Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Güzel sözler hidayetin kalplere dolmasını ve ruhları kurtarmasını sağlar

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından 21 Kasım 2022 Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Recep Tayyip Erdoğan arasında uzlaşının arabulucusu ve destekçisi Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al-Sani’nin temennileri ile gerçekleşen ılık uzlaşma görüşmesiyle ilgili yayınlamayı seçtiği fotoğrafa bakıldığında, benim gibi takipçiler Mısır-Türkiye ilişkilerinin seyrinde bir gezintiye çıkıyorlar. Gezi, Erdoğan Türkiye'si lehine bir altın çağ olan Mursi döneminden başlıyor, o dönemin ve Müslüman Kardeşler köklerinin ortadan kaldırılmasından ve Mısır’ın Cumhurbaşkanı Sisi'nin yönetimine geçmesinden itibaren Türkiye ile ilişkilerde krizin zirveye ulaşmasına kadar devam ediyor. Bu gezi ve fotoğraftan şu izlenim çıkıyor; tedbirli olma hali hâlâ duruma hâkim. Mısır ve Türkiye cumhurbaşkanları, ev sahibi ve arabulucu Katar Emiri'nin hoşuna gidecek şekilde davrandılar. İki ülke ortak bir şekilde Şeyh Temim, babası, halkı, devleti ve muhteşem Dünya Kupası organizasyonuna dair takdirlerini ilettiler. Katar ve Emiri, krizlerin çözümünün niyetle başladığı, ardından el ele verme, birbirinin iç işine karışmama temelinde doğrudan diyalog ve anlaşma, uzlaşma ve iyi niyetlere yapılacak her katkının hayır ve bereket taşıdığından yola çıkarak başkanları bir araya getirmeye çalışıyor.
Daha önce Cumhurbaşkanı Sisi ile Şeyh Temim arasında gerçekleşen Kahire ile Doha'nın tanık olduğu iki karşılıklı ziyaret, her iki halkın yararına pek çok bağın bir araya getirdiği iki devlet arasındaki ilişkide istikrarın öneminin daha iyi anlaşılmasıyla sonuçlandı. Uzlaşma hatırlandığında, Emir Temim’in Mısır-Türkiye ilişkileri resminin eksik kalan karesini tamamlamaya yönelik daha fazla çabası olacağı umuluyor. İlk adımın atıldığı girişimi başlatan birinin daha fazla adım atmaya devam etmesi doğaldır.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Libya projesini sürdürmesi durumunda, Mısır açısından Türkiye’nin teşkil ettiği endişe durumu devam edeceğinden, Temim’in uzlaşmayla sonuçlanacak bir tokalaşma için harcadığı iyi niyet göstergesi çabalarının yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığını düşünürsek, çabalar istenilen sonucu vermeyecektir. Mısır’da iktidarı yeniden ele geçirmek isteyen Müslüman Kardeşler ve Mısır rejimine karşı İstanbul’da 24 saat aktif yayın yapan uydu kanalları, yazılı basın ve web sitelerinden oluşan medya merkezlerine ev sahipliği yapması konusu için de aynı şey geçerli. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısırlı “Müslüman Kardeşleri” ile ilişkilerindeki bu ani değişim, Mısır’ın çekingen tepkisi açısından daha önemli bir şey için pazarlık yapmaya dönük senaryo gibi görünüyor. Bahsedilen daha önemli şey ise konumunu korumak. Zira, Türkiye Cumhurbaşkanı Libya projesine odaklanmak için geçici olarak Mısırlı “Müslüman Kardeşleri”ni koruma ve himaye etme sayfasını çeviriyor. Sisi liderliğinde Mısır’ın bu projeye karşı duyduğu güvensizliği dikkate alıyor, diğer bir deyimle daha önemli olanı önemlinin önüne geçiriyor. Mısır'ın Türkiye'ye göre coğrafi olarak uzak olması ona güven verse de, Libya söz konu olduğunda Mısır toprakları ile Libya toprakları arasındaki geniş sınır, Erdoğan’ın projesinin Libya'da giderek daha fazla yerleşmesi nedeniyle onu endişelendiriyor. Türkiye, Libya'da karar alma sürecinde önemli bir kontrole sahip olan tek devlet haline geldi. Bu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Mısır rejimini ağır sözlerle hedef alan, cömert destekler sayesinde Mısır kamuoyunda gizlice faaliyet gösteren Mısırlı Müslüman Kardeşler için Türkiye'yi için güvenli bir yere dönüştürme kartıyla başaramadıklarını, Libyalı "müttefikler" tarafından başarılabileceği anlamına geliyor. Art arda iki yıl boyunca, Türkiye’nin Libya’da karar alma süreci üzerindeki aktif etkisi azalmadığı gibi kademeli olarak güvenlik alanını ele geçirme çabaları da azalmadı. Son olarak, 24 Kasım 2022 Perşembe akşamı, Libya'daki Türk kuvvetlerinin komutanı Osman Aytaç ve Cumhurbaşkanı Abdulhamid Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Haddad, Türk subaylar tarafından eğitilen Piyade, Topçu ve Zırhlı Araçlar Okulu'ndan yeni bir grup subayın mezuniyet törenine katıldı. Araplığın bazı evlatları nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığı ne kadar büyük!
