başarısız olanlar olsun, seçilmiş politikacıların başarısızlığından ve oportünistler tarafından devrimin gasp edilmesinden sorumlu değil. Özellikle demokrasi kültüründen yoksun toplumlarda demokrasi dönüşebilir mi? Bu sıkıntılar Şubat ‘devriminden’ önceki 40 yıl boyunca ülkenin ve ulusun içindeki enerji ve becerileri boşaltmanın bir sonucu olabilir. Bazıları devrimin, dinimizi düzgün bir şekilde anlayamadığımız için kaburgalarımızın arasından gözetimimizde çıkan radikalizmin ortaya çıkmasından sorumlu olmadığını düşünüyor. Ancak bu yanlış bir bakış açısı. Devlet, şubattan önce din eğitiminin tüm şekillerini kaldırdığında ve fıkıh ve şeriat okullarını kapattığında dini eğitimdeki boşluğun bir sonucu olarak bu, radikalizmin güçlenmesine ve aşırılık yanlısı okulların ülkeye girmesine sebep olmuştu. Önceki hükümet de dini eğitimin kaldırılmasının hata olduğunu itiraf etmişti.
2011'den Şubat 2022'ye kadar geçen zor 10 yılın ardından, bugün devlet tamamen çökmeden hata ve başarısızlıklardan ders çıkarmalıyız.
Devrim kutsal bir şey değildir. Sadece değişim olması için yapılan bir olaydır. Devrimin adalet ve eşit haklar sağlanmadan devam etmesi, farklı bir adaletsizlik ve diktatörlüğün diğer yüzüdür.
Esasında Libya krizi, Libya coğrafyası içinde sivil bir ulusal devlete inananlar ile Libya'nın sınırlarını aşıp el-Bağdadi veya Usame bin Ladin ya da dini liderin arkasında bir hilafet devletine dönüşen bir devlete inananlar arasında dönen bir çatışmadır. Aynı şekilde Libya'yı aslında üç bölgeden oluşan kompleks bir devlet olarak gören ve Libya devletinin üzerine kurulduğu federal sistemin geri dönmesi gerektiğini düşünenler ile diğer bölgelerin asgari gereksinimlerini yerine getirmeden merkezi otoritenin ve Trablus otoritesinin diğer bölgeler üzerinde kontrolünün sürmesini isteyenler arasında olmak üzere, sivil devlet taraftarları içindeki bir çatışmadır.
Libya'daki merkezi otoritenin yaşı artık yarım asrı aşıyor. Ne yazık ki bu otorite baskıcı bir otoritedir ve ‘başkent’ sınırları dışındakileri bariz bir şekilde ötekileştiriyor. Öyle ki, Libya geniş bir alandan oluşmasına rağmen çoğu hükümet Libya'yı ‘Trablus’a indirgedi. Bu da bir adaletsizlik duygusuna ve öfke hissine yol açtı.
Yaralar ve acılarla dolu zor ve sancılı ilk 10 yılın ardından Libya, seçim süresinin uzatılmasından ve krizin devam etmesinden çıkar sağlayan komplocuların, seçimleri bozmayı ve engellemeyi başarmalarının ardından bugün başlangıç noktasına geri dönme senaryosu ile karşı karşıya. Bu da 17 Şubat tarihinin ‘devrim’ abasından çıkıp devlete dönüşmede başarısız olunduktan sonra, minimum düzeyde bile adalet, eşitlik ve hatta özgürlük sağlanamadan ülkedeki bölünmeyi, kaosu ve yağmalamayı ifade eden acı bir tarih olarak kalmasına sebep oluyor.