Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Allah’ın boyası/Sıbğatullah

“Ey!.. Farklı karakterlere bürünerek rengârenk olan, farklı renklere bürününce, dallardaki yaprakların düştüğünü görmüyor musun?”
İnsanlar biyolojik olarak farklı renklere ve fiziki özelliklere sahiptirler. Bu durum Allah katında onları ne yüceltir ne de alçaltır. Fakat mesele insanların inanç tercihlerine ve mecazen ifade edecek olursak kendilerine yakıştırdıkları renklere, boyalara gelince iş değişmektedir. Allah Teâlâ, kendisinin kulları için uygun gördüğü inancı, dini ve boyayı tercih etmelerini istemektedir. Bu bağlamda yapılması gerekeni şu şekilde ifade etmektedir: “Allah’ın boyası! Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimmiş! Biz yalnızca O’na kulluk edicileriz”[1] 
Peki, Allah Teâlâ, sıbğatullāh/Allah’ın boyası ifadesi ile bize ne anlatmak istemektedir? Bu soruya tatmin edici bir cevap verebilmek için öncelikle “sıbğa” kelimesinin anlamına bakmak yararlı olacaktır. “Boyamak, suya batırmak” anlamındaki sabğ (sıbğ, sıbağ) kökünden türeyen sıbğa (boya, renk) ile Allah lafzından oluşan sıbğatu’llāh tamlaması “Allah’ın boyası” demektir. Râgıb el-İsfahânî sıbğatullāhı; “Allah’ın insanda yarattığı, onu diğer canlılardan ayıran akıl ve fıtratı”[2] diye tanımlamıştır. Sıbğanın aynı mânalara gelen, fakat zamanla Filistinli Hristiyanların lehçesinde “vaftiz” anlamı kazanan Ârâmîce bir kökten gelmiş olması ihtimaline de işaret edilmiştir.[3] Sıbğatullah kavramının geldiği manalar ilgili tefsir geleneğimizde de pek çok yorum yapılmıştır. Yapılan bu yorumları şu şekilde özetlemek mümkündür: “Dinullah/Allah’ın dini, İslam, Haniflik,  fıtrat, Allah’ın inanmayanlara karşı ikame ettiği hücceti/delili, sünnetullah[4] ve Allah’ın arındırıp temizlemesi.”[5] Sıbğatullah kavramı için ifade edilen manaları zikrettikten sonra söz konusu kavramı doğru aylayabilmek adına ilgili ayeti, ayetin içerisinde zikredildiği Bakara suresi 135-138. Ayet grubunu birlikte okumaya başlayalım.
Kendilerine gönderilen elçilerin tebliğ etmiş olduğu hak dini zamanla bozup değiştirerek Yahudilik, Hıristiyanlık adı altında bâtıl inanç sistemleri oluşturanlar: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız!” dediler. Ayrıca Yahudiler Yahudiliğin, Hıristiyanlar da Hıristiyanlığın doğru yol olduğunu ve kendilerinin sahip olduğu inanç sistemini kabul etmedikçe, hiç kimsenin cennete giremeyeceğini iddia ettiler. Bunun üzerine Yüce Allah; hidayete ermek ve cennete girmek için “Bütün batıl dinlerden ve şirkten uzaklaşmış olarak İbrâhim'in dinine uyulması ve Allah’a, O’nun bize ve bizden önce; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve onların torunlarına indirdiklerine; Rableri tarafından Musa’ya ve İsa’ya ve diğer peygamberlere verilenlere inandık. Onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeyiz.”[6] denilmesi gerektiğini haber verdi. Sonra devamla;  Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğerleri vahyin çağrısına olumlu cevap verir ve Müslümanların inandığı gibi Allah’ın kitapları ve elçileri arasında hiçbir ayrım gözetmeden, ilâhî mesaja tümüyle inanırlarsa, işte o zaman onların da Müslümanlar gibi doğru yolu bulmuş olacaklarını[7] ifade etti. Hemen ardından Allah Teâlâ, saydığı tüm bu nitelikleri; “Sıbğatullah/Allah’ın boyası!” kavramıyla adlandırdı.
