Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Şeytan’ın mutfağından eski tarifler: İran

Mutfak, aynı mutfak. Malzemeler aynı malzeme. Ancak cadı iksiri 'Chez Ayetullah' restoranından servis edildiğinde müşteriler, tiksinti duyarak bunu reddediyor. İran İslam Cumhuriyeti son zamanlardaki halk isyanını bastırmaya çalışırken akla gelen görüntü bu.
43 yıl önce başa geldiğinden bu yana Humeyni rejimi, prestijini korumak için aynı malzemelerle aynı tarifi kullandı: Birkaç yüz kişiyi öldür, birkaç bin kişiyi tutukla, orduya ve güvenlik güçlerine rüşvet ver, ünlülere gözdağı ver, yabancı gazetecileri engelle, milislerin yularlarını sal, ‘Siyonist ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ajanlarını’ suçla ve İran'ı parçalamak ve masum Şiileri öldürmek için ‘ayrılıkçı’ silahlı çetelerin ve DEAŞ unsurlarının geldiği yalanını uydur.
Tarif, İran halkının büyük bir kesimini, özellikle de gençleri saran öfke ateşini söndüremezken hala mevcut ayaklanmaya karşı kullanılıyor. Bu yazı yazılırken bile protestolarda 40'ı kadın, 32'si çocuk ve 7'si güvenlik görevlisi olmak üzere 385 kişinin hayatını kaybettiği haberi geldi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne (ICRC) sunulan istatistiklere göre 12 bin 500 kişi daha tutuklandı. Şiraz'da bir 'türbe'ye yapılan saldırı, DEAŞ’ın ibadet eden Şiilere yönelik bir operasyonu olarak servis edildi. Zahidan kentinin Pakistan'dan İran'ı işgal eden teröristlere karşı misilleme amacıyla bir savaş meydanına dönüştüğü söylendi.
Ancak bunların hiçbiri, İslam Cumhuriyeti'nin karşı karşıya olduğu güvenilirlik krizinin üstünü kapatamadı. Örneğin, İran İslami Şura Meclisi’nin eski üyesi Mesud Pezeşkiyan “İnsanlar yetkililerimizin söylediklerine inanmıyor” diye şikayet etti.
Eski tarifin işe yaramadığı bariz olduğundan rejimin din adamlarının, askerlerinin, iş insanlarının ve propagandanın ağır toplarının çoğu, ya mevcut durum karşısında sessiz kaldı ya da protestolar hakkında kaçamak yorumlarda bulundu. Bu sefer bu kişiler, şehrin yandığı sırada elinde hiçbir çözümü olmayan Dini Lider tek başına mandolin çalarken, her zamanki davul sesleriyle uygun adım yürümüyorlar.
Peki ne yapılmalı?
Bu, yönetici zümre içinde pek çok kişinin sormaya başladığı bir soru. Doğrudan dillendirilmeyen fikirler arasında Ayetullah'ın otokratik yönetiminden uzaklaşmak ve ‘kollektif liderliğe’ geçmek var.
İran Cumhurbaşkanı, Parlamento (uydurma) Başkanı ve Yargı Erki Başkanı’ndan oluşan üçlü toplantılar için büyük bir tanıtım yapıldı, ki bu kırk yılda bir olur.
Ayrıca insanlar ilk kez, Dini Lider’in pozisyonlarını cumhurbaşkanınınkiyle birleştirmek veya üç beş molladan oluşan bir ‘Dini Liderlik Konseyi’ kurmak için olası anayasa değişikliklerinin en azından imasını etmeye başladılar.
Yapının içinden veya dışından bazı gruplar Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) iktidarı ele geçirmeye ve ‘devrimde yeni bir sayfa açmaya’ çağırıyor. Buna yönelik amansız bir çaba, sürgündeki rejim muhaliflerinden bazılarının da başını döndürüyor. Ancak başka tarifler de var. Bunlardan biri, şu anda dağılmış olan 2009 Yeşil Hareketi’nin iki liderini ev hapsinden çıkarmak ve eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani liderliğindeki gözden düşmüş ‘New York Boys’a, (New York Çocukları) parçalanmış Humeynist daireyi birleştirmesi umuduyla büyük masa yakınlarında bir yan sandalye teklif etmek. ‘New York Boys’, Biden yönetimi iyi kötü hala Washington'da görevdeyken ABD ile bir anlaşmaya varabilir.
