İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Putin ve Ukrayna enkazı

Nasıl ki dünya Ukrayna savaşının nasıl biteceğiyle meşgulse, Vladimir Putin'in de benzer bir endişe içinde olduğunu tahmin edebiliriz. Putin savaşın bedelini biliyor. Peki, savaş, nasıl ülkesi için daha az kayıp, ordusunda daha az zayiat ve yaralı, tüm uyarılara ve zorluklara rağmen Rusya için seçtiği yolun sonunda vaat ettiği zafer gerçekleşerek sona erebilir?
Putin, ülkesinin karşılaştığı kırılmaların ve yenilgilerin ardından gelenlere yabancı değil. Ayrıca bu yenilgilerin maliyetine de yabancı değil. Sovyetler Birliği'nin çöküşünü bu yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi olarak nitelendiren, bu felaketi düzeltme ve yaralı Rusya'ya şanını ve ihtişamını geri kazandırma sözü ve vaadi ile Kremlin’e gelen oydu.
Putin 1989'da olanları hatırlıyor ve Kremlin'deki seleflerinden biri olan Leonid Brejnev'in fotoğrafı gözünün önünde beliriyor. O zaman Putin, KGB saflarında yeni yeni yükseliyordu ve 10 yıl önce alınan Afganistan'ı işgal etme kararında önemli bir söz hakkı yoktu. İşgalin amacı, Kremlin'in o zamanlar muhalif olarak gördüğü Afgan liderini (Hafızullah Emin) devirmek ve onun yerine Moskova’ya sadık birini, Babrak Karmal'ı getirmekti. Daha sonra bu kararın Sovyetler Birliği liderliğinin aldığı en kötü kararlardan biri olduğu ortaya çıktı. Macaristan’ın işgalinden, Prag Baharı'ndan, Kruşçev’in Domuzlar Körfezi'nde nükleer bir çatışmanın eşiğinde oynamasından bile daha kötüydü. Hepsinin en kötüsüydü çünkü Sovyetler Birliği'nin varlığına mal olmuştu.
Putin, Brejnev'in nasıl Jimmy Carter'ın zayıflığı ve Sovyet işgaline karşı bir ittifak kurmakta aciz kalması üzerine bahse girdiğini hatırlıyor. Bahis, aşağılanma noktasına varacak kadar yanlıştı. Oval Ofis'teki yaşlı adamın bir hesaplaşma adamı olmadığını düşündüğünde o da aynı bahse girdi. Joe Biden'ın, Zelenskiy'yi Kiev'deki karargahından tahliye etmek için bir uçak gönderme teklifini duydu ve Ukrayna'ya saldırma fırsatının olgunlaştığını hissetti. Ukrayna, hiçbir komşusunun veya müttefikinin desteğini almayan ve bir avuç "Nazi"nin egemenliği altında yaşamayı hak etmeyen bir ülkeydi.
Afganistan işgalinin hatıraları ikisi arasında karşılaştırmalar yapmayı cazip kılıyor.  "Kızıl Ordu" Afganistan'ın vadilerinde ve tepelerinde 10 yıl geçirdi. Burada Afganistan'ın içindeki ve dışındaki birbiri ile çelişkili tüm bağlılıkları kendisine karşı durmak ve kendisine karşı savaşmak isteyen herkesi desteklemek için kışkırtmayı başardı.
İşgal, Sovyetler Birliği'nin gördüğü en büyük yenilgi ile sonuçlandı. Yenilginin boyutunun büyüklüğü sadece Afganistan'dan çekilmek zorunda kalmaktan değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği'ni, Hitler'in ordusunu Rus karında boğmakla övünme fırsatından mahrum etmesinden kaynaklanıyordu. Mihail Gorbaçov, Sovyet ordusunun Afganistan'daki varlığının, siyasette ve ekonomide ödenen tüm ağır bedellere değmediği sonucuna vardı. Buna ek olarak savaş, Moskova'nın dünyanın birçok ülkesiyle ilişkilerini ve hepsinden önemlisi, 15 bini aşan ölü sayısıyla Afganistan vadilerinde boğulmuş ordusunun itibarını yerle bir etmişti. 10 yılda 15 bin Sovyet askeri öldü ve Rus ordusunun halihazırda devam eden Ukrayna işgalindeki kurbanlarının sayısı 6 ayda neredeyse bu rakamı aştı.
Putin bunun ne anlama geldiğini biliyor. Ayrıca, Rus sokağının sessizliğinin ve Kremlin medyasının işgali tanımlamak için seçtiği "özel harekât" ifadesini kabulünün uzun sürmeyebileceğinin de ayrımında. Kızıl Ordu'nun demir yumruğu Afganistan işgalinin içerdeki yankılarını önlemekte nasıl ki işe yaramadıysa, bugün politikacılara ve medyaya getirilen kısıtlamaların da bizzat ordunun kendi içinden yükselenler dahil olmak üzere protesto seslerinin dışarıya sızmasını engellemesi zor. İşgalin ilk safhalarına katılan birçok askerin tanıklıkları bunu gösteriyor. Askerler temel gıda ihtiyaçlarından bile yoksun bırakıldıkları sefil koşullardan ve bunun onları girdikleri şehir ve kasabalarda Ukraynalıların evlerini basmaya, mevcut gıdalara ve ihtiyaç malzemelerine el koymaya ittiğinden bahsediyorlardı.
Vladimir Putin umudunu kaybetmedi. Ateşlemeyi başardığı vatansever duygulara, ordusunun üstünlüğüne ve savaş alanına göndereceği yeni asker sayısına bahis oynuyor. Ayrıca, Avrupa'ya Rus gaz arzının kesilmesinden kaynaklanan enerji krizinin olumsuz etkisinin, Avrupa'nın Ukrayna meselesiyle dayanışması üzerindeki tesirine bahse giriyor. Putin, birden fazla ülkede önümüzdeki aylarda enerji fiyatlarını alevlendirecek astronomik zamların açıklanmasının ardından, eski kıta sakinlerini vuracak sert kış haberlerini takip ederek rahatlıyor. Rus Devlet Başkanının hesaplarına göre Avrupalı komşuları kendi savaşı olmasını istediği, "Nazileri" ortadan kaldıracak, Zelenskiy grubundan ve yoldaşlarından oluşan isyancıları yeniden itaat altına almayı sağlayacak hızlı bir zafer elde etmeyi arzuladığı bir savaşa müdahalelerinin bedelini ödemeliler.
Peki, ya Putin bahsi kazanamazsa? Ya Rusya'nın karıştığı Ukrayna enkazından, Kremlin salonlarında büyük devrimi başlatan Mihail Gorbaçov gibi bir devlet başkanı çıkarsa? Putin, Ukrayna krizinde daha da boğulursa, hiçbir şeyin tarihin tekerrür etmesini engelleyemeyeceğini biliyor.