Ömer Önhon
TT

Balkanlardaki gerilimler

Ukrayna'daki savaşın uluslararası arenaya hakim olmasıyla birlikte Balkanlar'daki atmosfer de oldukça gergin. Son zamanlarda gördüğümüz gibi, Balkanların hayaletleri büyük ölçüde Kosova'da ve başka yerlerde canlanıyor. Doksanlı yıllara Sırplar ile Yugoslavya'yı oluşturan diğer etnik-dini gruplar (Boşnaklar, Hırvatlar ve Arnavutlar) arasındaki savaşlar damgasını vurmuştu. Bosna'daki savaşı Kosova'daki şiddet ve çatışma izledi ve her iki çatışma da Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) müdahale etmesi ve Sırpların NATO'nun askeri üstünlüğüne teslim olmaya zorlanmasıyla sona erdi.
O zamandan beri Balkan ülkeleri, güvenlik ve ekonomik çıkar sağlamak ve diğer Balkan ülkelerinin gerisinde kalmamak için kendilerine uluslararası sahnede bir yer aramaya başladılar. Bunu başarmanın en iyi yolu NATO ve Avrupa Birliği gibi oluşumlara katılmaktı ve bu ülkelerin çoğu halihazırda NATO üyesi ve birkaçı da şu anda AB üyesi veya üyelik yolunda.
Balkan aday ülkeler, AB üyelik şartlarını ve gerekliliklerini yerine getirmeye çalışmanın yanı sıra, diğer AB üyesi Balkan ülkelerinin fiilen koydukları engellerle de boğuşmak zorundalar. Yunanistan'ın Makedonya'nın NATO'ya üyeliğine uzun yıllardır bir isim meselesi üzerinden karşı çıkması ve AB'ye üyelik yolunda Bulgaristan'a getirilen koşullar bunun en yaygın örnekleri.
Bölgedeki çeşitli Balkan etnik ve dini gruplarının yaygınlığı ana endişe kaynağı. Makedonya ve Kosova'daki Arnavutlar ile Sırbistan dışında kalan ve büyük bir bölümü Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti, Karadağ ile Kosova’da yaşayan Sırplar buna bir örnek. Bu mutlak bir kural olmayabilir ama genel olarak Balkanlar'daki gerilimlerin çoğu, dışarıda kalanları Büyük Sırbistan ve Büyük Arnavutluk olarak formüle edilebilecek ana yapıyla bütünleştirme arzusundan kaynaklanıyor.
Bu türden en son ve bariz gerilim, 2008'de bağımsızlığını ilan eden, 110'dan fazla ülke tarafından diplomatik olarak tanınan, bağımsız ve egemen bir devlet olmak için gereken tüm şartlara sahip olmasına karşın, Sırbistan'ın güçlü muhalefetiyle karşılaşan Kosova'da patlak verdi. Rusya, Çin ve bazı AB üyeleri de dahil olmak üzere diğer çeşitli ülkeler, her ülkenin kendisine özgü nedenlerinden ötürü Sırbistan'ın tutumunu destekliyorlar.
Sırplar Kosova'yı atalarının toprakları olarak görüyorlar ve onu kaybetmeyi kabullenmiyorlar. Tarihsel olarak, Osmanlıların Sırpları mağlup ettiği 1389 Kosova Savaşı, Sırp tarihinin en önemli halkası ve Sırp kimliğini tesis eden olay olarak kutlanıyor. Kosova'nın, Sırp Ortodoksluğunun doğum yeri olarak dini bir öneme sahip olduğu da söyleniyor.
Sırbistan Dışişleri Bakanlığı binasının girişinde Sırpça ve İngilizce olarak yazılı "Sırp erkekse, Kosova onun kalbidir" ibaresi Sırbistan’daki hakim zihniyeti net bir şekilde açıklıyor.
Kosova'nın nüfusu yaklaşık 1,8 milyon olup, bunların yüzde 6'sı etnik olarak Sırp ve bunlar Kuzey Kosova'da Sırbistan'a komşu olan dört belediyede yoğunlaşmış bulunuyorlar. Kosovalı Sırplar Kosova hükümetini kendi hükümetleri olarak tanımıyorlar.
Yakın zamanda kimlik belgeleri ve araç plakaları bu ihtilafın sembolleri haline gelmişlerdi. Başta AB ve ABD olmak üzere uluslararası baskı altında, Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin bu konudaki tutumunu yumuşatması üzerine tansiyon düşmüştü.
Bir bölgede tansiyon yükseldiğinde diğer bölgede de gerilim artıyor. Bu türden en son olay, eski bir Kosovalı Sırp polis memuru kuzey Mitroviça'daki Belediye Seçim Komisyonu ofislerine saldırmakla suçlandığında patlak verdi. Kosovalı Sırplar barikatlar kurarak, yolları kapatarak ve resmi ofisleri hedef alarak protestolar düzenlediler. Komşu Sırbistan da ordusunu yüksek alarm durumuna geçirdi.
