Vitaly Naumkin
Rusya Bilimler Akademisi 'Oryantalizm Enstitüsü' Başkanı
TT

Küresel kimlik savaşı

Dünyamız o kadar hızlı değişiyor ki, makalelerimi yayınlamadığım kısa sürede bile eskisinden farklılaştı. Gerilim ve çatışma büyüyor, küresel güvenlik mimarisi ve uluslararası hukuk sistemi çöküyor.
Uluslararası toplumu bölen derin farklılıklar, özellikle “Batı ve Batı'nın dışında” adı verilen çizgide genişliyor.
Ekonomik kriz daha da kötüleşiyor.
Rusya'da temel ihtilaf konularından birinin, neoliberal küreselleşme modeli ile geleneksel kültürel değerlere bağlılığa dayalı kalkınma modeli arasındaki keskin karşıtlıklar olduğuna inanılıyor.
Ülkenin politikacılarının ve kamuya mal olmuş kişilerinin çoğu, duruma ilişkin değerlendirmelerini "Batı'nın kolektif neoliberalizmi"nin "Rus dünyasını ortadan kaldırmayı" amaçladığı gerçeğine dayandırıyor.
Küresel uluslararası ilişkiler sisteminde ciddi bir dönüşüm ve bir kimlik çatışması hakkında konuşuluyor.
Rusya'daki en etkili politikacılardan biri olan Temsilciler Meclisi Başkanı (Rus Devlet Duması) Vyacheslav Volodin, “Washington ve müttefikleri tarafından mevcut ekonomik bağların kesilmesinin” aynı zamanda dünyada yeni büyüme merkezleri oluşturduğunu düşünüyor.
Sonuç olarak; yaptırım savaşlarına katılmayan G8 ülkeleri, yani Çin, Hindistan, Rusya, Endonezya, Brezilya, Meksika, İran ve Türkiye, satın alma gücü paritesi (SAGP) bazında GSYİH açısından eski gruba göre yüzde 24,4 ile önde bulunuyor. Tabii burada Arap Körfezi ülkelerini de eklemekte fayda var.
Ukrayna'da “hibrit savaş” devam ediyor ve ciddi ilerleme kaydedildi. Bu, birçok Batılı lideri Rus zaferinin kaçınılmaz olduğu fikrine meyletmeye zorladı. 99 yaşındaki kıdemli Amerikalı politikacı Henry Kissinger'ın, topraklarının bir kısmını barış için feda etmesi konusunda Kiev'e yaptığı çağrıyı tekrarlamayacağım. Zira bir başka tanınmış Amerikalı politikacı, 93 yaşındaki Noam Chomsky, kısa süre önce "Ne Gorbaçov ne de başka bir Rus liderinin Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya katılmasına izin vermeyeceğini" anlamak için, Nazi ordularının doğal engellerin olmadığı Ukrayna ovalarından Moskova'ya doğru yürüyüşe geçtiği İkinci Dünya Savaşı tarihine geri dönmeyi önerdi.
Rusya'nın “NATO"nun genişlemesi (bu genişleme Rus karşıtı Kiev rejimine dayanıyordu) nedeniyle yürütmek zorunda kaldığı Ukrayna'daki Rus askeri operasyonunun ayırt edici bir özelliği, Rus ordusu ile Donbas güçlerinin, mümkün olduğu kadar sivil nüfus arasında can kayıplarından kaçınmaya çalışmaları. Rus ordusu, teknik açıdan çok kolay olan Ukrayna'ya tedarik edilen Batılı askeri teçhizatları tamamen imha etmenin imkansızlığını, sivil yolcu taşıyan trenlerde taşınmaları ile açıklıyor. Rus ordusu, neo-Naziler Mariupol'deki Azovstal fabrikasının bodrumlarında siper alıp yerli nüfustan rehin aldıkları sivillerin arkasına saklandıklarında, neo-Naziler teslim olmak zorunda kalana kadar fabrikaya güçlü ve yıkıcı darbeler yöneltmekten kaçındı.
Şimdi, aynı durum Severodonetsk'teki Azot kimya fabrikasında yaşanıyor. Ukrayna güçleri (binden fazla fabrika işçisini ve ailelerini) çeşitli barınaklarda rehin tutuyor ancak fabrika çevresindeki kuşatma da gittikçe daralıyor. En az 300 kişiden oluşan militanlar, rehinelerle birlikte Lysekhansk'a çekilmelerine izin verilmesini talep ediyorlar. Bu makalenin yazıldığı ana kadar, bazı siviller fabrikayı terk etmeyi başardılar. Ancak yeraltındaki tesislerde, militanların geri çekilirken patlatmayı planladıkları, kimyasal olarak tehlikeli maddeler içeren patlayıcı konteynerler olduğuna dair haberler var. Militanların fabrikayı tek başlarına terk etmelerinin tüm yolları kapatıldı ve teslim olmaktan başka seçenekleri yok. Aslında, operasyonun biraz yavaş ilerlemesinin arkasındaki tek neden, sivil can kayıplarından kaçınma çabasıdır, başka herhangi bir neden değil.
Nitekim The Washington Post da, "Rusya’nın taktiklerini düzene sokmasından, ivme kazanmasından ve iyi donanımlı Ukrayna kuvvetlerine karşı ezici ateş gücünü teyit ettikten sonra" Batı coşkusunun azalmaya başladığını kabul etti. Birleşik kuvvetler (Rus ordusu ve Donbas güçleri) kapasitelerinin yarısını bile ortaya koymadılar ve Rus ordusu hala ilerlerken, Ukrayna silahlı kuvvetleri ağır kayıplar veriyor. Aynı zamanda, web sitesi, Batı yardımının çok kıt ve zaman aldığını da söylüyor. Rusya nihai tarihler belirleme peşinde koşmuyor, ancak üst düzey liderlerine göre, "Ukrayna’da Nazizmi nihai olarak ve yüzde 100 söküp atma" niyetinde.
