Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Amaç, Ukrayna’yı kurtarmak değil

Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan, Küba füze krizinden, Sovyetler Birliği’nin çöküşü kaosundan ve Ortadoğu savaşları ve benzerlerinden bu yana dünya tarihindeki en ciddi kriz. Bunlar sadece devletlerin sınırlarını ve çıkarlarını değil, insanlığın kaderini de belirleyen savaşlardır. Genişlerse, doğrudan sonuçları, daha zayıf uluslar için yıkıcı olacaktır. Tıpkı bir Afrika atasözünde denildiği gibi, ‘Filler tepişir, çimenler ezilir.’
Rusya, Ukrayna'yı ele geçirecek, bu gece olmazsa, hesapların dışında bir mucize olmazsa bunu gerçekleştirmesi zaman, gün, hafta meselesi. Ukraynalılar tek başlarına savaştıkları, NATO nükleer bir Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmeye cesaret edemediği sürece, bu kaçınılmaz durum, Ukrayna direnişi tarafından engellenmeyecektir. Batı tarafından uygulanan muazzam diplomatik, ekonomik ve askeri baskılara gelince öncelikli hedefi, ganimetlerin ucuz olmaması için Rusya'nın işgal etme kararının maliyetini yükseltmek ve gizli bir yayılmacı gündemi varsa, ikinci hedefine geçmeden önce iki kez düşünmesini sağlamaktır. İkinci hedef ise, Batı'nın Kremlin'i gelecekte geri çekilmeye veya Avrupa güvenliğini sağlamak için yıllar içinde çökmeye zorlamayı umduğu için Rusya'yı ekonomik ve teknik olarak tüketmek ve siyasi açıdan izole etmek.
Ukrayna, kısa süre içinde Moskova’nın eline düştükten sonra Rusya, yıllarca sürebilecek krizin ikinci aşamasında ilerleyen zaman içindeki sonuçlara katlanabilecek mi? Güç dengesi ve hatta ihtiyaç duyulduğunda Çin ile olan çatışma da dahil olmak üzere, gelecekteki olasılıkların belirsizliği ve çokluğu nedeniyle bugün hesaplamak zordur. Ya Rusya'yı etkisiz hale getirmek ve bir müttefik kazanmak ya da Henry Kissinger'in 1970’lerde yaptığı gibi Çinlilerle uzlaşmak ve Moskova üzerindeki baskı düzeyini yükseltmek.
Kremlin'in köşeye sıkışırsa nasıl karar vereceğini kimsenin bildiğini iddia edemediği farklı bir tarihe ve belirsiz bir geleceğe tanık oluyoruz. Nükleer soru, neredeyse yetmiş yıldır dünyayı rahatsız ediyor ve henüz kullanım konusunda karar verme aşamasına gelmedi. Bu tehlikeli bir kâbus ve kimse bu noktaya gelmek istemiyor. Nükleer intihar, makul siyasi koşullarda mümkün, ama bugün bilmiyoruz.
‘Çifte standartları’ eleştirmek için uzun zaman harcayanların buna farklı bakmaları gerekebilir. Kısacası kural şudur: Savaşlarda standartlar düşer, bu, daha küçük savaşlarda bile geçerlidir. Batı, Saddam Irak’ı ve İran rejimlerini, havacılık, bilgi, medya, pazar, spor ve sanattan mahrum bırakarak cezalandırdı. Krizleri gerçekçi bir şekilde ele almalıyız.
Avrupa'daki ve genel olarak Batı'daki panik durumunu gözlemlemek zor değil, çünkü bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk doğrudan savaş. Savaşlarda ülkeler petrol, gaz ve buğday gibi kaynaklar için mücadele eder ve bunları savaşta birincil silah olarak görürler. Her üç madde de Ukrayna’da ipotekli durumda. Savaştan ve Kiev'den ne kadar uzakta olursa olsun bunun bedelini dünya ödüyor. Örneğin, petrol fiyatlarındaki artışla belki de kazanan biz oluyoruz. Ancak satın aldığımız buğday ve aslında tüm ithal mallar için yüksek meblağlar ödüyoruz. Petrol fiyatlarındaki yükseliş, koronavirüs (Kovid-19) krizinin sona ermesi ve küresel piyasaların yeniden canlanması sonucunda Ukrayna krizinden önce geldi. Piyasaları sarsan savaş ve korku ile fiyat maratonunu tamamladı.
Bugünkü krizin Ukrayna sınırlarını aşan boyutları var. Amaç Ukrayna’yı kurtarmak değil, dünya düzeyindeki bozulmayı durdurmak. Şanslı olanlar krizde tavır almak zorunda kalmayanlardır. Belki de tarafsız şanslılar yoktur, buna Rusya'ya yaptırım uygulayan İsviçre de dahildir. Ukrayna'nın işgalini kınayan karara ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Washington kartal gibi ona oy vermeyenleri seyrederken, ardından Rus tarafı krizdeki ülkelerin pozisyonlarını takip ettiğini ve unutmayacağını açıkladı. Manevra alanı daraldıkça, Soğuk Savaş sonrası barış döneminin sona erdiğini ve kamplar çağına dönüldüğünü ilan ederken, dünyanın bölünmesi bıçak sırtında gibi daha acı verici hale geliyor.