Bir tarihçi, Birinci Dünya Savaşı'ndan günümüze uzanan zamanı bir imparatorluk mücadelesi olarak nitelendirebilir: Öncelikle Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra imparatorlukların dağılması ve ardından onu yeniden inşa etmeye yönelik -kan ve yıkıma sebep olan- girişimler. Rusya'da, Orta Avrupa'da, Almanya'da, Japonya'da ve daha az ölçüde Türkiye'de bu yaşandı.
Yok olmuş imparatorlukların dirilişi her zaman maliyetli bir yanılsama olmuştur. Bu, ekonomik ilişkilerde ve kültürel etkileşimlerde olduğu gibi siyasal toplumdaki hâkim yönelim ile birlikte çelişkinin boyutunu gösterir. Ulus-devlet ve ardından demokrasi, yeniden diriliş girişimlerinin düşmanıydı ve hâlâ da öyledir. Bu diriltme girişimlerinin üç temel özelliğinden bahsedilebilir:
- “Muhteşem” geçmişin şimdiki “bayağı” zamana üstünlüğü. Onlar için geçmiş, geçmemiştir.
- Avrupalı olmayanların Avrupalılara üstünlüğü. Elbette yalnızca coğrafi anlamda değil, önce Avrupa’yı ardından Avrupa-Amerika'yı demokrasiyle ilişkilendiren anlamda.
- Dış politikada halkların özgür tercihlerinin güçle bastırılması ve iç politikada ise demokratik sistem üzerindeki tiranlık.
Bu özellikler, sahiplerini gerici, nostalji tutkunu ve vahşi yapar. Vladimir Putin Ukrayna'yı işgal ederek kendisini dünyadaki ilk dirilişçi ve dolayısıyla Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra birçok halkın kölelikten kurtularak bağımsız devletlere sahip olduğu 1989 devrimlerine karşı devriminin en büyük lideri ilan etti. İmparatorluğun dirilişinin ‘karşı devrim’ ile boyandığı açık bir şekilde karşımızda durmaktadır. Bu, ‘renkli devrimler’ tarafından gerçekleştirilen büyük bir dönüşüme yanıt olarak geldi. Öte taraftan ‘sivil toplum’ ve ‘sivil toplum örgütleri’ karşısında ‘askeri toplum’ yüceltildi, ardından egemenlik ve özgürlük sahibi küçük devletlere karşı büyük bir vahşetle, hayali bir proje de olsa egemenliğin ve özgürlüğün imparatorluğa mahsus olduğu söylendi.
Putin girişiminin doğasını tanımlayan işaretleri sıralamak zor değil. Sovyetler Birliği'ni yeniden kurma konusundaki ilk tatbikatlardan sonra, Putin yas tutmaktan vazgeçmedi. Moskova, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) doğuya yönelişini reddini defalarca yineledi. Bununla birlikte, Nazilerin Çekoslovakya işgalinin başlangıcı olarak Sudetenland’daki Alman azınlığın zulme uğradığını gerekçe göstermesi gibi Moskova da dışarıdaki Rusların durumuna odaklandı. Bu savaş politikası, ekonomisi hala hammadde ihracına dayalı olan Rus ekonomisi için oldukça ağır bir maliyete yol açtı. Ancak bilindiği üzere insanlar, imparatorluk projesi için yakıttan öte bir şey değildir.
“Avrasyacılık” ve “Lizbon'dan Vladivostok'a Kenetlenme” meselelerini Asya tiranlığı için kötü bir şakaya dönüştüren Putin’in savaşının iç ve dış atmosferine gelirsek, karşımıza şu gerçekler çıkıyor:
- Tüm Avrupa Putin’e karşı, o da hepsine karşı ve onları nükleer silahlarla tehdit ediyor.
- Putin’in en büyük müttefiki Çin ve daha küçük müttefikleri ise Beşşar Esed ile onun Lübnanlı ve Filistinli takipçileridir.
- Moskova ve St. Petersburg'da savaş karşıtı protestolar yapmak yasaktır. Protestocu aktivistler hapse gönderilecektir. Bunu, ABD’de Vietnam Savaşı'na, İngiltere’de Irak Savaşı'na, İsrail'de Lübnan Savaşı'na karşı yapılan gösterilerle karşılaştırın.
- Son olarak 2000 yılından bu yana tek kişinin, doğrudan ya da dönüşümlü olarak yönettiği bir rejimden ve anayasa değişiklikleriyle 2036'ya kadar başkanlığını garantiye alan bir kişiden söz ettiğimizi unutmayalım.
Aslında Donetsk ve Luhansk ayrılıkçılarını tanımlamak için eski Sovyet sözlüğünden “iki halk cumhuriyeti” ifadesini ödünç alan Putin’in kafası bu Sovyet mirası karşısında karışık. Nitekim öncelikle bir savaş kavramı olarak onun için “tek ülkede sosyalizm” kuramı inşa edildi ve bunu savunmak komünistlerin görevi haline geldi. Sonra onun uğruna Macaristan ve Çekoslovakya işgal edildi; Polonya neredeyse işgal edildi. Yine onun için Avrupa'da Yunanlılar, Ortadoğu'da Iraklılar gibi komünist partiler kurban edildi.
Geriye Putinizmin önünü açan bir neden kaldı ki, o da bir savaş kavramı olarak “Sovyetçiliğin” İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra “faşizmin” gözden geçirildiği eleştirilerle incelenmemesidir. Solcu kalmak isteyenlerin çoğu Putinci oldular. Bu rejimin bir sonucu olarak bir komedyen olan Volodimir Zelenski’nin geçmişinin bazılarına Sovyet döneminde istihbarat subayı olan Putin'in geçmişinden daha büyük bir skandal olarak görülmesi ne kadar da saçmadır.
Son zamanlarda, Putin ve Rusya'sına uygulanan yaptırımların 2008'de Gürcistan'ın işgalinden, sekiz yıl önce Ukrayna'nın ilk işgalinden ya da yedi yıl önce Suriye'nin işgalinden sonra da aynı şekilde uygulanmış olması gerektiğini söyleyen doğru sesler var. Ancak bu olmadı ve maliyetli imparatorluk yanılsamasının yolunu açtı. Son işgal karşısında sarsılan demokratik toplumların, imparatorluğun dirilişiyle yüzleşmede önceki aşamanın birçok batıl inancına müracaat etmesi muhtemeldir. Bu batıl inançların en büyüğü, özgürlüğü desteklemek ve kasaplarını caydırmak için müdahale etmemektir.
TT
Rusya-Ukrayna: Her imparatorluk dirilişi maliyetli bir yanılsamadır
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة