Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran ve siyasi hezeyanı

İsrail, Gazze'de İslami Cihad'ı gözaltı ve suikastlarla hedef alırken, İran Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral İsmail Kaani, Hizbullah'ın doğru zaman geldiğinde İsrail'i haritadan silebileceğine dair açıklamalarda bulundu.
Kaani cuma akşamı İran’ın kuzeyindeki Sari kentinde yaptığı açıklamada “Siyonist oluşumdaki güvenlik seviyesi düşüyor. Hizbullah’ın evlatları doğru zamanda Siyonist oluşuma son darbeyi indirmeyi planlıyor. ‘Hizbullah'ın evlatları’ bu sahte oluşumu ortadan kaldırarak İmam Humeyni'nin İsrail'i haritadan ve yeryüzünden silme hayalini gerçekleştireceklerdir” ifadelerini kullandı. Ayrıca İran'ın Hizbullah'a desteğini de vurguladı.
Peki Kudüs Gücü Komutanı ve bütün sahte direniş üyelerine soruyoruz; İsrail'i ‘haritadan ve yeryüzünden silmek’ için doğru zaman ne zaman? Lübnan-İsrail deniz sınırlarının çizilmesinden önce mi, sonra mı?
Zira Kudüs Gücü Komutanı bu sözleri sarf ederken, Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdullah Buhabib, İsrail ile güney deniz sınırının çizilmesi için yapılan müzakerelerin ileri aşamalara girdiğini söylüyor.
Lübnan Cumhuriyet gazetesine konuşan Buhabib “Müzakerelerde uzun bir yol kat edildi. İleri aşamalara girdik ve sonunda ABD’li arabulucu Amos Hochstein'ın ekibi ve aynı uzmanlıktaki Lübnanlıların görevi olan teknik aşamalara ulaştık” ifadelerini kullandı.
Dolayısıyla kaçınılmaz olarak şu soru öne çıkıyor: İsrail'i Kudüs Gücü Komutanı’nın vaat ettiği gibi ‘haritadan ve yeryüzünden silmek’ için doğru zaman ne zaman? İsrail'in Gazze'yi, özellikle de İslami Cihad hareketini hedef almasına yanıt olarak neden şimdi olmasın?
Daha da kötüsü, İran devlet televizyonunun aktardığına göre dün Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı Hüseyin Selami, İran'da İslami Cihad Hareketi'nin Genel Sekreteri Ziyad en-Nahhale ile yaptığı görüşme sırasında “İsrailliler işledikleri son suçlardan ötürü bir kez daha ağır bir bedel ödeyecekler” ifadelerini kullandı!
Dolayısıyla İran'ın İsrail'e ilişkin bu son açıklamaları hakkında söylenebilecek en az şey, bunların siyasi bir hezeyan ve akıllarını kullanmamaya ve deneyimleri eylemlere bakarak değil de sözlere bakarak değerlendirmeye karar veren yandaşlara satılan bir hayal olduğudur.
Gazze savaşı ne ilk ne de son. Ama bu, İran'ın Batı ile müzakere kartlarını güçlendirmek için her seferinde Lübnan'ı sömürdüğü gibi Gazze'yi de sömürdüğünü gösteriyor. İran'ın ne Gazze'yi ne de Lübnan'ı savunmak için İsrail'e geçmişte kurşun sıkmadığı gibi gelecekte de sıkmayacağını hepimiz biliyoruz.
Tarih, 2006 Lübnan Savaşı patlak verdiğinde, Hasan Nasrallah'ın televizyona çıkarak Lübnan'ı sevenlerin bu savaşı durdurması için yalvardığına tanık oldu. Bugün ise Lübnan, bir bütün olarak ülkeyi çökertmekle tehdit eden Hizbullah aracılığıyla İran’ın işgalinden çektiği kadar herhangi bir savaştan çekmemiştir.
Bu nedenle, Irak’taki felaketin boyutu bir yana gerek Gazze'de gerek Lübnan'da gerek Suriye'de gerekse Yemen'de olsun bölgeye 40 yıldır yıkımdan başka bir şey getirmeyen İran’ın siyasi hezeyanı ile karşı karşıyayız.
İran, bölgemizde işlediği tüm suçların bedelini gerçek bir bedel ile ödeyene kadar bu durum değişmeyecek ve bu hezeyan sona ermeyecek.