Yasir Abdulaziz
TT

TikTok çatışması hakkında söylenmeyenler

Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yaşayan yüz milyonlarca insan, şu an Çin ile bir dizi büyük Batılı ülke arasında TikTok uygulaması üzerinden yaşanan çatışmadan, maddi çıkarlar açısından doğrudan etkilenmeyebilir. Büyük olasılıkla bu uygulamanın avantajlarından ve zengin özelliklerinden yararlanmaktan mahrum kalmazlar.
TikTok çatışmasının taraflarının diyaloglarında ‘siber güvenlik’, ‘özel hayata saygı’ ve ‘ulusal güvenlik çıkarları’ gibi karmaşık gerekçeler kullanılırken, bölgemizin insanları bu karmaşıklığa gelemiyor. Aralarındaki bazı uzmanlar, çatışmanın gerçeklerini ve gidişatını takip etmeye ilgi gösterirken çoğu sadece arkadaşlık yapmaya, eğlenmeye, vakit geçirmeye ve uygulamanın çalışmaya devam etmesi sonucunda maddi ve manevi bazı kazanımlar elde etmeye devam etmeye bakıyor.
TikTok uygulaması, yaklaşık dokuz yıl önce Çin merkezli uygulamanın çatı şirketi ByteDance tarafından piyasaya sürüldüğü andan itibaren bir yangın gibi müthiş bir hızla yayıldı. Mevcut en sonki istatistiklere göre uygulamanın indirilme sayısı 3,5 milyara ulaştı. Uygulamanın hedef kitlesinin çoğunluğunu dünyanın farklı bölgelerinden gençler ve daha küçük yaştakiler oluşturdu. Eski ABD Başkanı Donald Trump, kamu görevlileri de dahil olmak üzere kullanıcılarının verilerini toplama hususunda kanıtlanmış faaliyetleri ile ülkenin ulusal güvenliğini tehdit ettiği ve ‘bu verileri avlamakta aşırıya gittiği’ gerekçesiyle uygulamayı ülkede yasaklamaya çalışmıştı. Ancak bu çabası, düşünce ve ifade özgürlüğünün korunmasına ilişkin ABD Anayasası'nın Birinci Değişikliği tarafından kabul edilen maddeye aykırı bulan yargısal bir vizyonla çatıştığında destek görmemişti.
Uygulamanın sahibi olan şirketin CEO'su Shou Zi Chew geçen hafta, Çin yasalarından birindeki bir paragrafın Pekin hükümetinin kullanıcı verilerine erişmesine izin verdiği gerekçesiyle uygulamanın yasaklanması gerektiği konusunda gerek Demokratlar olsun gerekse Cumhuriyetçiler olsun nadir bir fikir birliği gösteren ABD Kongre üyelerinin huzuruna çıktı. Çin'in Ulusal İstihbarat Yasası'nın yedinci maddesinde ‘tüm Çin kuruluşları ve vatandaşlarının Çin'in istihbarat çabalarına destek, yardım ve iş birliği sağlayacağı’ ifadesi geçiyor. Ancak uygulamanın sahibi şirket, bu metnin belirsiz olduğunu, kendisine yöneltilen suçlamanın ‘teorik bir varsayıma’ dayandığını ve Çin hükümetinin ‘kullanıcı verilerini hiçbir zaman talep etmediğini’ öne sürüyor.
TikTok’un hedef alınması sadece ABD ile sınırlı kalmadı. İngiliz yetkililer de geçtiğimiz günlerde bazı kamu görevlilerinin uygulamayı kullanmasını yasaklama kararı aldı. Hindistan da 2020'de uygulamayı tamamen yasaklamıştı. Ancak TikTok'un asıl endişesi, ABD’de uygulamanın tamamen yasaklanma ihtimali. Zira şirket, Washington'la ittifak halinde olan ve onun yörüngesinde dönen ülkelerin de benzer kararlar alacağını düşünüyor.
ABD güvenlik kurumlarında görevli bazı isimler, TikTok tehlikesine karşı uyarıda bulunarak Çin'in bu sayede çeşitli çok hassas verileri kontrol edebileceğine ve aynı zamanda bunu siyasi propaganda ve nüfuz kazanmak için kullanabileceğini düşünüyorlar.
Bize bu korkuların ne anlama geldiğini göstermesi için seçim kampanyaları alanında çalışan siyasi danışmanlık firması Cambridge Analytica ile yaşanan skandaldan daha net bir örnek olamaz.
Facebook platformu 2018 yılında, yaklaşık 87 milyon kullanıcının verilerini bu şirkete sattığını itiraf etti. Trump'ın başkanlık kampanyasını desteklemek için kullanılan bu verilerin seçim rekabeti sırasında ‘somut’ bir etkisi olduğuna dair yaygın bir izlenim var. Georgia Teknoloji Enstitüsü ve birçok güvenilir araştırmacının vurguladığı gibi ‘diğer sosyal medya kuruluşlarının çoğu TikTok'a atfedilen uygulamaların aynısını yapıyor’. Bu, uzmanların ‘sosyal iletişim’ dünyasında ‘temel bir gerçek’ olarak kabul ettikleri bir durum. TikTok üzerinden dönen mevcut çatışmaya ilişkin üç ana gerçek göz ardı edilmemelidir. Bunlar herkesin bilirken çatışmaya taraf olanların sadece bir kısmını kullandığı, bir kısmını ise görmezden geldiği gerçeklerdir.
Bu gerçeklerin ilki şu ki tüm ‘sosyal medya’ platformunun kullandığı iş modeli, kullanıcı verilerini toplamaya ve bunu ister bir reklamcı, ister bir danışmanlık şirketi veya bir istihbarat teşkilatı olsun, para veren herkese satmaya dayanmaktadır.
İkincisi; TikTok üzerinden dönen mücadele, kullanıcıların mahremiyetini veya verilerini koruma mücadelesi değil, daha çok belirli çıkarlara hizmet etmesi için bunu ele geçirme mücadelesidir.
Üçüncü gerçek şudur: Doğal olarak çatışmanın iki tarafı da masum değil. Zira Çin, ulusal güvenliğini ‘korumak’ için ülkesindeki Batılı uygulamaları yasaklarken, ABD de küresel kullanıcıların verilerine sahip olma ve bunları kontrol etmede kimsenin kendisine ortak olmasını istemiyor. Araplara ve dünyanın farklı yerlerinde kendisine benzeyenlere teselli yok.