Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

İsrail’in öldürdüğü Filistinli çocuklar

Uluslararası ortam, küresel ekonomik kriz ve azalan kaynaklar nedeniyle, hep olduğu gibi ama bugünlerde eskisinden daha yoğun biçimde ekonomiye odaklanmış durumda. Ekonomik beklentiler ise tek bir çizgi halinde ilerlemiyor, bazen ekonomik beklenti gereği şiddet desteklenirken bazen ise şiddetin son bulması sağlanmak isteniyor.
Küreselleşme her ne kadar eski gücünü kaybetmiş olsa bile yine de etkinliği olan bir durum. Dolayısıyla uluslararası ortam denildiğinde sadece ülkelerin birbirleriyle ilişkilerini değil uluslararası şirketleri de konuşuyoruz. Ekonomi de “süper güç” olarak kabul edilen ülkeler ve sık sık onlarla aynı hizaya düşen uluslararası şirketlerin ilişkileri arasında yürüyor, dünyanın geri kalanı ise bu ilişki arasında ekonomiden demokrasiye kadar kendilerine bırakılan “yaşam alanı” dahilinde, sınırlı imkanlarla yaşamaya çalışıyor.
Uluslararası ortamda, uluslararası şirketlerin arasında elbette uluslararası kurumlar da var. Birleşmiş Milletler (BM), bu konudaki en önemli kurumlardan biri. Genellikle problemleri tespit etme, doğacak problemleri önceden görüp önlem alma ve çözme gibi kararlar alınsa da BM’nin çalışma sistemi “egemenler” kontrolünde olduğu için çözümler de genellikle “egemenleri” koruma üzerine şekilleniyor, nihayetinde BM kararları ve uygulamaları ya güçlü lehine sonuçlanıyor ya da aldığı kararların bir yaptırımı olmuyor.
Birleşmiş Milletler gibi çalışan ve uluslararası konumda insan haklarını temel alan birçok kurum var. Özellikle çocuk hakları üzerinde çalışan çok sayıda kurum var. Çalışmaları sonrasında çocukların yaşamlarının iyileştirmesine yönelik kararlar alıyorlar, yapılan anlaşmalara taraf olan ülkeler, bu konuda herhangi bir ihlal olması durumunda yaptırıma maruz kalabiliyorlar. Ancak bazı ülkeler bu anlaşmalara taraf olmuyor, imzalamıyor, örneğin İsrail. Zira İsrail için çocukları öldürmek bir devlet politikası, en acı ifadeyle: “Büyünce ‘terörist’ olacakları için öldürülmelerinde bir beis yok.”
Ancak İsrail, Uluslararası Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmuş bir ülke. Çocuk haklarına dair sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsendi ve 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girdi. İsrail de dahil olmak üzere 196 ülkenin taraf olduğu sözleşme, en fazla ülkenin onayladığı çok geniş kapsamlı bir insan hakları belgesi olma özelliğini taşıyor.
İsrail, BM çocuk hakları sözleşmesine taraf olduğu halde, çok fazla sayıda çocuğun haklarını ihlal ediyor ve kendisini Filistin’in bir devlet olmadığı iddiasıyla savunurken, taraf olduğu anlaşmanın yaptırımlarına muhatap olmaması gerektiğini iddia ediyor. Bu akla zarar savunmayı İsrail yaparken, diğer yandan tüm dünya için, dünyadaki insanların hakları lehine kararlar almak için kurulduğunu iddia eden kurumlar da İsrail’e herhangi bir yaptırım uygulamıyor, en fazla kınama kararı çıkartıyor ancak İsrail bildiğini yapmaya devam ediyor.
“Filistin ve İsrailli hak örgütü raporları verilerine göre, 1967'den bu yana İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ün yanı sıra abluka altındaki Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinli çocukların İsrail tarafından maruz bırakıldığı hak ihlalleri ve şiddet yıllar içinde arttı. İsrail’in BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğu 1989’dan sonra da bu verilere göre çocuk hakları ihlalleri azalmak şöyle dursun artmaya devam etti. Filistin hükümetine bağlı Filistinli Mahkumlar ve Özgür Bırakılanlar İşleri Kurumu raporuna göre, İsrail güçleri 1967'den bu yana 18 yaşın altında yaklaşık 50 bin Filistinli çocuğu gözaltına aldı. Son 20 yılda 2 bin 200’den fazla çocuk İsrail askerlerinin elinde hayatını kaybetti.”
Bunlar rakam değil çocuk ve bu raporlar öldürülen ve hapsedilen çocukları gösteriyor. Hayatta kalanlar ise şiddet altında, korku içinde, temel insani ihtiyaçlardan yoksun, kıt kaynaklara dahi ulaşma sıkıntısı çekerek yaşıyor. Düşünün bir kere, İsrail, sadece 2021’de Gazzeli çocuklar için yapılan tedavi başvurularının % 38'ini reddetti.
Çocuk denince dünyada neredeyse akan sular duruyor. Çocuk hakları ihlalleri cezalandırılıyor. Hatta eğer anne-baba tarafından çocuğa dair bir ihmal varsa, çocuk anne-babasının elinden bile alınabiliyor. Uluslararası kurumlar saatlerce toplantı yapıp, sayfalarca karar alıp imzaya açıyorlar ancak mevzu İsrail olunca çocukların en temel yaşam hakkından mahrum bırakılması yetmiyormuş gibi hayatta kalabilenler de her tür çocuk hakkı ihlali altında yaşamaya çalışıyorlar.
Filistinli çocuklar için hiç kimse hiçbir şey yapmıyor. Küresel ekonomik krizi en az zararla atlatmak isteyenler, pragmatik amaçlar için güvenlik merkezli politika değişikliğine gidiyor, İsrail yaptırıma uğramak yerine yavaş yavaş meşrulaştırılıyor. Ve ben gayet iyi biliyorum ki, öldürülen Filistinli çocuklar için yazılan bu ve bunun gibi yazılar da hiçbir kötülüğe engel olmadan bir miktar okunma ile diğer raporlar arasında kaybolacak. Büyük bir hayal kırıklığı ile sadece yazmış olmanın bir yükü hafifleteceğine inanmadan, sırf yazmış olmak için yazmaktan, kendim ve kendim dışında kalan herkes adına utanıyorum.