Sam Mensa
TT

Netanyahu’nun penceresiden Rusya-İran ilişkileri

Hükümetinin güvenoyu almasının ardından yeniden iktidara gelen Binyamin Netanyahu, 2009'dan 2021'e kadarki başbakanlık döneminde yapmakla suçlandığı yolsuzluklar nedeniyle hapse girme endişesin atlatmayı başardı.
Seçmenlerinin gözünde sihirbaz olan Netanyahu, karşılaşacağı birçok zorluğun farkında olmalı ve görünüşe göre şu ikisi en zor ve tehlikelisi; birincisi, koalisyon ortağı şiddet yanlısı aşırı sağın hükümetin kararları üzerindeki etkisi. Aşırı sağ bunun ilk işaretini de verdi; Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, yaklaşık 15 dakika Mescid-i Aksa Külliyesi’nin avlularında gezdi. Bu, hükümetin bazı üyelerinin kafalarından geçenlerin, yasa dışı yerleşim, yerleşim yerlerinin genişletilmesine ve hatta artırılmasına - ki bazıları Gazze'den tahliye edilenlerin iadesini ve çok daha fazlasını talep ettiler - ilişkin olarak alabilecekleri tedbirlerin kışkırtıcı ve sembolik bir ifadesiydi. Bu bağlamda Netanyahu'nun rolü, gücü ve gerçek niyeti, aşırı sağcı güçleri ehlileştirip uysallaştırma, Amerikalılara ve diğerlerine şantaj yapmak için bir korkuluk gibi kullanma kudretine sahip olup olmadığı ortaya çıkacak. Keza sihrin sahibinin aleyhine dönüp dönmeyeceği, fanatik dinci milliyetçi güçlerin Netanyahu'yu kendi kamplarına sürükleyip sürüklemeyecekleri de görülecek. Bu sorulara sadece gelecek günler cevap verebilir ancak Başkan Joe Biden yönetiminden bu konuda gelen işaretler ciddi baskılara dönüşürse ve bu benzeri görülmemiş oluşumdan memnun olmayan Amerikan Yahudilerinin rolü de kendisine eklenirse, biraz etkili olabilirler. ABD Başkanı’nın temsilcisi ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın İsrail ziyareti ancak bu bağlamda olabilir.
İkinci zorluk, Netanyahu'nun önceki başbakanlık döneminde ektiklerini biçmesi. Netanyahu, Eylül 2015'ten itibaren Suriye'ye doğrudan müdahale eden Rus güçlerinin, İran Devrim Muhafızları'nın ve Hizbullah dahil olmak üzere ona bağlı milislerin ülkesinin sınırlarındaki faaliyetlerini engelleyebilecek yegane kuvvetler olduğunu düşünerek, İran'ın Suriye'deki nüfuzunu kontrol altına almak için Rusya'ya güvenmeyi tercih etmişti. Ancak hesaplarının aksine, Rusya-İran ilişkileri güçlendi ve hatta CIA Direktörü William Burns'ün 16 Aralık'ta belirttiğine göre “Rusya ile İran arasında tam bir savunma ortaklığının başlangıcı” noktasına vardı. Burns “İranlılar, onları Ukraynalı sivilleri öldürmek için kullanan Ruslara İHA’lar tedarik ediyor ve Ruslar da İranlıları destekleyebilecekleri yolları aramaya başladılar” diye ekledi. Bu gelişme “İran'ın çevresine, yani birçok dostumuza ve ortağımıza gerçek bir tehdit oluşturuyor” değerlendirmesinde bulundu.
İki zorluğun boyutları İsrail'in ötesine uzanıyor. Bunun ilk nedeni, anti-demokratik sağcı politikaların bir yandan Washington için oluşturacağı sıkıntı, diğer yandan İsrail içinde ve işgal altındaki topraklarda yaratacağı huzursuzluk, bazı Araplar ile İsrail arasındaki yeni ilişkiler için oluşturacağı tehlikedir. Tüm bunlara nükleer dosya zemininde Tahran ile Tel Aviv arasında beklenen tırmanma ve aşırı sağın bilhassa bu noktadaki tutumu ekleniyor. Bu da bizi ikinci sorunun derinlerine, Burns'ün dediği gibi Tahran ile Moskova arasındaki tam savunma ortaklığına götürüyor.
İran'ın Ukrayna savaşına müdahil olması, iki önemli nedenden dolayı sadece bölgesel olarak değil, uluslararası alanda da istikrarsızlaştırıcı bir faktör olduğu kanaatini pekiştirdi. Birinci neden, hafif ve karmaşık olmayan teknolojik tekniklere dayandığından, İran silahının bu savaşta kullanılan Rus silahları arasında en etkili olduğunun açığa çıkmasıdır. İkincisi, İran'ın buna müdahil olmasının, Avrupalılarla doğrudan bir çatışmaya girmesine eşdeğer olması, çünkü İran İHA’ları Avrupalıları hem de Avrupa topraklarında öldürüyor. Batı’nın tamamı ise Kiev'in arkasında birleşmiş.
