İstemi Yılmaz
TT

Spekülasyonların gölgesinde Paris saldırısı

Uzun ve yoğun gündemle örülü bir seneyi Fransa’da düzenlenen bir saldırıyla geride bırakıyoruz. Geçtiğimiz hafta başkent Paris’te William M. isimli bir saldırgan terör örgütü PKK ile bağlantılı bir kültür merkezi, restoran ve kuaföre kurşun yağdırdı. Hedef alınan terör örgütü üyelerinin cirit attığı mekanlar olunca gözler hemen Ankara’ya çevrildi. Ancak işin aslı farklı gibi gözüküyor.
Saldırının ardından akıl hastanesine götürülen saldırganın motivasyonunun “yabancı düşmanlığı” olduğu düşünülüyor. Fransız basınına göre, William M’nin daha önce ırkçılık sabıkası ve ateşli silahlarla işlediği suçları mevcut. Babası, zanlı oğlunu “deli” olarak tanımlıyor. William M verdiği ilk ifadede önce Paris’in göçmenlerin yoğun yaşadığı Seine-Saint-Denis bölgesinde bir saldırı gerçekleştirmek istediğini ancak etrafta az sayıda insan olması nedeniyle vazgeçtiğini öne sürüyor. Nitekim emekli bir makinist olan 69 yaşındaki zanlı, 2016 yılında da aynı bölgede gerçekleştirilen bir silahlı saldırıdan suçlu bulunmuştu. Neden PKK’yı hedef aldığı sorusunaysa “terör örgütünün Suriye’de DEAŞ üyelerini serbest bırakması” yanıtını veriyor.
Buraya kadar her şey motivasyonun ırkçılık bagajıyla yüklü olduğuna işaret ediyor. Hatta Fransız makamları saldırının “patolojik anlamda bir göçmen karşıtı” tarafından işlendiği konusunda hemfikir. Bununla birlikte bazı ufak detaylar kafa karıştıran cinsten.
İlk olarak, bölgede göçmenlere ait yüzlerce mekân olduğu halde neden terör örgütüyle iltisaklı şahıs ve mekanlar hedef alındı?
İkinci olarak saldırının, kültür merkezinde düzenlenecek ve üst düzey örgüt üyelerinin katılacağı bir toplantı saatinde gerçeklemiş olması. Bir tesadüf üzeri buluşmanın bir saat ertelenmesi nedeniyle daha fazla ölümün önüne geçilmiş gibi görünüyor. Olay yerinde beklediğinden az sayıda kişiyi bulan William M sanki hatasını telafi etmek istermiş gibi devam ederek restoran ve kuaförü hedef alıyor.
Son olarak zanlının saldırıyı gerçekleştirme şekli insanı kıllandıran cinsten. William M kültür merkezinde ateş ederek yere düşürdüğü kurbanlarını yanına gidip ölüp ölmediklerini kontrol ediyor. Terör örgütüne yakın medya buradan yola çıkarak saldırganın “profesyonel tetikçi” olduğunu iddia ediyor.
Fakat böyle bir senaryoda şu soru akla geliyor: William M’nin göçmen karşıtı ve ırkçı geçmişi profesyonelliğin tam olarak neresinde?
Diğer yandan saldırıda hayatını kaybeden PKK’nın üst düzey isimlerinden Emine Kara’nın kimliği olayın pek de suikast olmayacağı izlenimini kuvvetlendiriyor. Zira sanılanın aksine, bir dönem PKK’nın Suriye kanadı PYD’de aktif rol alan Kara artık bir yönetici vasfına sahip değil. Çocuk yaşta örgüte katılan ve on sene aktif terör faaliyetlerinde bulunan Kara, geçirdiği bir hastalık nedeniyle PKK içerisinde Avrupa’daki “kültür” alanına kaydırılarak pasifize edilmiş.
Spekülasyonları bir kenara bırakırsak gelinen noktada bir ırkçının saldırısı en çok Ankara’nın işine yaramış gibi görünüyor. Olay sonrası PKK sempatizanlarının Paris sokaklarını savaş alanına çevirmesi üzerine Türkiye’nin “terör bumerangı” tezi yeniden gündeme geldi. Siyasiler değil belki ama normal vatandaşa neden bu örgüte sahip çıkıldığını sorgulatıldı. Dahası Avrupa’ya iltica eden örgüt üyelerine “güvende olmadıkları” hissi aşılanıyor. Ancak Ankara açısından saldırının medyaya yansıma şekli son derece tehlikeli. Terör örgütü üyeleri saldırı sayesinde televizyonda daha fazla yer bulmaya başladı ve medya aracılığıyla şu soruyu tartışmaya açtı: “Neden bir terör koridoru kurmamıza yardımcı olmuyorsunuz?”