Bekir Uveyda
TT

Kısır döngü

Filistin-İsrail çatışması, her birinin ufkunda beliren sonsuz girdapların yörüngesinde dönmeye devam eden tek kısır döngü değildir elbette. Bununla birlikte, meseleyi takip edenler için açık olduğu üzere, İsrail savaş makinesi ile Filistinli gruplar arasındaki çatışmalar tehlikeli trajedilere yol açıyor. Bu çatışmalar patlak verdiğinde, insani düzeyde büyük acıların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Bazen, hatta çoğu zaman bu çatışmalar bir ön uyarı olmaksızın ansızın patlak verebiliyor. Böylesi durumlarda bazı hazır sloganlar ya da önceden kalıptan geçirilmiş ifadeler vardır. Bombalara maruz kalan insanlara, bombardımanın vahşetine karşı çocuklarının cesetleri pahasına direnmeleri, silahsız çıplak elleriyle saldırıları göğüslemeleri tavsiye edilir. Okyanusların ötesinden, TV ekranlarından ya da YouTube kanallarından gelen bu çağrılar gün geçtikçe artarak devam ediyor. Bu arada savaş uçakları akbabalar gibi kurbanlarının üzerinde dolanıyor, savaşan bir direnişçi ile barışçıl bir sivil arasında ayrım yapmaksızın kan döküyor. Sıradan bir insan bu yaz sıcağında evlatlarının geçim derdinde iken, evin çatısı ne sıcaktan ne yağmurdan ne de karakıştan koruyor.  
Gazze halkının artan sefaletini takip eden herkes, gezegenin en yoğun nüfuslu bölgesinde yaşayan yaklaşık iki milyon insanın büyük çoğunluğu için Gazze Şeridi'nin ekonomik durumunun artık tahammül edilemez düzeyde olduğunu bilir. Gençler arasında işsizlik oranları yüzde elliyi aşıyor. Hastalıklar yaygınlaşıyor, depresyona kapılanların oranı her geçen gün artıyor. Psikolojik rahatsızlık ve hastalıklar dünyanın çoğu ülkesinde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Ayrıca çevresel tehditlere de maruz kalıyorlar. Hava kirliliği dayanılmaz boyutta. Filistinlilerin, özellikle Gazzelilerin daha önce tanık olmadığı sosyal problemler de söz konusu. Örneğin uyuşturucu kullanımında ciddi bir artış yaşandığı biliniyor. Bazı gençlerin uyuşturucu müptelası olduğu görülüyor. Uyuşturucu kullanımı nedeniyle suç oranlarında da artış yaşanıyor. Bu halde olan bir şehrin, kendisine tehdit oluşturduğunu iddia eden İsrailli liderler ise hiç utanmıyor. Ancak en büyük ve en modern silahlara sahip olan bir ülkenin temsilcileri olarak, Gazze Şeridi'nin tehdit oluşturduğu yalanına dayanarak, onların da açık, utanç verici bir iddiayı tekrarlamaya alıştıkları ortadadır. Onlara göre Gazze, İsrail’in güvenliğine, nükleer silaha sahip bir İran kadar tehlike arz etmektedir.  
Bu iddia bağlamında, geçtiğimiz cuma günü şehri bombalamaya başladılar ve ardından pazar gecesi ateşkesi uyguladılar. Hedef alınan örgütün liderlerinin İran rejimi yanlısı olduğu doğrudur. Bu bir sır değil, açık bir meseledir ve bölgedeki siyasi ittifakları okuyabilen herkes tarafından uzun zamandan beri bilinmektedir. Bu nedenle İsrailli politikacılar, dünya televizyonlarına, bu Filistin direniş örgütünün İran'ın bölgedeki vekili olduğunu akıcı bir İngilizce ile ifade ettiklerinde yeni bir şey söylemiş olmuyorlar. Oysa amatör bir muhabir dahi bu yetkililere, ‘bu haber eski bir haber, yoksa siz bazıları İran yanlısı diye tüm Gazze’nin savaş uçaklarınızın meşru hedefi olduğunu mu düşünüyorsunuz?’ diye sorabilir. Eğer kastınız bu ise niçin açıkça ifade etmiyorsunuz? Öyleyse sizin de İran’ın sizi inşa eden ülkelerin vekili olduğunuz yönündeki tanımlamasını kabul etmeniz gerekir. Dolayısıyla siz de bölgedeki çatışmanın bir parçası olarak meşru hedef sayılırsınız.  
Mantık, ya da dikkati dağılmış bir çağda mantıktan geriye kalanlar, onlarca, yüzlerce hatta binlerce sivilin öldürülmesinde yukarıda bahsi geçen iddiaların gerekçe olarak öne sürülmesini kabul etmez. Çünkü bu ölenlerin arasında itham edilenler sınırlı sayıdadır. Bunların da örneğin mahkeme huzuruna çıkarılması gerekir. Ancak kısırdöngü gerçekliği, ne İsrail'in şimdiki, eski ya da sonradan gelecek politikacılarının, ne de son bombalamada hedef alınan Filistinli fraksiyonun liderleri ile içerideki ve dışarıdaki müttefiklerinin, ‘samimi bir şekilde geçiş dönemi ile ilgili çözüm yollarının tartışılmasına’ bir fırsat tanımadığını gösteriyor. Oysa çözüm yolları tartışılabilseydi, Filistinliler ile İsraillilerin barış ve güvenlik içinde yaşamasına imkan doğabilirdi. Filistinli ya da İsraillilerin her biri, insanca yaşama layık olan, topraktan yaratılmış birer insan değil midir? Tabii ki evet...