İstemi Yılmaz
TT

Türkiye-Pakistan ilişkileri ve yeni Başbakan

Türkiye’nin tarihi ve stratejik bağlarının bulunduğu “kardeş ülke” Pakistan, ekonomik problemlerin ardından bir de siyasi gerginlikle boğuşuyor. Ülkenin karizmatik siyasi figürlerinden Başbakan İmran Han hafta başında devrildi ve koltuğunu Pakistan’ın önde gelen siyasi hanedanlarından birinin üyesine bıraktı. Politik yelpazenin sol ve sağından partilerin desteğiyle Şahbaz Şerif Pakistan’ın yeni başbakanı oldu.
Daha önce üç kez başbakanlık görevini yürüten Navaz Şerif'in kardeşi olan ve teknokrat kimliğiyle öne çıkan 70 yaşındaki Başbakan Şahbaz Şerif, Yüksek Mahkeme'ye kadar giden bir siyasi kavganın ardından yapılan güven oylamasıyla devrilen eski kriket yıldızı yeni muhafazakâr politikacı Han'ın yerini aldı.
Han’ın devrilmesine giden siyasi kavga, muhalefetin talep ettiği güvensizlik oylamasından kaçmasıyla başladı. Han’ın başbakanlığını destekleyen koalisyon milletvekillerinin birer birer partilerinden istifa etmesiyle Başbakan’ın güvenoyu alamayacağı bir aritmetik ortaya çıktı. Han’ın Cumhurbaşkanı Alvi’den meclisi fesih ve erken seçim talebi kabul edildi. Fakat muhalefet bloğu, iktidarı seçimle almak yerine Han’ı güven oylamasıyla mecliste devirmek adına Yargıtay’a başvurdu. Mahkemenin Han’ın kararını yasa dışı sayarak güvensizlik oylamasına izin vermesiyle eski Başbakan için serbest düşüş başladı. Neticede Han, seçimler beklenmeden bürokratik ayak oyunlarıyla düşürüldü.
Peki neden?
İmran Han’a göre başbakanlığı kaybettiği “siyasi tiyatronun arkasında Amerikan parmağı” var. Han, ABD’yi muhalefetle bir olup kendisini devirmek için komplo kurmakla suçluyor. Koltuğunu kaybetmesinin ardından taraftarlarını kitlesel mitinglerde toplayan Han her seferinde kendisini hedef alanın Beyaz Saray olduğunu ifade ediyor. Bu suçlamaya yanıt veren ABD Dışişleri ve “Pakistan ordusu” ise “müttefik Washington yönetiminin ülkenin iç işlerine karışmadığını” ileri sürüyor. Han’ın Amerikan karşıtlığını kullanarak siyasi rüzgârı arkasına aldığı, Çin ile ekonomiye dayalı işbirliğini artırdığı ve Ukrayna işgali dolayısıyla Rusya’ya uygulanan ambargolara katılmadığı bir gerçek. Üstelik Pakistan’daki siyasi krizin, Çin Dışişleri Bakanı’nın Afganistan’ın başkenti Kâbil’de Taliban yetkilileriyle yaptığı toplantıda, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu (CPEC) Afganistan’ı da içine alacak şekilde genişletme önerisinden sonra başlaması da manidar. Ancak yine de gerçekleşen değişikliğin Pakistan’ı Amerikan dış politikasına angaje edeceğini söylemek için henüz erken. Zira iktidara kim gelirse gelsin Çin’den gelen milyar dolarlara sırt çevirmesi veya Taliban Afganistan’ı ile ilişkileri zora sokacak adımlar atması düşük bir ihtimal.
Yeni hükümet, beş benzemezden oluşmuş bir restorasyon yönetimi şeklinde karşımıza çıkıyor. Büyük ortak Şahbaz Şerif'in başında bulunduğu Pakistan Müslüman Birliği (PML) ile suikasta kurban giden eski Başbakan Benazir Butto'nun oğlu tarafından yönetilen Pakistan Halk Partisi (PPP). Her iki parti de Pakistanlı siyasi hanedanlarca idaer ediliyor. Taliban yanlısı Cemaat-ul Ulemayi Pakistan (JUI) ise üçüncü büyük güç. İsmi geçen bütün partilerin önceki seçimlerde İmran Han’a karşı kaybetmelerinin en büyük sebebi haklarında çıkan yolsuzluk iddialarıydı. Yaşadıkları siyasi krizlerin etkisini yitirdiği söylenemez. Dolayısıyla yeni hükümetin ilk hedefi seçim kanununda değişiklik yapıp siyasi dengeyi lehlerine çevirmek.
Amerikan karşıtlığı veya yandaşlığına hapsedilen Pakistan’daki değişikliğin Türkiye ilişkilerine yansıması olması beklenmemeli. Ankara, yeni Başbakan Şerif’i ilk kutlayanlardan. Türkiye’nin Şahbaz Şerif’in kardeşi Navaz ile de ilişkileri oldukça iyiydi. İmran Han dönemi de Ankara-İslamabad hattında iş birliğini daha ileriye taşımıştı. Türkiye medyasının uluslararası gelişmeleri komplo açıklama kolaylığı bir yana iki ülke arasındaki ilişkiler öyle köklü bir tarihe dayanıyor ki yöneticilerden maada kuvvetli bağlara sahip. Pakistan deneyimi, Türkiye’nin Mısır başta olmak üzere Körfez’de takındığı fevri tavırdan ders aldığının işareti.