Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Putin'in ilk devresi, sırada ne var?

Ukrayna pokerindeki son dönüşümler ve dönemeçler ilk bakışta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kazanan olarak gösteriyor olabilir. Hepsinden önemlisi Putin, 8 yıl önce Rus ayrılıkçıların Ukrayna topraklarının bir bölümünde, Donetsk ve Luhansk'ta ayrılıkçı “halk cumhuriyetleri” kurmaya teşvik ederek ektiklerini şimdi biçiyor. Bu iki yerleşim bölgesinde kuvvetlerini konumlandırarak Putin, Wagner paralı askerleri ve yerel milisler aracılığıyla dolaylı olarak uyguladığı işgale resmi bir boyut kazandırıyor. Putin, ayrılıkçı "cumhuriyetlere ‘iki’ işbirliği anlaşması" dayatarak, onları ilhak ettiğini de duyurdu.
Putin en başta Saddam Hüseyin veya George Floyd gibi isimlerle muhatap olan Batı kamuoyunun sempatisini kazanmak için kendisini bir kurban olarak sunması gerektiğini fark etti. Bu nedenle, Rusya'yı NATO'nun ‘genişlemesinin’ bir kurbanı ve silahlarının şıngırtısını da bir nefsi müdafaa eylemi olarak sundu.
NATO'nun bir savunma paktı olması ve üyelerinden biri saldırıya maruz kalmadıkça kimseye saldırma izni olmaması önemli değildi. Kaldı ki o zaman bile, askeri harekata izin veren 5’inci madde otomatik olarak uygulanamaz, ittifakın kuruluşundan bu yana uygulanmadı da. Buna karşılık, şu anda dağılmış olan Sovyetler Birliği'nin önderliğindeki rakip Varşova Paktı, Rus egemenliğine karşı halk ayaklanmalarını bastırmak için Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'da askeri müdahaleler için kullanılmıştı.
Putin, NATO'nun Ukrayna'yı üye olarak bünyesine katmayı ve onu Rusya'ya karşı bir ileri karakol olarak kullanmayı planladığını iddia etti. Bu iddia, Putin'in Rusya ile NATO arasındaki savaşı belki kısa vadede bir ihtimal olarak gördüğünü gösteriyor. Gelgelelim, bu iddiayı sürdürmek zor çünkü NATO kurallarına göre komşularıyla istikrarsız sınır anlaşmazlıkları olan bir ülke ittifakın üyesi olamaz. Bu kural hem Ukrayna hem de Putin'in işgal ettiği başka bir ülke olan Gürcistan için geçerli. Her ikisi de artan toprak anlaşmazlıkları, Rus saldırganlığının yoğurduğu bölgesel çatışmaları nedeniyle NATO üyeliğinden men edilmiş durumdalar.
Kısacası Putin, NATO kurallarına göre olmayacak bir şeyin şarkısını besteleyip çalıyor. Ancak zamanla Putin, büyük siyasi, ekonomik ve hatta güvenlik maliyetleriyle içi boş bir zafer elde ettiğini keşfedebilir. Zira birincisi, artık bir koyun (kurban) kılığına giremez. Batılı politikacılar ve gazeteciler arasındaki paralı askerleri bir yana, savunucuları bile, onu ‘emperyalizmin’ bir kurbanı olarak sunmak şöyle dursun, son hamlesini dahi savunamazlar. Putin, son hamlesi ile demokratik dünyanın bir hasmı, dahası yeminli bir düşmanı olduğunu ortaya koyuyor. Batı'da kendisi hakkındaki sakinleştiricilere karşı durmak konusunda yeterince omurgalı olanların işini kolaylaştırıyor. Putin, Joe Biden'ın zayıf ve kolay olmasına rağmen, ABD ve demokrasiler ailesinin öyle olmadığını keşfedebilir.
Putin'in iki hayali cumhuriyeti tanıma çağrısı da, 2014'te Kırım'ın ilhakını ve 2008'de Gürcü toprakları Abhazya ve Güney Osetya'nın ‘bağımsızlığını’ tanıma çağrıları gibi büyük olasılıkla başarısız olacak. Tahran'daki işbirlikçileri bile bu saldırgan eylemlerin meşruiyetini kabul etmeye cesaret edemediler. Bir diğer arkadaşı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuyu ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi. Pekin'deki büyük kardeş Şi Cinping, konuyu bir eleştiri seline boğdu. Bu durumda, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko tek başına kalabilir. Lukaşenko da Çar Vladimir'in bu son çatlağını destekleyebilir veya desteklemeyebilir. Putin, zamanla dünyanın geri kalanının da onun ‘fethini’ onaylayacağını düşünmekle yanılıyor. Tıpkı Stalin'in Baltık cumhuriyetlerini ilhak etmesi, ama bunu hiç kimsenin tanımaması gibi.