İki devlet arasında askeri iş birliği olması, iki ordu veya güvenlik birimlerinin zaman zaman kabiliyetlerini test etmek için birlikte tatbikatlarda bulunmaları doğal. Ancak bu, iki ülkenin de bağımsızlığını gerektiriyor ve bu Türkiye açısından mevcut ama Libya açısından biraz eksik. Zira ordusu pek çok orduya, hükümeti iki hükümete, kurumları birkaç parçaya bölünmüş, milis grupların sayıları onlarca ve gitgide artıyor. Burada doğal olanın, böylesine milli ve vatansever bir rolü daha önce olduğu gibi Mısır ordusunun oynaması olduğunu söylemek gerekiyor. Zira dil aynı ve tercüman gerekmiyor, keza duygular da öyle.
Ancak Libyalı hükümetlerden birinin, yani Dibeybe hükümetinin Mısır’ın bu rolü oynaması konusunda hassasiyet göstermesi, uzak komşuyu yakın kardeşe tercih etmesi dikkat çekici. Bu durumda, Cumhurbaşkanı Sisi'nin kafasında şekillendiği haliyle tehlike oluşturan Erdoğan projesi, Mısır ile sınır komşusu olan Libya'da yerini daha da sağlamlaştırıyor. Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanının sağ elini sol eliyle kavrayıp sıkarken Sisi, Şeyh Temim’in göreceği ve duyacağı biçimde “Ankara'nın Mısır'dan tek isteği Türkiye'nin Akdeniz'deki konumuna yönelik yaklaşımını değiştirmesidir.” sözleriyle bu tehlikeye büyük bir öngörüyle temas etti. Zira bu talebin gizlediği ve şüphesiz Cumhurbaşkanı Sisi’nin de iyi şekilde anladığı şey şu; mademki Erdoğan’ın projesi Libya ve kararında en etkin proje, o halde Mısır Türkiye’nin bu projenin duraklarını tamamlamasına fırsat tanısın. Bu duraklardan birinin devrilmiş Müslüman Kardeşler yönetiminin yeniden kurulması olduğuna şüphe yok.
Bu olasılığı Cumhurbaşkanı Sisi de varsaydığı için iki yıl önce Erdoğan’ın projesinden korkan Mısırlıların Libya sınırlarında tanık olduğu, karada ve havada silahlarının sayısı ve niteliği açısından o çok önemli askeri sahne (tatbikat) yaşandı. Mısırlılar Erdoğan'ın Libya'da askeri, siyasi ve ekonomik amaçlarına ulaştıktan sonra, ülkelerine birkaç yıldır başka ülkelere davrandığı gibi davranmasından endişe ediyorlar. Bu davranışları Irak ve Suriye ile ilişkilerde zaman zaman dile getirdiği "Askeri operasyon yapmaya karar verdiğimizde kimseden izin almayız" sözleriyle doruk noktasına ulaşmıştı. En son 25 Kasım 2022 Cuma günü, Türk iş adamlarına, Başkan Joe Biden yönetiminin yanı sıra Suriye'nin bazı bölgelerinde, Irak'ta, Batı, ABD ve Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren Kürt militanlara yönelttiği mesajında Erdoğan şöyle dedi: “Büyük ve güçlü bir Türkiye inşa edene kadar mücadelemizi kararlılıkla ve kesintisiz sürdüreceğiz…”  Bu tıpkı İran mantığı gibi.
Böylece Türk projesi, Arap bölgesinin bir kısmı üzerindeki hegemonya yarışında İran projesinin ikizi olmaya devam ediyor. Eğer iki projenin sahipleri medeni komşuluk yolunu takip etmez, tahakküm ve saldırma projelerinin sonuçları üzerinde derinlemesine düşünmezlerse, Arap bölgesinin Lübnanı, Libyası, Suriyesi, Irakı, Yemeni ve Filistini'nin bir kısmının vay haline. Şuna da dikkat çekelim ki; semavi kitaplardaki güzel sözler, hidayetin kalplere dolmasını ve ruhları pişmanlıktan kurtarmasını sağlar.