Ukrayna ve Suriye'deki çatışmalar şu an her zamankinden daha yoğun. İki başkentin, üç farklı açıyı dikkate alması gerektiğinden Kremlin ve Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki hesaplamalar özellikle şimdi karmaşık bir durumda.
Öncelikle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Türkiye'den İdlib ve Halep'in kuzeyindeki bölgelere insani yardımın devam etmesini onaylamak için bir ay içinde oylama yapmalıdır. Türkiye'nin hayati öneme sahip olan ulusal çıkarı, o bölgedeki 3 milyon Suriyeli sivilin Türkiye'ye girmeye çalışmamasını gerektiriyor. New York'taki Rus Büyükelçi Yardımcısı iki hafta önce, Moskova'nın yardım operasyonunun sınırın ötesine uzatılmasını veto edebileceği ve bunun sivilleri tehdit edeceği konusunda uyarmıştı. Ancak geçtiğimiz mayıs ayının sonunda görüştüğüm bir grup Rus uzman, Moskova’nın Ukrayna savaşıyla ilgili sorunlarının, Rusya'yı şu an Suriye'nin kuzeybatısındaki bölge üzerinde Türkiye ile yeni ve şiddetli bir çatışmadan kaçınmaya iteceğini doğruladı.
ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi çok kısa bir süre önce Türkiye'nin güneyini ziyaret etti. Oradan yaptığı açıklamada, Ankara'ya, Biden yönetiminin Suriye'de ateşkesi desteklediğini ima etti. Washington, özellikle Suriye'nin kuzeyindeki Suriyeli Kürt YPG milis savaşçılarını DEAŞ'a karşı operasyonlardan, Türk kuvvetlerine ve Suriye Milli Ordusu müttefiklerine karşı savaşmaya kaydıracak gerilimi önlemeyi amaçlıyor. Türkiye'nin Washington'a yanıtı, YPG'nin Suriye'nin kuzeyindeki ateşkesi zaten ihlal ettiği ve Tel Rıfat ve Menbiç kasabalarını, Türkiye ve müttefiklerine yönelik saldırılar için başlangıç noktası olarak kullandığı yönünde.
Erdoğan, 2019 yılında teorik olarak Rusya ile bu iki kasabadan YPG'lileri uzaklaştırmak için bir anlaşma yaptı. Ancak Ruslar taahhütlerini yerine getirmedi. Ukrayna savaşıyla birlikte Rus güçleri bölgeyi terk etmiş, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ise YPG'ye yakın mevziler almıştır. (Unutmayın ki İranlılar da Irak'ın Sincar kentindeki PKK ile, yani YPG’nin ana örgütüyle iş birliği yapıyor.) Türkler, güney sınırlarına yakın bölgelerde PKK veya İran unusrlarını istemiyor.
Dolayısıyla Erdoğan, Suriye topraklarına yönelik dördüncü bir Türk askeri işgalinde Tel Rıfat ve Menbiç'i ele geçirme sözü verdi. Rus savaş uçaklarının kuvvetlerine karşı kullanılmaması için bir Rus anlaşmasına ihtiyacı var. Erdoğan ayrıca yeni ABD savaş uçakları almayı hedefliyor. Bu nedenle Washington ile yeni bir krizden kaçınmak istiyor. Yine bu nedenle, askeri operasyonun zamanlaması hala değerlendiriliyor.
Kesin hesaplar, Rusya, Türkiye, ABD ve NATO’yu kapsıyor. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığının ardından İsveç ve Finlandiya, haziran ayı sonunda Madrid'de yapılacak ittifak zirvesinde NATO'ya katılmak için resmi taleplerini sunacaklar. Kürt meselesiyle ilgili iç politik nedenlerle Erdoğan, Türkiye'nin veto hakkı olduğu için ittifaka girişlerini engelleme sözü verdi. Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'yı, YPG’nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yerleştirilmesini engelleyen Türkiye'nin 2019'da Suriye'nin kuzeydoğusunu işgal etmesinin ardından uyguladıkları Türkiye'ye silah ihracatına yönelik ambargoyu kaldırmaya çağırıyor. Ancak kuzey Suriye'ye yapılacak yeni Türk işgali, Finlandiya ve İsveç'in Erdoğan'a karşı taviz vermesini zorlaştıracak. Türkiye Cumhurbaşkanı diğer yandan, Rusya Devlet Başkanı’nın NATO genişlemesindeki gecikmeyi memnuniyetle karşıladığını ve adımların zamanlamasının çok önemli olduğunu anlamalı.
Suriye savaşı ve Türkiye'nin eylemleri, Stockholm'deki İsveç hükümetinin istikrarını etkiliyor. İsveç'in iç siyaseti, hükümetin İçişleri Bakanı’na yönelik bir güven oylamasıyla sonuçlanabilir. Görünen o ki Bakan’ın kaderi, Kürt kökenli bağımsız bir kadın temsilcinin oyuna bağlı. Bu milletvekili Kürt sorunu konusunda İsveç'e Türk baskısını reddediyor ve Stockholm'ün YPG ile ilişkilerini geliştirmekte ısrar ediyor. İsveç Başbakanı, İsveç Parlamentosu’nun İçişleri Bakanı’nı görevden alması halinde istifa edeceğine söz verdi. İsveç hükümeti, önümüzdeki ağustos ayında yapılacak yeni seçimleri beklemek zorunda kalacak. Bu, İsveç'in NATO'ya katılımını geciktirecektir. İsveç, Erdoğan'ı memnun etmek için Kürt mültecileri sınır dışı etmeyecek ve Kürt siyasi gruplarla tüm bağlarını kesmeyecektir.
Ayrıca Washington, Türkiye'nin iki kuzey ülkesinin NATO'ya katılımını geciktirdiğinden ve Erdoğan'ı yatıştırmak için inisiyatif alma ihtimalinin düşük olmasından endişe duyuyor.
Geçtiğimiz ay bir grup önde gelen Türk uzman ve politikacıyla gerçekleştirilen toplantıda bazı Batılı politikacılar, Finlandiya ve İsveç'in katılımını kolaylaştırmak için NATO'nun Türkiye'yi ittifaktan çıkarması gerekip gerekmediğini sorguladılar. Türk meslektaşlarım, bu durumu öfkeyle protesto etti. Onlara göre sorun, NATO'nun Türkiye'nin güvenlik endişelerini görmezden gelmesidir. NATO'nun Ankara üzerindeki baskısı artacak ve Erdoğan zorlu tavizler vermek zorunda kalacak. Sonunda İsveç ve Finlandiya NATO'ya katılacak. Kürt sorunu ve Suriye'deki gelecek stratejisi hakkındaki tartışmalar, Putin'in ittifak içindeki bölünmeleri kullanmak için yeni fırsatlar bulmasını sağlıyor.
Şarku'l Avsat’a Özel*