Yapının içinden bazıları, Lenin’in taktiği gibi ‘bir adım geri, iki adım ileri’ şeklindeki yöntemi destekliyor. Yani şimdi tavizler verilmesini ancak daha sonra daha sıkı bir kontrol dayatılmasını öne sürüyor. Böylece, ‘insan gücü eksikliği’ bahanesiyle, nefret edilen ahlak polisleri sokaklardan çekiliyor ve Tahran'ın göbeğinde bile daha fazla kadının zorunlu başörtüsü olmadan dışarı çıkmasına izin veriliyor.
Ordu’nun, DMO’nun ve farklı güvenlik güçlerinin maaşlarının yüzde 20 oranında artırılması aynı teşvik paketinin parçası olarak geliyor. Emekli maaşlarındaki daha küçük zamlar ise hâlâ devrimin güzel anılarına sahip oldukları düşünülen yaşlıların sevgisini kazanmak için tasarlandı.
Başka bir fikir ise, enerjileri ayaklanmadan uzaklaştırıp olumlu bir şeye dönüştürmek için bir anayasa referandumu çağrısı şeklinde geliyor. Zira referandumlar, diktatörlerin otoritelerini yeniden dayatmaları için güvenli bir yol sağlar ve illüzyon tüccarlarının illüzyonlarını satmasına yardımcı olur. Ancak rejimin karşılaştığı zorluk, düşmanlarının umduğundan ve dostlarının korktuğundan çok daha büyük olabilir. Gerçekle hiçbir ilgisi olmayan başka bir zaman diliminde yaşayan Humeyni rejimi, son derece çağdışıdır. Rejim, Humeynici İslam versiyonuyla dünyayı fethetme cakası satıyor ancak gerçek bize gösteriyor ki, hiçbir ulus onun mallarını satın almıyor. Lübnan Hizbullahı bile ‘Siyonist düşman’ ile ortak petrol ve gaz girişimlerinden gelecek altın payıyla doldurmak için giysilerinde yeni ve daha büyük cepler açarken, Dini Lider’in İsrail'in buharlaşacağına dair kehaneti, sahtekar satıcıların iddialarını hatırlatıyor.
Humeyni rejimi başka bir zamanda yaşarken, kendisi de başka bir alemde yaşadığını sanıyor.
Rejim, İran'ın dünyanın en derin siyasi fay hattının ortasında düşmanlarla, sahte dostlarla ve onu hakir gören komşularla çevrili olduğunun farkında değil. Dini Lider ‘ABD egemenliğini sona erdirmek’ için Çin ve Rusya ile kurduğu hayali üçlü ittifakla övünüyor. Ancak aslında ne Çin ne de Rusya, Humeyni'nin dilenci kesesine bir kuruş atmaya hazır değil.
Humeyni rejimi, nesiller arasındaki farkın açılmasıyla eş derecede bir zorlukla karşı karşıya.
İran ağırlıklı olarak, sahte bir saflık satın aldıkları uzak bir geçmişte ya da şehitlik ve cennet ile ilgili hayali bir gelecekte değil, burada, şimdiki zamanda yaşamak isteyen genç bir nüfusa sahip. Gençler mutlu olmak, eğlenmek, yenilik getirmek, çalışmak, dünyayı dolaşmak, kısacası normal bir hayatın tadını çıkarmak istiyor. Ancak Dini Lider, İran'ın ‘normal bir ülke haline gelmesine’ asla izin vermeyeceğini tekrarlıyor.
Feraset sahibi liderler, yalnızca kendi halklarının değil, aynı zamanda kendilerinin de yararı için tarihi ve nesiller arası değişikliklerden kendilerine bir müttefik oluştururlar. Akılsız liderler ise değişimi kendilerinin ve halklarının bir düşmanı haline getirerek en nihayetinde kaybederler.
Mevcut fırtınayı atlatsa bile, Humeyni rejimi yaşam desteğine bağlı yaşayacak ve uzatmalara oynayaca.
Şeytan'ın mutfağının eski tarifi, yeni bir şekil alsa bile İran halkının iştahını kabartmayacak.