Cuma Bukleyb
TT

Libya'da barışa doğru hareketlenme başladı mı?

On iki yıl önce bu ay, Libya 40 yıl süren zorlu bir siyasi dönemin sona ermesine ve en az onun kadar zor ve karmaşık başka bir dönemin başlangıcına tanık oldu. Arap Baharı olarak bilinen olay Libya ile sınırlı değildi, birkaç Arap ülkesini etkileyen ani siyasi değişim dalgasının bir parçasıydı.
Libya'da son 12 yıl trajik olaylara sahne oldu. Zamanla daha kompleks hale gelen ve henüz sona ermeyen kanlı bir iktidar ve servet mücadelesine tanık oldu. Bu siyasi kriz ülkeyi ve halkı barış ve istikrar nimetlerinden mahrum etti.
Şehirlerin ve ekonominin yıkımına neden oldu. Toplumsal dokuyu paramparça etti. Bu dönemde kamu malı en büyük yağmaya maruz kaldı. Libya'yı daha önce görülmemiş ve tehlikeli bir şekilde bölünmekle tehdit etti. Daha da kötüsü, Libya'yı İslamcı teröristler, uyuşturucu tacirleri ve insan kaçakçılığı ticareti için bir merkez haline getirdi. Çeşitli milletlerden paralı askerleri kendisine çekti.
Komşu ülkelerin güvenliğini istikrarsızlaştırmaya büyük ölçüde katkıda bulundu. Olumsuz yankılarının halkaları, güneyde Afrika içlerine ve denizden büyük göçmen akışı nedeniyle kuzeyde Akdeniz ülkelerine kadar genişledi. Aşırı sağcı partiler ve gruplar bu göçmen akışını sonuna kadar kullandılar ve bu onlara onlarca yıldır hapsoldukları siyasi marjdan kurtulmak, iktidara doğru ilerlemek, bazılarının seçim sandıkları yoluyla iktidara ulaşıp dizginleri ele geçirmeleri için tarihi bir fırsat verdi.
Başından beri dış faktör, Libya'daki çatışmanın dümeninin kontrolünde, gidişatının yönlendirilmesinde ve körüklenmesinde önemli bir faktördü. Yerel tarafları, vekalet savaşları yürüten, dış faktörün çıkarlarını korumaya ve ajandasını uygulamaya hevesli ajanlara dönüştürdü.
Önümüzdeki günlerde 17 Şubat 2011 halk ayaklanmasının 12. yıl dönümü kutlanacak. Libya’da sosyal ağ platformları, üç rakip arasında şiddetli söz savaşı arenalarına dönüşecek. Bunlardan ilki monarşi destekçileridir ve Libya'nın bağımsızlığı ve dünya haritasında bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkışı Aralık 1951'de gerçekleştiği için “Aralıkçılar” olarak biliniyorlar.
İkinci grup, Albay Muammer Kaddafi'nin iktidara geldiği 1969 Eylül ayına atfen Eylülcüler olarak bilinen eski rejimin destekçileridir. Üçüncü grup, Şubat 2011 halk ayaklanmasının destekçileridir.
Söz savaşı yeni değil ama her yıl Şubat halk ayaklanmasının yıldönümünün yaklaşmasıyla daha da alevleniyor. Libya'da hakim olan bölünmüşlüğü temsil ediyor ve aynı zamanda birleşik bir vatan çatısı altında buluşan demokratik bir Libya ulusal hareketinin trajik yokluğunu gün yüzüne çıkarıyor. Unsurlarının dağılması nedeniyle arenanın bu hareketin yaratacağı ivmeden mahrum kalması, İslamcı hareketin ülkenin çeşitli yerlerinde kontrolünü sağlamlaştırmasına ve başkent Trablus'taki hakimiyetini sıkılaştırmasına olanak sağladı. Öte yandan, Mareşal Halife Hafter'in doğu ve güney bölgeleri kontrol etmesiyle ordunun yeniden ülkenin dizginlerini ele geçirme olasılığını da öne çıkardı.
Libya arenasında olup bitenleri yorumlayanlar, son zamanlarda yaşanan ve yaşanmaya devam eden gelişmelerle meşguller. Bu gelişmelerin en önemlisi de CIA Direktörü William Burns'ün Libya ziyaretiydi. Burns, son 12 yılda ülkeyi ziyaret eden en üst düzey ABD yetkilisi. Siyasi yorumcular, bu ziyareti bir dönüm noktası olarak görüyorlar. Washington'un uluslararası düzeyde yoğun siyasi gerilimin hakim olduğu bir dönemde, çatışmaya dahil olan müttefiklerinin aralarındaki rekabetin yoğunluğu nedeniyle ülkeye istikrarın geri dönmesini garanti altına alacak bir çıkış yolu bulamamalarından duyduğu memnuniyetsizliğin bir ifadesi olduğu için, kendisini belirleyici olarak tanımlıyorlar. Ama asıl önemli olan, bu ziyaretin BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Sayın Abdullah Bathiliy'e önüne konulan engelleri ve tuzakları aşmak amacıyla hızlı hareket etmek için destek sağlamasıydı. Bu engelleri koyanlar ise, seçimlerin düzenlenmesi halinde Libya arenasından nihai olarak çıkarılacaklarını düşünen (ki bu kesinlikle üzücü değil), bu nedenle genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini engelleyerek mevcut statükoyu korumak yoluyla çıkarlarını ve sürekliliğini korumak isteyen Libyalı politikacılar ve yurtdışındaki müttefikleridir.
Basında çıkan haberler, BM Özel Temsilcisi’nin mevcut tünelden çıkmak için Washington, Avrupa Birliği ve Afrika Birliği ile istişare içinde hazırladığı yeni bir siyasi girişimden bahsediyorlar. BM Özel Temsilcisi’nin bu girişimi Şubat ayı sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki bir oturumda resmi olarak sunacağını kaydediyorlar.
Girişim, eski yüzlerin, içinde bulunulan kapalı tünelden çıkmak için BM Özel Temsilcisi ile iş birliği yapmamaları, barış ve istikrar yolundaki en büyük engel oldukları teyit edildikten sonra, bu uzlaşmazlıklarını sürdürmeleri durumunda sahneden uzaklaştırılmalarını hedefliyor. BM Özel Temsilcisi’nin girişimi ayrıca bir yol haritasının geliştirilmesini garanti eden uluslararası destekle eski yüzleri atlatmaya çalışmayı da amaçlıyor. Bu yol haritası ise ülkeyi, yeni yüzler getirecek, Libya lokomotifini istikrara giden bir raya oturtacak seçimlere götürecek. Peki bunlar başarılabilir mi?