Maha Muhammed Şerif
TT

ABD: Çin’e yönelik tüm bu endişe neden?

Çatışma, muharebelerde düzenli, üzerinde anlaşmaya varılmış biçimler alır veya bazen gelişmelere, kullanılan araçlara veya hedeflenen düşmana yoğunlaşır.
Gücün göstergesi de, çatışmanın kapsamında önemli bir rol oynayabilir. Şimdi başka bir gücü yok etmek veya zayıflatmak isteyen koşulları ve mevcut araçları tanımlayan bazı göstergelere şahit oluyoruz.
Öfke büyüdüğünden her şey mübah hale geldi. Nitekim Amerikan politikası düzeyinde, ABD ordusunun, özellikle Çin ile artan gerilim sonrasında ve Çin'in arzını kontrol ettiği madenler nedeniyle, savunma sanayisine dayalı stratejik planlarına yönelik ciddi bir endişe ve tehdit hissettiğini görüyoruz. Raporların, rakiplerin askeri yeteneklerini geliştirebilecek ve önemli bir odak noktası olacak sektörler dahil olmak üzere tehlikelerle dolu belirli teknolojik sektörleri belirlemediğini anlamamızı sağlayan da özellikle bu boyuttur.
Böyle bir çaba bizi, ABD'nin bağımsız bir ülke olarak ortaya çıkışından bu yana Çin'den teknolojik ve endüstriyel tarihiyle ayrıldığını kabul etmeye zorluyor.
ABD bilime ve icatlara kapı açma konusunda çok başarılıydı ve Britannica Ansiklopedisi’ne kaydedilen 321 büyük icattan 161'inin doğum yeriydi. Hiç şüphe yok ki devletler derin, karmaşık ve iç çevrelerden büyük ölçüde etkilenen yapılara sahiptir. Çin'in gelişimini engelleyen şey, teknolojik geçmişinin olmamasıydı ve bu onun en büyük sorunuydu. Ancak daha sonra Çin, Batılı ürünlerin taklitçisi olmaktan çıkıp Washington'dan daha iyi performans gösterir oldu. Yakın zamanda Çin Ulusal Fikri Mülkiyet Otoritesi, Çin'in 5G teknolojisinde standart temel patentlerin yaklaşık yüzde 40'ına sahip olduğunu duyurdu. Yani Çin bu alanda dünya sıralamasındaki birincilik konumunu koruyor.
Çin için bu kadar önemli olan, iddialı planlar yapmaktan diplomasi temelinden sapmış tüm siyasi engellere rağmen, emellerinin ve iddialarının kapsamını genişletmeye evrilmiş olmasıdır.
Pek çok kişi yeni ABD programının gelişmiş yarı iletkenler, kuantum bilişim ve bazı yapay zeka biçimleri alanındaki özel sermaye ve risk sermayesi yatırımlarını kapsamasını bekliyor. ABD hükümeti, Amerikalı yatırımcıların Pekin'in askeri kararlarının hızını ve doğruluğunu artırabilecek Çinli şirketlere finansman ve uzmanlık sağlamasını engellemeye çalışıyor.
Dünya gerçeği istediği gibi değil de olduğu gibi anlamış ve çatışmanın dayattığı şartları kabul etmiş midir? İki ülke arasında kıyasıya bir rekabet ve dövüş olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Peki bu, Pekin'in kontrol ettiği madenler hakkında toplanan bir sürü ayrıntılı belge olduğu anlamına mı geliyor? Elektrikli araç pilleri, rüzgar türbinleri, güneş panelleri ve diğer temiz enerji teknolojileri üretimi için gerekli olan lityum, kobalt, nikel, grafit ve diğerleri bu madenlere örnektir ve ağırlıklı olarak Çin tarafından ABD ve Avrupa'ya ihraç edilmektedir.
Füze güdüm sistemleri, elektronik harp ve yapay zeka yeteneklerinin temel bileşenleri olan gelişmiş yarı iletkenlerin (elektronik çipler) üretiminde kullanılan galyum, arsenik ve neon da bu değerli madenler arasında yer alıyor. Washington’un buna itirazı, ABD ve Avrupa'yı kasıp kavuran kritik bir ekonomik aşamadaki kaygı ve gerilimlerin somutlaşmış hali olarak geldi.
Bu noktada şu soruları sormalıyız:
Bu, uluslararası düzeninin geleceğini tehdit eden tehlikelerin bir parçası mı?
ABD, Çin'deki gelişmelerden sonra diyaloğun temellerini ve koşullarını tam olarak kontrol edebilir mi?
Washington, Çin'in ilerleyişini fark ettiği için mi ABD'nin yurtdışındaki yatırımlarını düzenleyen kurallar koydu?
Gerçek şu ki, Çin'in ABD'li yetkililerin ülkelerinin ulusal güvenliğine tehdit oluşturabileceğine inandıkları teknolojileri geliştirme kabiliyetini engellemek için yatırımları düzenlemek konusu çok önemli.
Özellikle de ABD’nin önümüzdeki on yıllarda ordusunun teknolojik üstünlüğünü sürdürmek için bu madenlerden yeterince üretmediği göz önüne alındığında.
Çekişme oyunu devam ediyor ve ekonomik, ideolojik ve diğer birçok nedenden dolayı oyunu tamamen bitirme şansı yok. Güçler, kendilerini, konumlarını, egemenliklerini ve başkaları üzerindeki hakimiyetlerini teyit etmek için çekişmelerini sürdürüyorlar. Sözü uzatmadan Rus-Ukrayna savaşından sonra her şeyin değiştiğini de söylemeliyiz. Süper güçlerden her biri adalet yerine gücü üstün tutan tek kutup olarak dünyayı kendi başına oluşturmak isterken, çekişme kendini nasıl inkar edebilir ya da sıfırlanıp yok olabilir.