Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Sıkıntılı bir Arap realitesi ve yeni bir siyasi aktivizm

Bugün bölgenin, yani Ortadoğu'nun geniş ve dinamik bir siyasi aktivizme tanık olduğu biliniyor, hatta teyit ediliyor. Bu aktivizmin kalbinde, bölgedeki temel merkezi ülke, Arapların endişelerine, çıkarlarına ve bu değişen dünyada karşı karşıya oldukları zorluklara en duyarlı ülke olarak Suudi Arabistan Krallığı duruyor.
Bu bölge uzun bir süre istikrarsızlık ve birden fazla cephede çatışmalar yaşadı. Sayısız ve ne yazık ki Arapların çıkarları, Arap ülkelerinin egemenliği, milyonların yerinden edilmesi, terörizm ile aşırılığın yeniden canlanması pahasına sayısız müdahaleye tanık oldu. Bu bölgenin istikrara kavuşmasının ve kendisine bu çalkantılı dünyada Arap ulusunun çıkarlarını garanti altına alan, yıllardır devam eden ayrışmadan sonra bu ulusu yeniden birleştiren bir rol aramasının zamanı geldi.
Uzun Arap hareketinin önemli bir halkası olmaya devam eden Suriye hâlen düştüğü yerden kalkamadı. 2011'den bu yana çatışmalar ve iç kan kaybı devam ediyor. Arap zincirinin önemli bir aktif halkası olan bu ülkedeki krize son vermek, Suriyelileri yeniden birleştirmek ve çatışmaya son vermek zaruri hale geldi!
Şurası kesin ki Suriye istikrarsız olursa bu bölge de istikrarsız olacaktır. Suriye sorunu çözülmezse durum daha da kötüleşecektir. Buna bir çözüm bulunması gerekiyor ki bu salgın tüm bölge ülkelerine yayılmasın.
Bu noktada uzun süredir dillendirilen sorular şunlar: Bu kadar önemli bir konuyu bunca yıldan sonra halletmek mümkün değil mi? Bunca yıldan sonra bu krizin çözümüne katkıda bulunmak için Şam ile anlaşmanın mümkünatı yok mu??!
Suudi Arabistan Krallığı’nın liderlik ettiği ve hayırsever çabalarının başını çektiği geniş siyasi aktivizmin bu soruyu cevaplamaya çalıştığına şüphe yok. Suudi Arabistan böylece Arap ulusunun bütünlüğünü yeniden sağlamaya, kaynaklarını ve istikrarını tüketen krizlerini çözmeye çalışıyor. Bu nedenle bu adım ve aktivizm, halkını yeniden bir araya getirmesi, bu iç krizi kökünden çözecek siyasi yaklaşımlar üzerinde anlaşması gereken Suriye hükümeti başta olmak üzere diğer tüm tarafların olumlu adımları ile karşılanmalı.
Gözler önümüzdeki mayıs ayında Riyad'da yapılacak ve Arapları bir araya getirmeye, yeniden birleştirmeye muktedir ve başarılı olması istenen ve hatta gerekli olan bir sonraki Arap zirvesine çevrildi. Zirve başarılı olmalı. Zira bugün Arap ülkelerinin karşı karşıya olduğu zorlukların ve krizlerin boyutu büyük ve bir Arap yakınlaşması, koordinasyonu ve istikrarlı ilişkiler gerektiriyor.
Bu konuda Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan'ın "Suriye'nin Arap kucağına dönmesi için yürütülen bir diyalog var" şeklindeki son açıklamalarına atıfta bulunmak gerekiyor. Suudi Arabistanlı Bakan ayrıca "Suriye'deki durumun kabul edilemez olduğu konusunda bir görüş birliği var" dedi.
Medyada halen iki kardeş ülke arasındaki konsolosluk ilişkilerini yeniden düzenlemek ve beklendiği gibi, aralarında 2011'den beri kopmuş olan diplomatik ilişkileri tesis etmek için Suudi Arabistan ve Suriye hükümetleri arasında temaslarda bulunulduğuna dair haberler dolaşıyor. İki ülke arasındaki kesinti, Suriye devriminin patlak vermesinden sonra Suriye'nin Arap Birliği üyeliğinin de dondurulmasıyla aynı zamana denk gelmişti.
Suudi Arabistan’ın bu aktivizmi, Krallığın dış politikasında tasavvur ettiği daha geniş bir perspektif içinde yer alıyor. Çin'in arabuluculuk ettiği Suudi Arabistan-İran anlaşmasından kısa bir süre sonra gelen, Suriye'yi Arap Birliği'ne geri döndürme, Suudi Arabistan dahil olmak üzere Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirme aktivizmine, Rusya'nın önderlik ettiği ve aracılık ettiği bir başka önemli aktivizm eşlik ediyor. Rusya önderliğindeki bu aktivizm, iki taraf arasındaki anlaşmazlıklar dosyasını sona erdirmek için Suriye ile Türkiye arasında diyalog ve uzlaşı kanalları açmayı amaçlıyor. Rusya’nın bunda başarılı olması, bu bölgenin yeniden istikrarlaşmasına, birçok ateş ve yangının söndürülmesine katkıda bulunacaktır.
Rusya'nın peşinde olduğu Türkiye ile Suriye'yi yakınlaştırma çabaları ileri boyutlara ulaştı. Suriye, Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanları arasında Salı günü Moskova'da Suriye ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık dosyalarını görüşmek ve bunları çözmek konusunda bir mutabakata varmak üzere dörtlü bir toplantı yapılması planlanıyor.
Bugünkü Arap realitesi tehlikeli ve çeşitli türde, renklerde meydan okumalar ve sorunlarla dolu. Arapları yeniden birleştirmek ve ilişkileri şekillendirmek, Arapların yalnızca güçlüleri tanıyan bu dünyadaki gerçek ve doğal konumlarına geri dönmelerini sağlamak için yeni yaklaşımlara ve uzlaşılara ihtiyaç var.
Arap ülkelerinin krizlerinin çözülmeden devam etmesi, Allah göstermesin, daha tehlikeli bir geleceğin habercisi olduğundan durum böyle devam edemez.