Dr. Hannan Hasan Belhi
TT

Toplumsal normlar ve halk sağlığı üzerindeki etkileri

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), günümüzde insanlarda hastalık yapan patojenlerin yüzde 60’ının hayvan kaynaklı olduğunu ve son 10 yılda insanları etkileyerek ortaya çıkan hastalıkların yüzde 75’inin hayvan kaynaklı olduğunu duyurdu. Böylece yeni bir salgının ortaya çıkışına iki ana eksen altında toplanan bir dizi soru eşlik ediyor.
İlk eksen, ortaya çıkan virüs veya mikrobun özelliklerini öğrenmeye çalışır. Örneğin virüsün kaynağı, yayılma hızı ve şekilleri ve insan yapımı mı yoksa biyolojik savaşın bir parçası mı olduğu hakkında sorular sorulur. Soruların ikinci ekseninde ise, hastalığın virülansı (şiddeti), insanlar arasındaki en savunmasız gruplar, hastalığın nasıl önlenip tedavi edileceği ve koruyucu, etkili ve güvenilir aşıların olup olmadığı gibi virüsün insanın bedenine girdikten sonraki özelliklerinin öğrenilmesi amaçlanır.
Ancak oldukça önemli üçüncü bir eksen daha var: Hastalığın ortaya çıktığı toplum. Burada bütün kesimleri, anlayışları, adetleri ve görenekleriyle toplumu kastediyorum. Toplumun özelliklerinin, bir hastalığı kontrol altına alma becerisi ve etkilerinden kaçınma yeteneği üzerinde önemli bir etkisi vardır. Örneğin Bruselloz virüsünü (Malta Humması) ele alırsak, bu virüs pastörize edilmemiş süt ürünleri tüketmek de dahil olmak üzere hayvanlardan insanlara çeşitli yollarla bulaşır. Bu hastalık için hayvanlarda etkili olduğu kanıtlanmış bir aşı mevcut. Bununla hayvana mikrop bulaşması engellenerek hastalığın hayvandan insana taşınmasının önüne geçiliyor. Bu hastalığın dünya çapında kalıcı olarak sona erme olasılığı mevcut. Ancak bazı toplumlar süt ürünlerini pastörize olmadan tüketmenin bir faydası olduğuna inanıyor ve ayrıca hayvanlara aşı yapmanın bu faydayı olumsuz anlamda etkilediğini düşünüyor. Bu yüzden hayvanları Malta Humması’na karşı aşılamaya yönelik ulusal programlar oluşturulması, toplumun inanç ve davranışlarına dayalı olarak aşılama programının kısmen veya tamamen uygulanmasını engelleyebilecek büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacak. Toplum, Malta Humması salgını riski ile karşı karşıya kalacak ve başta hasta olmak üzere devlet ve toplum, tedavi sağlamanın ve iyileşme sürecinin (mikroptan etkilenen organa bağlı olarak 6 hafta ile birkaç ay arasında değişiyor) yükünü sırtlanacak.
Malta Humması’nın daha karmaşık bir örneği ‘influenza’dır (grip). Bazı hayvanlarda, özellikle evcil ve yabani kuşlarda, influenza A virüsünün en az 130 alt tipi tanımlanmıştır. Virüsün, iki farklı influenza virüsünün bir kişide veya hayvanda karşılaşması durumunda gen dizilimlerini değiştirerek genetik yapısını yeniden sınıflandırma yeteneği var. İnsanlar ile evcil ve yabani kuşlar arasındaki yakın ilişkiden ötürü influenza virüsünün mutasyona uğrama olasılığı hala çok yüksek.
Toplu ve şahsi hijyen prensiplerine bağlılık ve en azından sağlıklı ve hastalıklı kümes hayvanlarına bakılan ortamın temizliği de dahil olmak üzere, influenza virüsünün mutasyona uğrama olasılığını önleyen sert koruyucu önlemler almak zor.
National Geographic dergisi, 2005 yılının Ekim sayısında, influenza virüsü ve bu virüsün varyantlarının yıllarca nasıl ortaya çıkmaya devam ettiğine dair kapsamlı bir rapor yayınlamıştı. Rapor, ortadan kaldırılması zor çeşitli toplumsal alışkanlıklara ve gereksinimlere ışık tutuyor. Bu alışkanlıklar, insanlar arasında çözümler için gerekli olan koruyucu önlemlerin uygulanması ile yeni bir influenza virüsüne maruz kalmaları arasında bir engel olmaya devam ediyor.
WHO, üye ülkeler ve çok sayıda ortak, araştırmacı ve bilim insanı bu konuları dikkate almış ve influenzaya büyük önem vermişlerdir. Bu doğrultuda ‘Pandemik Grip Hazırlık Çerçevesi’ (Pandemic Influenza Preparedness Framework) kabul edilmiştir. Salgın hastalıklarını araştırma merkezlerine verilen destek, WHO’ya bağlı altı bölgesel alanın tamamı tarafından temsil edilen ülkelerde virüsün en önemli varyantlarını ortaya çıkarıyor. Bu çerçevede WHO yıllık grip mevsimlerinin her birinde en çok yayılan virüs için uygun aşıları sağlamak ve küresel bir salgına neden olabilecek bir influenza virüsünün ortaya çıkması durumunda bu alanda iş birliği yapılmasını sağlamak için ülkeler, WHO ve WHO ile dayanışma içinde olan örgüt ve kurumlar arasındaki iş birliği temellerini netleştirdi.
Epidemiyolojik çalışmalar hastalığın özelliklerini ve sağlığı belirlemede önemlidir. Başarılı halk sağlığı programları hem bulaşıcı hem de bulaşıcı olmayan hastalıklar konusunda programların etkinliğini belirlemek, bunları desteklemek ve değerlendirmek için bu çalışmaların sonuçlarından yararlanmaktadır. Bununla birlikte toplumsal ve davranış bilimlerinin çalışmaları da insan davranışına ve toplumsal güdülere göre ülke ve kurumsal tepkilerin nasıl oluşacağını bilmede önemli bir role sahiptir. 1918 yılında patlak veren İspanyol gribi pandemisi ile bugün başımıza gelen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi ve bu iki büyük olay arasında yaşadığımız salgınlar bize, halk sağlığı ile ilgili programların başarılı olmalarını istiyorsak, bunları tasarlarken ve uygularken bir bütün olarak toplumun davranış ve güdülerini dikkate almamız gerektiğini gösterdi.