Putin, Ukrayna'ya ‘Finlileşmeyi’ (Fin modelinin uygulanması) dayatmanın Rusya'ya istediği buz bölgesini sağlayabileceğine inanarak yine yanılıyor.
Zira “Finlileşmenin” ana modeli olan Finlandiya, Avrupa Birliği'ne katılarak ve NATO ile yakın iş birliği ilişkileri kurarak Batı demokrasileriyle bağlarını istikrarlı bir şekilde güçlendirdi. Aynı zamanda kendisine güçlü bir savunma inşa etti, bilin bakalım kime karşı?
Finlandiya kısa süre önce Rus hava güçlerinin eski araçlarının yarısını yok etmeye yetecek 64 ultra modern F-35 savaş uçağı satın aldı. Diğer bir NATO üyesi olmayan ama demokratik bir ülke olan ve bu nedenle Fin modelini benimsediği düşünülen İsveç, Putin'in giderek artan saldırgan davranışlarının farkındalığıyla, savunma harcamalarını artırdı ve Gotland takımadalarındaki askeri varlığını güçlendirdi. 2008'deki Rus işgalinden bu yana, NATO üyeliği engellenmesine rağmen Gürcistan da askeri savunmasını yeniden inşa etmeye başladı. Ordusunun büyüklüğünü neredeyse ikiye katladı ve Batı'dan modern teçhizatlar aldı.
Dolayısıyla, ancak Rusya ile toprak anlaşmazlıklarını çözdükten sonra NATO'ya katılabilecek Ukrayna'nın, savunmasını Batı demokrasilerinin desteğiyle geliştirmemesi için hiçbir neden yok ki, mütevazı bir ölçekte de olsa şu ana kadar olan da budur. Putin'in saldırgan tutumu, ulusları için ‘Avrupalı ​​bir gelecek’ inşa etme çabasında olan Ukraynalı milliyetçilerin ellerini güçlendirmektedir. Bu da Ukrayna savunmasına daha fazla harcama yapılması için bir gerekçe oluşturacaktır. Daha fazla harcama da Putin'i Rusya'nın batı ucunda küçük bir silahlanma yarışına girmeye zorlayabilir.
Donbas'a giren eski Rus tankları ve zırhlı araçlarının görüntüsü, Putin'in eskimiş cephaneliğinin gücünü gösterdi. Putin Rusyası, Belarus, Kazakistan, Tacikistan, Suriye, Libya, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne askeri olarak dahil olmuşken, 150 bin askeri veya kullanılabilir askeri kapasitesinin yüzde 10'unu Donbas'ta tutması gerçekçi bir olasılık olamaz.
İmparatorlukların inşası maliyetlidir. 2014 yılından bu yana Kırım Yarımadası ana gelir kaynağı olan dış turizmden mahrum kaldı. O tarihten bu yana Kırım’ın anakara ile bağlantısını sağlayacak köprü dahil olmak üzere Rusya'ya maliyeti yaklaşık 40 milyar dolar oldu. Donbas'ın ekonomik dayanıklılık açısından sıfır noktasına ulaşmasıyla, Putin, pek çok yaşlı emekli dahil olmak üzere ‘sosyal yardım alan’ 4 milyondan fazla insanın ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacak.
Rus siyasetini biraz ilgiyle takip eden herkes, Putin'in zaferinin boş olduğunu ifşa eden bir gerçeği daha fark edecektir. O gerçek de Çar Vladimir'in son kumarı üzerinde bir fikir birliği olmadığıdır. Putin'in üst düzey yetkililerin tavsiyesi ile hareket ettiğini göstermek için hazırlanan televizyon sunumunda, Başbakan Mihail Mişustin ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nin en az iki diğer üyesi, Putin'in önerdiği yol konusunda daha az hevesli göründüler ve diplomatik yolun kapatılamayacağını ima ettiler.
Putin'in, Rusya parlamentosu Duma aracılığıyla iki ayrılıkçı cumhuriyet ile imzalanan ‘antlaşma’ metinlerinin geçmesi için acele etmesi, parlamentoda metinlerin gerçek bir şekilde tartışılmasının, Donbas macerasına desteğin tam olmadığını göstermesinden endişe duyulduğunu gösteriyor. Putin'i yönetici olarak görenler, bu değerlendirmeyi bir yanılsama olarak değerlendirebilir ve haklı da olabilirler. Bununla birlikte, Rus liderliği seçkinlerinden bazılarının, Putin'in megalomanisi (büyüklük hezeyanı) hakkında hissediyor olabilecekleriyle ilgili ihtimaller de göz ardı edilmemeli.
Bu çok devreli bir maç ve Putin ilk devreyi kazanmış olabilir. Ancak bitiş düdüğü henüz çalmadı.