Bu gerilim de diğer bölgelere yayıldı ve ardından işler "normale" döndü. Ancak buradaki normalin tanımı, normal şartlardaki normalin tanımından farklıdır.
Sırbistan, daha fazla ülkenin Kosova'yı tanımasını ve uluslararası kuruluşlara üye olmasını engellemeye aktif olarak katılıyor. Kosova'yı tanıyan ülkeleri tanıma kararlarını geri çekmeye ikna etmek için mümkün olan her şeyi yapıyor. Kosova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olan Rusya ve Çin'in itirazları üzerine Birleşmiş Milletlerin dışında kaldı. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic yıl sonu konuşmasında Kosova'yı tanımayan ülke sayısının tanıyanlardan daha fazla olduğunu söyledi. Sırbistan'ın Kosova'nın tanınmamasına yönelik çabalarından bahsetti ve 9 ülkenin (tümü Afrika ve ada devletlerinden oluşuyor) tanıma kararını geri çektiğini iddia etti.
Bölgede önemli bir oyuncu olan AB Kosova konusunda kendi içinde ihtilaflar yaşıyor. İspanya, Romanya, Slovakya, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Yunanistan Kosova'yı tanımadılar. Bu ülkelerin hepsinin kendi içlerindeki farklı azınlıklar veya etnik gruplarla ilgili sorunları var ve Kosova onların sorunları için potansiyel bir emsal teşkil ediyor.
AB üyeliği, Balkanlar'daki sorunların barışçıl yollarla çözülmesi için bir teşvik unsuru olmalı. AB'nin Belgrad ile Priştine arasındaki diyalog ile Batı Balkanlar'daki diğer bölgesel meseleler için özel bir temsilcisi bulunuyor ve Sırbistan ile Kosova arasında bir normalleşme süreci için çabalıyor.
Ukrayna'daki savaşın AB ile Balkan ülkeleri arasındaki ilişkilerin doğası ve işleyişi üzerinde de etkileri oldu. Savaştan önce, bu ülkeler vaatlerini yerine getirmediği için AB’yi çokça ve şiddetli bir şekilde eleştiriyorlardı. Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi, AB'nin Balkan ülkeleriyle ilişkilerine başka bir açıdan ve Avrupa’nın güvenliği perspektifinden bakmasına neden oldu. Sonuç olarak; AB, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile AB üyeliği için müzakerelere başladı. Bosna-Hersek'e aday statüsü verildi. Kosova ise 2023'ün sonuna kadar vize muafiyetine sahip olma yolunda.
Rusya, Balkanlar'daki bir diğer önemli oyuncu olarak görülüyor. Tarihsel olarak Rusya ve Sırbistan, Slav ırkı ve Ortodoks Hristiyan dini ile olan bağları nedeniyle çok yakındı.
1990'da Rusya Sırbistan'ı destekledi, ancak belli sınırlar içinde, zira o zamanlar Rusya ne askeri ne de diplomatik olarak tam gücünde olmadığı için iyi bir durumda değildi.
Geçtiğimiz birkaç yılda Rusya'nın Karadağ ve Yunanistan'ın ulusal meselelerine sebepsiz yere karışması, çeşitli ülkelerdeki Sırplarla ilişkisi ve Balkanlar'da farklı isimler altında faaliyet gösteren ağları gibi bölgedeki çeşitli eylemleri birçokları için bir şüphe ve endişe kaynağı oluşturuyor.
Ukrayna'daki savaş ve Rusya ile Batı arasındaki gerilimler konusunda Sırbistan, Rusya'ya yakın bir konum almış görünüyor. Yaptırımlara katılmadı ve Moskova ile Rus doğal gaz alımı gibi faydalı anlaşmalar yaparak ekonomik olarak da yarar sağladı.
Buna rağmen Sırbistan, AB'ye üye olma arzusundan dolayı tüm yumurtalarını Rusya sepetine koymamaya özen gösteriyor ve Batı ile arasının açılmasını istemiyor. Ayrıca Sırbistan, Rusya’nın Ukrayna'nın doğu bölgeleri üzerindeki iddialarını desteklemek için sık sık Kosova'ya atıfta bulunmasından da memnun değil.
Çin başta olmak üzere diğer ülkeler de bölgede özellikle ekonomik alanda faaliyet gösteriyorlar.
Bosnalı Sırp milliyetçi lider Milorad Dodik ayrılıkçı gündemini gizlemediğinden ve Bosnalı Sırplardan güçlü bir destek aldığından Bosna, Balkanlar'da gerilimin yeniden alevlenebileceği bir başka potansiyel noktayı oluşturuyor. Bosna savaşını sona erdiren 1995 tarihli Dayton Anlaşması, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırbistan Cumhuriyeti arasında çok karmaşık bir idari sistem oluşturdu ve bazıları Dayton sisteminin eski olduğunu ve revize edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Ancak insanlığın tüm kötülüklerini barındıran ‘Pandora'nın Kutusu’nu açmanın tehlikeleri ve sonuçları konusunda herkes derin bir endişe duyuyor.