Vahdettin İnce
Yazar
TT

Eğik düzlemde doğru siyaset mümkün mü?

Türkiye seçim sath-ı mailine girmiş bulunuyor. Bana kalsa “sath-ı mail” yerine “eğik düzlem” demeyi tercih ederdim ama Osmanlıyı, Osmanlıcayı hatırlatan her şeye kırmızı görmüş gibi saldıran kesimler nedense bu Osmanlıca tabiri pek seviyorlar. Havalı bir tınısı var da ondan mı yoksa hepten de köksüz değiliz demek için mi, bilemedim. Bir de “seçim sath-ı mahalline” diyenler var ki çok hoş duruyorlar ekranlarda. İnsanın cehaletini bilgiççe, özgüvenle sergilemesi az meziyet değil.
Dediğim gibi “eğik düzlem”, zeminin kayganlığını, partilerin, ittifakların, adayların birbirlerinin ayaklarını kaydırma çabasını çağrıştıran bir ifade olması bakımından meramı, diğer bir ifadeyle mevcut durumu daha iyi anlatıyor bana göre. Sath-ı mail ise “olmazdım sana mail” şarkı sözünü çağrıştıran bir melodi gibi kalıyor. Türkiye’de az biraz siyasete bulaşanlar ne demek istediğimi bilirler. Partiler, seçimleri kazanıp iktidara geldiklerinde önümüzdeki dönem hayata geçirmek istedikleri projeleri vs anlatmak yerine rakip partinin, partilerin açıklarını bulmayı, falsolarını yakalamayı, hatta mensuplarının özel hayatlarındaki bir takım olaylara odaklanmayı tercih ederler. Böyle yaparak onları halkın gözünden düşürüp kendilerini halkın gönlünün güzide bir yerine oturacaklarını düşünürler. Rakibimin yanlış olması benim doğru olduğum anlamına gelir gibi bir durum. Ya da o kötüdür, bu demektir ki ben iyiyim! Oysa düzlem eğik! Eğik bir düzlemde hiçbir şey, hiç kimse düz duramaz. Eğri oturup doğru konuşma olanağı az olur nitekim.
Düzlem eğik olunca, üzerindeki her şey eğik olur haliyle. Nitekim birçok iyi niyetli, düzgün insan, erdemli kadrolar isteseler de düz duramıyorlar bu düzlemde. Bir süre sonra iki büklüm eğilip kalıyorlar bel fıtığına yakalanmış gibi.
Düzlemin eğikliği sırf siyasetle ilgili bir mesele değil kuşkusuz. Bireysel ve toplumsal hayatın bütün zeminleri, eğitimden tutun ekonomiye kadar sosyal hayatın bütün alanları eğiktir. Bu yüzden bütün uygulamaların eğik, çarpık olması kaçınılmaz oluyor. Yarım asrı geçkin ömrümde hayatın herhangi bir alanında işlerin düzgün gittiğine tanık olmadım.
Yakın bir zamana kadar otomatiğe bağlanmış gibi her on yılda bir darbe olurdu mesela. Aslında bu mekanik son yıllarda da kendini gösteriyor ama iç ve dış koşulların namüsait oluşundan mütevellit eğik ve kaygan da olsa postal basacak bir zemin bulamadıkları için başarısız oluyorlar. Şimdilerde pek sessizler. Yine de vazgeçtiklerini sanmıyorum bazı odakların. Öte yandan birkaç yılda bir ekonomik krizlerin çıkması da genel eğik düzlemin bir rutinidir. Mesela eğitimde iktidarlar değiştikçe sistem değişir, müfredat yeni baştan hazırlanır. Bazen bakandan bakana olur bu değişiklikler. O kadar kaygan bir zemin ki bakan tutmuyor.
Bu da gösteriyor ki bu ülke, bu halk için iyi bir şeyler yapmak isteyen kadroların odaklanacakları şey, rakip partilerin demeç ve söylevlerine laf yetiştirmek ya da onların işledikleri hataları afişe etmek, kimi siyasetçilerin yedikleri herzeleri dillerine dolamak olmamalı. Asıl odaklanmaları gereken şey bütün hayatın oturduğu düzlemi, yani genel sistemi insanın, eşyanın, hayatın tabiatına uygun hale getirmek, yani düzeltmek olmalı. Eğer bunu başarırlarsa o zaman her şeyin, her kurumun düzgün durduğunu görürler. Düzlem düz olunca üzerindeki her şey de düz durur çünkü. Eğrilen olursa da bu düzlemden değil onun marazi doğasından kaynaklanır.
Galiba seçimlerin eğik düzlemde değil dümdüz satıhta yapıldığı günleri görmeye daha çok var. Bu eğik düzlemde eğri oturacağımız besbelli, bari doğru konuşsak.