Çatışmalarda önemli rol oynayan Donbas'taki Çeçen birliklerinin komutanı Adem Delimkhanov, operasyonun bu yıl sonuna kadar tamamlanacağını tahmin ediyor. Çeçen savaşçıların savaşmaya devam edeceklerini belirterek, "Bizim kardeşlerimiz ve yakın kardeşlik ilişkilerimiz var ve hiçbir silah onları parçalayamaz veya yenemez. Ukrayna silahlı kuvvetlerine gelince onların motivasyonları yok, yaptıklarına hiçbir inançları yok. Her halükarda, bu şeytanlarla nasıl başa çıkacağımızı biliyoruz, ister Ukrayna'da ister Avrupa'da olsun, bizim için fark etmez. Küresel mücadele devam edecek, çünkü Batı, ABD ve Avrupa, aklını başına almaz ve genel kabul görmüş ve benimsenmiş dini, ailevi ve insani değerleri kavrayamaz ve anlayamazsa, gelecekleri çok kötü olacak." Adem’in birlikleri kahramanca ve yiğitçe savaşıyorlar ve tüm Ruslar arasında büyük bir ün kazandılar.
Karşı cephede ise dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda paralı asker Ukrayna'nın yanında savaşıyor. Zaten savaş sırasında, bu macera ve para peşinde koşanların büyük bir kısmı öldürüldü. Bilindiği üzere, Mariupol'da esir alınan İngiliz Shaun Pinner ve Aiden Aslin ile Faslı Sadun İbrahim, geçtiğimiz günlerde anayasal düzeni ortadan kaldırma ve iktidarı zorla ele geçirmeyi amaçlayan eylemlerden kısmen suçlu bulundular. Donetsk Halk Cumhuriyeti Ceza Kanunu'nun ilgili maddesine göre bu suçun cezası idamdır. Aslin ayrıca, "terörist faaliyetler için eğitim vermekle" ilgili maddeden de yargılandı ve suçunu kabul etti. Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı'nın Resmi Temsilcisi Korgeneral İgor Konaşenkov, "Ukrayna'ya gelen paralı askerlerin savaşçı olmadığını ve onları bekleyen en iyi şeyin uzun bir hapis cezası olduğunu" belirtti. Yabancı paralı askerlerin uluslararası insani hukuk kapsamında muharip statüsüne sahip olmadıklarını kaydetti. Yerel mahkeme bahsi geçen 3 paralı askeri idama (kurşuna dizilerek) mahkum etti. Batı ise bu yaklaşıma katılmıyor. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, davayı “sahte” olarak niteledi ve iddiasına göre bu davada "Ukrayna silahlı kuvvetlerinde görev yapan meşru savaşçılar" mahkum edildi. Bakan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Rusya ve takipçilerini, savaş esirlerine verilen haklar ve korumalar dahil olmak üzere uluslararası insani hukuka saygı duymaya” çağırdı.
Donbass yetkilileriyle bu paralı askerlerin kaderi ve takas olasılığı hakkında müzakereler başlamadıysa bile, yakında başlayacaklarını varsayabiliriz. Bilindiği gibi, Ukrayna'nın Londra Büyükelçisi Vadim Prystaiko İngilizlere, İngiltere'den gelen paralı askerlerin bir sonraki esir değişimi listesine dahil edileceklerine ve Ukraynalı esirler pahasına bile olsa onlara öncelik tanınacağına dair güvence verdi. Ancak, örneğin, Zelenski, İngiliz paralı askerlerini 10, 20, 30 Rus esiri ile değiştirmeyi kabul ederse, Ukrayna silahlı kuvvetlerinin aynı sayıda askeri Rusya'nın elinde esir kalacak. Bu açıkçası, Ukrayna ordusunda hayal kırıklığı yaratacak ve üzerinde güçlü bir etki bırakacaktır. Öte yandan İngiliz paralı askerler idam edilirse de Boris Johnson'ın itibarı büyük bir darbe alacak.
Birkaç gün önce Rusya, ülkenin onun gölgesinde bir imparatorluğa dönüştüğü Büyük Petro'nun doğumunun 350. yıldönümünü ciddiyetle kutladı. Gençlere konuşan Devlet Başkanı Vladimir Putin, Büyük Petro’nun yeni başkenti Saint Petersburg'u kurduğunda hiçbir Avrupa ülkesinin bu başkenti tanımadığını ve bu toprakları İsveç toprakları olarak kabul ettiğini hatırlattı. Putin’in açıkladığına göre, “Ancak, Slav halkı, Fin-Ugor halklarıyla birlikte çok eski zamanlardan beri orada yaşadı. Buna ek olarak, bu bölge Rus devletinin kontrolü altındaydı.” O zamandan beri, gerçekte küresel politikanın değişmediğini söyleyen Putin, “Görünüşe göre, geri almak ve egemenliği güçlendirmek de bize düştü. Bu temel değerlerin varlığımızın temeli olduğu gerçeğinden hareket edeceğiz” dedi. Bir tür liderlik hedefiyle rekabet edebilmek için devletin egemenliğini güvence altına alarak bir sömürgeye dönüşmemesi gerekir, çünkü sömürgeler bağımsız kararlar alamazlar ve jeopolitik mücadelelerden sağ çıkamazlar.