İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

İran: Diyalog ve savaş füzeleri

İran medyası geçtiğimiz Pazar akşamı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin başkenti Erbil’de ‘stratejik merkezler’ olarak adlandırılan bölgelerde gerçekleştirilen saldırıların sorumluluğunun üstlenildiği bir bildiriyi yayınladı. Erbil Valisi Ümit Hoşnav, bu füze saldırılarının hedefinin ‘Amerikan konsolosluk kompleksinin kullanımı’ olduğunu belirtti.
Nüfusun yoğun olduğu bölgelere 12 balistik füze düştü. Bu durum, artık nükleer programı aşan bir tehlikeye dönüşen İran füze programının felaketini gözler önüne sermektedir. Nükleer bombanın mollalar için ideolojik bir değeri varsa, o zaman İranlılar nükleer bir cephaneye sahip olamayacaklardır. Nitekim bu öncelikle bol miktarda kaynak ve ikinci olarak uzun bir zaman gerektirir. Bu durumda geleneksel füze programı, bölge ve dünya için en büyük ve en yakın tehlike haline geliyor.
Bu bizim için şunu sormak anlamına geliyor: İran’ın füze saldırıları, genel olarak Batı ve özelde ise ABD’nin askıya alınan müzakerelerin yeniden başlaması ümidiyle İran’ın şartlarına boyun eğmesi durumunda, gelecekteki genişlemelerinin erken bir göstergesi olarak mı gerçekleşti?
Burada önemli bir lojistik meseleye işaret etmeliyiz. Yaklaşık iki yıl önce, İran rejimi genellikle işgal altındaki Golan Tepeleri'ne füzeler fırlatarak karşılık verdi. Ancak Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından İran'ın Suriye'deki gücü zarar gördü. Mollaların orada bir askeri mevzi kurma projesinde geri adım atılıyor gibiydi ki, böylece Irak topraklarını balistik füzelerle hedef almak daha kolay hale geldi. Irak'taki İran destekli milisler, bazen insansız hava araçları, bazen de roketatarlar kullanarak çeşitli saldırılar gerçekleştiriyordu. Ancak Irak içlerini vurmak üzere İran’dan uzun menzilli füzelerin fırlatılması daha önce olmamıştı. Viyana'daki müzakerecilere bir mesaj ve İran'ın füze gücünü gösterme amacı taşıyor gibi görünen bu son saldırıların anlamı şudur:
“İran'ın nükleer önerisini ve bölgesel hegemonyasının askeri emellerini kabul etmelisiniz. Aksi takdirde bizim için en kolay alternatif, istikrarı bozmak ve tüm bölgeyi kaosa sürüklemektir.”
Barack Obama'nın sahibi olduğu meşhur 2015 anlaşması, İran füze programı açısından felaket sonuçlar doğurdu. İran kara, deniz ve havadaki füze testlerini yoğunlaştırdı. Uzaya gitme ya da Avrupa ve ABD’ye yönelik uydu tehdidi arzusunu gizlemedi. Özellikle de dağların oyuklarında pek çok müstahkem ve gizli saklanma yeri açtı ve füze araştırmalarıyla ilgili bilgileri herkesten sakladı. Ülke içinde benzeri görülmemiş bir düzeye ulaşan füze gelişmeleri, tüm Ortadoğu için açık ve endişe verici bir tehdit oluşturmaktadır.
Batılı çevreler, İran'ın müzakere ve yeni bir ortak eylem planı arzusu olduğuna yanlış bir şekilde inanırken, mollaların füzelerden başlayarak nükleer silah kullanımına kadar ölümcül elleriyle savaş niyetinde oldukları görünüyor. Herkes İran’ın elinde kitle imha silahının mevcudiyetinin farkına varmadan önce dünyanın zamanı tükenmek üzere. Eldeki mevcut bilgiler korkuları daha da artırıyor. İranlılar, 2015 yılında yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer programına zayıf kısıtlamalar getiren Obama yönetimiyle bir nükleer anlaşma imzaladı. Bu arada Amerikan istihbarat kaynakları, İran'ın nükleer silah için yeterince zenginleştirilmiş uranyum üreteceği 12 aylık bir süreden bahsediyordu.
Geçtiğimiz Şubat ayının sonunda bazı istihbarat servisleri İranlıların bu hedefine sadece 3 ay uzakta olduğu bilgisini sızdırdı. İran nükleer programıyla yakından ilgili ABD’li askeri uzmanlardan biri, İran'ın ilk nükleer bombaya sahip olmasına 3 hafta kaldığını söylüyor. ABD’li kaynaklar, burada bir dizi nükleer savaş başlığı bulunduğunu ve başlıkların Sovyetler Birliği'nin eski bazı cumhuriyetlerinden alındığını kabul ediyorlar. Fakat bu seferki diğerlerinden farklı olarak yerli olacak.
İran, müzakere ve diplomasi kisvesi altında zaman kazanmaya mı çalışıyor? Özellikle küresel kaos ortamı ışığında İran’da neler olup bittiğinden haberdar olan kimseler için böyle bir ihtimal imkânsız değil.  İranlılar ABD Başkanı Joe Biden'ı, Afganistan'dan kaotik şekilde geri çekilen ve Çar Putin'i son askeri macerasından caydıramayan hasta Amerikan imparatorluğunun adamı olarak görüyor. Karşılarında savaşamayan bir başkan olduğunu düşünen İranlılar, füzelerden başlayarak ve yakında nükleer kırmızı çizgiye ulaşacak kapsamlı bir intikam almayı dört gözle bekliyorlar.