Bölgede bizi ilgilendiren İsrail'in maruz kalabileceği tehlikeler değil, zira bunlar onun meselesi ve politikalarının bir sonucudur. Bizi ilgilendiren, Rusya-İran ortaklığının sonuçlarından kaynaklanan risklerin, hepsine olmasa da bazı bölge ülkelerinin güvenliğine yönelik yansımalarıdır. Zira İran en az 4 Arap ülkesinde mevcut ve politikaları değişmedi veya dönüşmedi. Rusya'nın Ukrayna'da askeri yardım konusunda aniden İran'a bel bağlaması, yakında borcun geri ödenmesi veya dedikleri gibi, iyiliğin karşılığının ödenmesiyle sonuçlanacak. Bu, örneğin, nükleer altyapısına veya diğer stratejik tesislerine yönelik olası herhangi bir hava saldırısına karşı İran’ı koruyacak gelişmiş hava savunma sistemlerinin tedarik edilmesi anlamına gelebilir. Batılı raporlara göre Rusya, İran'a Rus olmayan silahlar da temin edebilir, kaldı ki daha önce Ukrayna’daki çatışmalarda ele geçirdiği Batı silahlarını İran’a teslim etti. Söz konusu raporlara göre İran, tersine mühendislikle Batı silahlarını yeniledi ve Yemen'deki Husilere gönderilenler dahil olmak üzere güçlerine dağıttı. Bu bilgi, bir Amerikan insansız hava aracından tasarlanan insansız hava araçları geliştirdiğine ilişkin İran açıklamalarıyla doğrulandı. Aynı zamanda, iki ülke arasında istihbarat ve siber güvenlik alanında da bir iş birliğinin olmasını göz ardı etmiyoruz ve bunların hepsi İran ve bölgedeki müttefikleri, araçları için ek takviye edici gereçlerdir.
Rusya ve İran'ın çıkarlarının mutabık olmadığı hatta birbirinden uzak olduğu, Rusya'nın İran'ın hasımları olan İsrail ve Suudi Arabistan ile ilişkilerinin yakın olduğu, iki ülkenin enerji pazarından pay almak için rekabet ettikleri, ancak her yerde Amerikan rollerini çevreleme çabalarında birleştikleri yönünde yaygın bir iddia var. Çıkar farklılıklarına ek olarak, Netanyahu'nun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkisi de öne çıkıyor ve bu, korkuları hafifletebilir, Rusya'yı Tel Aviv ile ilişkisini korumak için İsrail ile İran arasındaki güç dengesini önemli ölçüde değiştirecek adımlar atmamaya itebilir.
Bununla birlikte, bu argümanların zayıflığı aşikar ve delili de Rusya ile İran arasındaki ilişkilerde yaşanan köklü değişiklik, özellikle Ukrayna savaşının devam etmesi ve Rusya'nın daha fazla İran İHA’larına ve balistik füzelerine ihtiyaç duymasıyla Tahran'ın Moskova için oynadığı rolün öneminin artması. Başından beri Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesinin getirdiği değişimin Suriye kriziyle sınırlı kaldığını düşünenler yanılıyordu, çünkü Ortadoğu bölgesinin jeopolitik gerçekliğini de değiştirdi. Beklenilenin aksine, Moskova ile Tahran Suriye harekât sahasındaki ortaklıklarını genişleterek tüm bölgeyi kapsayan ve hatta ötesine geçen bir ortaklık noktasına ulaştırmayı başardılar. Öte yandan Rusya, Kasım ayı sonlarında Nuceba Hareketi lideri Ekrem el-Kabi'nin Moskova'yı ziyaretiyle birlikte Irak ile yakınlaşıyor. Moskova böylece İran destekli milislerden bölgedeki nüfuzunu genişletmek için resmi olmayan bir kanal olarak faydalanmaya, Suriyeliler gibi bu milisleri de Ukrayna'ya karşı savaşta Rus ordusunun yanında savaşmaları için kullanmaya çalışıyor.
Bölge ülkelerinin Rusya-İran ilişkilerindeki tüm bu değişiklikleri görmezden gelmeleri zor ve bunları engellemek veya sınırlamak amacıyla ABD ve Avrupa’nın daha fazla tedbirler almaları için baskı yapmalılar. Bu noktada İran'ın Rusya’ya silah desteğinden zarar gören ve ona karşı tavrı değişen Avrupa’nın rolü öne çıkıyor ve bölge ülkelerinin bundan faydalanmasına, kendi güvenlik ve istikrarları için kullanmasına olanak sağlıyor. Aynı şekilde, Ruslar ve İranlılar arasındaki savunma ortaklığı, ABD'nin nükleer anlaşmaya geri dönmesini de uzak bir ihtimal kılıyor. Bu durum, nükleer meselede 2015’teki anlaşmadan ve Viyana müzakerelerinden dışlanan bölge ülkelerinin görüşlerini ve çıkarlarını dikkate alan başka formüller ve çözümler oluşturulmasını teşvik edebilir. Asıl korkulması gereken, Washington'un müzakerelere geri dönmeyi ve yaptırımları kaldırmayı ima etme yoluyla İran’ı uluslararası topluma geri döndürebileceği ve Moskova'ya desteğini sınırlayabileceği konusundaki saf ve anlaşılmaz kanaatine hâlâ sahip olmasıdır. Bir dizi Arap ülkesi ile Rusya arasındaki güçlü ve etkili ilişkilerin sunduğu birçok yol da var.
Sonuç olarak, Moskova'nın İran’ın desteğinin karşılığını herhangi bir şekilde vermesi ihtimaline karşı temkinli olmalıyız. Zira bu karşılıkların hepsi İran'ın politikasının lehine olacak ve onunla yüzleşmeye hazır olmayı gerektiren yeni bir bölgesel gerçekliğe yol açması da mümkün.