Bu manada Sıbğatullah; kâinattaki her şeyin Allah’ın verdiği renklerle boyanması gibi Allah tarafından gönderilen ve insanın yaratılış özelliklerine en uygun olan o doğal ve tertemiz inanç sistemine iman ederek, hayatımızın her alanını bu inanca göre şekillendirmektir. Çünkü Allah’ın insanlar için belirlediği inanç sitemi, insanın kendi rengi, kendi fıtratı kadar doğaldır ve onunla uyumludur. Çünkü hiçbir ideoloji ve hiçbir yapay inanç sistemi, Allah’ın insan için belirlediği dinden daha iyi ve insanın fıtratıyla daha uyumlu değildir. Allah’ın belirlediği dine girmek, O’nun isimlendirdiği isimle anılmak (Önce de sonra da Müslümanlar olarak sizi isimlendiren odur.[8]) yani O’nun boyası ile boyanmak en doğru tercihtir. Zira Allah’ın tercihinden, hükmünden, sözünden ve dininden yani boyasından daha güzel ne olabilir?  Mecazi olarak kullanılan “Allah’ın boyası ile boyanmak” ifadesi Allah’ın istediği tevhid inancını benimseme ve bu inancın gereğini yapma sayesinde kazanılan ruhî-ahlâkî güzelliklerdir. Tevhid inancından daha güzelini ortaya koyan olmadığı ve olamayacağı için biz, yalnız O’na kulluk ederiz.[9]
Ayette dolaylı olarak Hristiyanların vaftiz uygulamalarının yanlışlığına da işaret edilmiştir. Zira onlar, yeni doğan çocukları sarımtırak boya­lı bir suya batırarak gerçek Hıristiyanlığa soktuklarına ina­nırlar, Kur'an'a göre ise böyle sunî ve sembolik uygulamalarla gerçek din­darlığa ulaşılamaz. Ger­çek iman, Allah'ın boyasıyla boyanarak, Allah'ın, yaratılışta insanın temiz fıtratı­na aşıladığı hak dinle bezenerek kazanılır. Ayetin ifadesine göre Müslümana yakışan da kendisine ve genel ola­rak insanlığa bu güzellikleri bahşetmiş olan Allah'a lâyık olduğu şekilde kulluk etmektir.[10]  Bu şekilde sadece Allah'a kulluk etmek, gerçek boyaya/şekle bürünmektir. Çünkü boya nasıl ki onunla boyanan şeyi değiştiriyor ve kendi rengine büründürüyorsa İslâm da böyle­dir. Kim İslâm’a girdiğini, Allah’ın boyasıyla boyandığını iddia edi­yorsa, bu boyanın eseri onda görülmelidir. İslâm’a giren kişi de bu dine bağlı oldu­ğunu her hareketinde göstermelidir.[11]
Allah'ın boyası, ayrılıkların, kin ve düşmanlık duygularının silinip, ilahî nur ile dolan beyinlerin, gönül ve nefislerin boyasıdır. Şirkin karışmadığı, haniflikteki tevhid inancı neticesinde oluşan boyadır.[12] Kişi fıtrat-İslam boyası ile boyanmaz üzerine, aile, eğitim, çevre, okul, toplum yoluyla sürülen sentetik boyalar sürer kendine başka renkler ve başka yaşam tarzları belirlerse fıtratını bozmuş olur. Bu sahte boyalar bir vesileyle döküldüğünde, altından fıtrat boyası çıkmaktadır. Hz. Peygamberin Rum Sûresi 30. Âyet tefsiri bağlamında söylediği düşünülen; “Her doğan Fıtrat/İslam fıtratı üzere doğar. Fakat ebeveyni onu sonradan Yahudileştirir,  Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.”[13] hadisi de bu gerçeğe bir işaret olarak okunabilir.
Nasıl ki yaratılıştan taşıdıkları doğal renkler, görünen varlıkların kimliğinin bir parçasını oluşturuyorsa, insanlara da Allah’ın yaratırken vurduğu bir manevi boya vardır. O boya fıtrat boyasıdır. Allah’ın rızasını kazanmak başka boyalarla boyanmakla değil, suni, sahte boyaları atıp kendi öz boyasına dönmekle olur. Bu yüzden İslâm’a dönüş öze dönüş, kendine geliştir.
O halde söylenecek tek söz şudur:
“Allah’ın insan için belirlemiş olduğu inanç sisteminden ve boyasından daha güzel kim renk verebilir ki? Biz O’nun boyası ile boyandık ve O’ndan başkasına kulluk etmemeye söz verdik!”

[1] el-Bakara 2/138
[2] Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣbġ” md
[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/sibgatullah Erişim Tarihi:11.11.2022
[4] el-Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân,  1/578-579; el-Maverdi, en-Nüket ve’l Uyun, 1/195
[5] ez-Zemahşeri, el-Keşşaf, 1/195
[6] el-Bakara 2/135-136
[7] el-Bakara 2/137
[8] el-Hac 22/78
[9] Mahmut Kısa, Kur’an-ı Kerim ve Kısa Açıklamalı Meali, 27
[10] Heyet, Kur’an Yolu, 1/222
[11] Ali Küçük, Besairul Kur'an, 2/289
[12] Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayış Işığında Kur’an Tefsiri, 2/257-258
[13] Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2;Müslim, Kader, 22