Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

İnanca değil, insana saygı duyulmalı!

Tarih boyunca insan, tarih, doğa ve  doğaüstü hakkında farklı inançlar, felsefeler, ideolojiler, mitolojiler, değerler, bilgiler, kaynaklar ve kalıplar oluşturmuştur.Farklı toplumlar, değişik tarihsel koşullarda oluşturdukları inançları, dinleri, ideolojileri, mitolojileri, edebiyatları, kaynakları ve kalıpları kendileri için yeterli, doğru ve kutsal  olarak görmüşlerdir. Bir inancın, kaynağın, kişinin, kalıbın veya değerin kutsal veya din haline getirilmesi, onun   farklı yorumlara, eleştirilere ve kurgulara tabi olmayacağı anlamına gelmemektedir. Kişiler,    varolan inançlar hakkında  sürekli olarak  bilimsel, felsefi, mitolojik,  edebi, ahlaki, teolojik, mitolojik eleştiriler, kurgular ve yorumlar yapma  hakkına  sahiptirler.
 Hiçbir  inanç, değer, kişi, mitoloji, ideoloji, kurum ve kalıp, eleştirilmemek veya sorgulanmamak şeklinde bir ayrıcalığa sahip değildir. Bütün inançlar, mitolojiler, kaynaklar ve  kişiler, eleştirilmeli, sorgulanmalı ve  yeniden kurgulanmalıdır. İnançları, mitolojileri, kalıpları ve kişileri eleştirmek, sorgulamak ve kurgulamak, din ve vicdan özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün olmazsa olmazıdır. Din ve vicdan özgürlüğü  ve ifade özgürlüğü,  kişinin temel insani özgürlüğü ve insan hakkıdır.
Bir dini, inancı veya kişiyi eleştirmek, küfür değildir. Mevcut dini inançları eleştirmek, sorgulamak veya onları değişik edebi, felsefi, mitolojik ve sanatsal çalışmaların konusu haline getirmek küfür ve hakaret olarak değerlendirilemez. Küfür olduğu gerekçesiyle  insanların  ifade özgürlüğü  ortadan kaldırılamaz, yaşam hakkı gibi temel insan haklarına dokunulamaz.
İnsanlar yazdıklarından, düşündüklerinden,  sözlerinden ve  ifadelerinden dolayı  küfür veya irtidat suçu  işlemekle   baskıya maruz kalamazlar. Düşünce suçu olmadığı gibi,  küfür suçu da yoktur. Bir kitap yazana verilecek cevap, gene  kitapla olmalıdır. Söze sözle, kitaba kitapla cevap verilmelidir. Kitap ve yazıya şiddetle cevap vermek,  yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve  din ve vicdan özgürlüğünün dayandığı medeniyetin ve hukukun  insanla birlikte ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Bir sanatçının, düşünürün, edebiyatçının,  filozofun, bilim insanının, komedyenin, karikatüristin, tiyatrocunun, müzisyenin, kısacası herkesin  her inanç hakkında  söz söyleme hakkı vardır. Sanatçılar, edebiyatçılar, filozoflar, bilim insanları ve yazarlar, inançlara aykırı görülen sözlerinden ve düşüncelerinden dolayı baskı altına alınamazlar.  Hiç kimseye düşünce polisliği görevi ve ayrıcalığı verilmemiştir.
Her kişinin   istediği dine, felsefeye, mitolojiye veya ideolojiye inanma ve onlara göre yaşama hakkı vardır. Bir kişinin  Budizm’e inanma ve ona göre yaşama hakkı olduğu gibi, liberalizme veya sosyalizme inanma ve  onlara göre yaşama hakkı vardır. Bütün kişiler, insan olarak onur ve özgürlük sahibidirler. Dini, mezhebi, ideolojisi, felsefesi, cinsiyeti ve yaşam tarzı ne olursa olsun bütün kişilere, insan olarak  saygı duymak lazımdır. İnsana saygı duymak ile inanca ve ideolojiye saygı duymak, aynı  şeyler değildir. Sosyalist bir insana saygı duymak, sosyalizme saygı duymak anlamına gelmemektedir. Sosyalist bir insana saygı duymak, sosyalizmin eleştirilemeyeceği, sorgulanmayacağı  ve değişik  çalışmalara konu edilmeyeceği anlamına gelmemektedir.Aynı şekilde Hristiyan bir kişiye  saygı duymak zorunlu olmasına rağmen, Hristiyanlığa  saygı duymak zorunlu değildir. Hristiyanlık hakkında her türlü  edebi, mitolojik, sanatsal ve felsefi çalışma yapılabilir. Hristiyanlık dahil bütün dinler eleştirilebilir, sorgulanabilir ve mizaha konu olabilir. Bir dinin veya inancın eleştirilmesi, sorgulanması ve mizaha konu edilmesi,  dine hakaret etmek veya  küfre girmek şeklinde  bir suç işlemek anlamına gelmemektedir. . Sosyalizmi veya Hristiyanlığı eleştirmek, sorgulamak ve mizah konusu haline getirmek, Sosyalizm’e veya Hristiyanlığa  hakaret etmek  ve   küfre girmek anlamına  gelmemektedir. Dinsel, ideolojik ve kültürel hassasiyetler   gerekçe gösterilip ifade özgürlüğü engellenez, kısıtlanamaz ve ortadan kaldırılamaz. İnsanlığın hava ve su  gibi ihtiyaç duyduğu şey, fanatizm ve totaliteryanizm değil,  ifade özgürlüğüdür
İnsanların sözleri veya yazıları, şiddet değildir. Söylediği sözlerden veya yazdığı yazılardan  dolayı  birisine şiddet yapmayı kendisinin meşru hakkı ve görevi olarak gören  birisi, aslında   vahşi bir fanatikden başka bir şey değildir. Dini savunmak için  kafirleri öldürmek şeklinde kendisine ilahi bir görev verildiği yanılsamasına inananların sayısı, hiçbir zaman az olmamıştır.  Vahşi fanatizme mahkum olmamak için şu konuda net bir anlayışa sahip olmak lazımdır: Söz, şiddet değildir. Şiddet, sözün ortadan kaldırılmasıdır. Şiddet, şiddettir.İnsanların olumsuz, temelsiz ve zayıf sözlerinden  rahatsız olmak ile bir insanı öldürmek, bıçaklamak ve  yaralamak aynı şey değildir.
Dini, felsefi, ideolojik, ahlaki ve sosyal açılardan  olumsuz, zayıf,  kötü veya  değersiz  olarak nitelediğimiz görüşlere katılmama, onlardan farklılaşma ve onları eleştirme hakkımız vardır.Aykırı, olumsuz ve  kötü gördüğümüz görüşleri eleştirmek yerine onları cezalandırmaya kalkmak gibi bir hakkımız ve görevimiz bulunmamaktadır.
Özgür ve açık bir toplumun hayat damarları, fikirlerin, düşüncelerin ve inançların özgürce ifade edilmesiyle atar. Din ve ideolojiler adına   farklı fikirlerinden dolayı insanlara şiddet uygulamak ve cezalandırmak, toplumu  korkunun egemen olduğu  bir kapalılığa mahkum eder.Etnik, dini ve  kültürel fanatizm, gelip geçici bir tehdit değildir. Fanatizm bütün çeşitleriyle, insanlık medeniyetinin dayandığı özgürlük, barış ve hukuk değerleri için tehdit oluşturmaya devam etmektedir.  Fanatizme ve şiddete karşı ifade özgürlüğünü, insan onurunu ve insan hayatını  tavizsiz bir şekilde savunmak lazımdır.