İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

ABD sızıntıları: Yeni bir Pollard mı yoksa başka bir Snowden mı?

Amerika Birleşik Devletleri istihbarat servisleri düzeyinde bir iç çatışmalar çemberine girdi ve çatışma siyasi entrikalardan istihbarat sızıntıları alanına mı kaydı?
Son yazımızda Amerikan Pandora'nın Kutusundan bahsetmemizin üzerinden birkaç gün geçmeden, ABD Savunma Bakanlığı'nın sırlarıyla ilgili sızıntılar meselesi patlak verdi.
Pentagon’un odalarında fısıltıyla söylenenler, bugün sosyal medya platformları “Twitter” ve “Telegram”da yayılıyor. ABD'nin Ukrayna’nın bu bahar düzenlemeye hazırlandığı karşı taarruza yönelik düzenlemelerini, silahlar, taburların güç noktaları ve diğer hassas bilgilerle ilgili ayrıntılara perdeyi aralıyor.
Bu belgelerdeki en tehlikeli ayrıntı, Ukrayna silahlı kuvvetlerine bağlı 9 tugayın bahar taarruzu için ABD ve NATO tarafından hazırlanması ve donatılmasına dair gizli bir plandan bahsetmesidir.
Böyle bir bilgi, Rus Çarı ve çevresindeki Silovik grubun Rusya'nın Ukrayna ile savaşmadığı, Ukrayna’nın Batı’nın vekili olduğu bir savaşla karşı karşıya olduğu yönünde tekrarlanan açıklamalarını teyit ediyor.
Sızdırılan ve yaklaşık yüze ulaşan Amerikan belgeleri, Amerikalıların Ukraynalı liderlere güvenmediklerini gösteriyor. Çeşitli ABD istihbarat servisleri onları dinlerken, politikacılar veya askerler onları sürmekte olan şiddetli savaş satrancının piyonları olarak görüyor.
Görünüşe göre henüz doğum sancılarının başındayız ve New York Times'ın adını açıklamayı reddettiği üst düzey bir ABD yetkilisinin olanları "büyük bir istihbarat sızıntısı" olarak tanımlaması, yakında yeni sızıntıların olacağını ortaya koyuyor.
Şu ana kadar yayınlananların sınırları çerçevesinde bunun yakın sonuçları ne olacak?
İstihbarat ittifakları ve ağları açısından Washington'ın çok ağır ve acı bir darbe aldığı açık. Bu sızıntı, dünyadaki birçok gelişmiş, dost ve yakın istihbarat gözetleme kuleleriyle iş birliğini sınırlayabilir.
Örneğin, ABD'nin Doğu Asya'daki en önemli müttefiklerinden biri olan Güney Kore'yi ele alalım. Bazı belgelerin açığa çıkardığı üzere, Amerikan tarafı stratejik müttefiki olan Seul’a, savaşın alevlerini beslemek amacıyla Ukrayna’ya daha fazla silah tedarik etmesi için açıkça baskı uygulamış. Ancak tarafsız kalmayı ve ülkelerinin hiçbir çıkarının olmadığı bir savaşa çekilmemeyi tercih eden, Pyongyang'ın saplantılarının ve nükleer füzelerinin kendilerine yettiği Güney Kore liderleri bunu reddetmiş.
Sızdırılan belgelerin bir kısmı İsrail dış istihbarat servisi (Mossad) hakkında ağır suçlamalar içeriyordu. Wall Street Journal gazetesi, Mossad liderliğinin vatandaşları ve çalışanlarını yargıda değişiklik yasası sebebiyle Başbakan Binyamin Netanyahu'ya karşı düzenlenen son protestolara katılmaya teşvik ettiğini belirtti
Washington'ın sabah akşam bilgi alışverişinde bulunduğu bir istihbarat servisine yönelik bu darbe, sadece Netanyahu ve kabinesiyle olan ilişkisini etkilemeyecek, aynı zamanda, Washington'dan Tel Aviv'e uzanan ikili istihbarat ilişkilerinin geleceğine de damgasını vuracak. Mossad, son ve tehlikeli Amerikan sızıntılarının üzerine bulaşan tozunu hemen silkeledi ve suçlamaları reddetti. Sızıntılar ayrıca tıpkı İsraillilerin pek kimsenin bilmediği "LAKAM" adlı özel bir birim aracılığıyla Amerikalılar hakkında casusluk yapması gibi, Amerikalıların da her ne kadar ilgili Amerikan istihbarat biriminin adı bilinmese de İsrailliler hakkında casusluk yaptığının altını çiziyordu.
Sızdırılan belgelerin içerikleri sadece Ukrayna krizinin sınırları içinde kalmıyor, bunun ötesinde her biri kendi içinde sorunlu olan birçok dosyaya uzanıyor.
Şu ana kadar elimizde olan bilgiler, Çin meselesinin sızdırılan belgelerde büyük bir paya sahip olduğunu gösteriyor ve bu nedenle belgelerin şimdi açıklanması gerektiğini düşünenler var. Zira Başkan Biden döneminde yayınlanan ilk ulusal güvenlik belgesine göre Çin, Ukrayna'da Rusya ile olduğu gibi, şu anda aralarında yaşanan bir askeri çatışma olmasa bile ABD için bugün ve gelecekte en büyük ve en tehlikeli tehdittir.
Aynı belgeler şüphesiz herkesin Washington ile Pekin arasında son ABD nükleer denizaltı anlaşmalarının hızlandırdığı bir askeri çatışma beklediği, Pasifik bölgesindeki durumu da ele alıyorlar.
Bilhassa Hindistan-Rusya ve Çin ilişkilerinde kaydedilen ilerleme, “BRICS” örgütünün artan prestiji, “BRICS +” beklentileri, Şanghay Topluluğu'nun artan gücü doğrultusunda, Amerikan casuslarının gözleri Hint-Pasifik bölgesindeki askeri sahneyi de takip ediyor. Zira bunların hepsi Amerikan nüfuzunun karelerini ele geçiriyor ve dünyanın imkânları üzerindeki tek kutupluluğunu tehdit ediyor.
Bu belgeler hakkında şimdiye kadar aktarılanlar, bilhassa Çin'in elde ettiği benzeri görülmemiş başarılardan sonra Ortadoğu ile ilgili belgelerin de var olduğunu doğruluyor. Çin’in başarıları, onlarca yıllık hakimiyet ve kontrolden sonra ABD'nin başarısızlıklarının boyutunu açığa çıkardı. “Kovid-19” salgını ile Ukrayna savaşının gelecek on yıllar için stratejik önemini ortaya koymasına rağmen, eski ABD Başkanı Trump'ın kum, ölüm ve kandan başka bir şey içermediğini söylediği bölgeden ABD’nin çekilmesiyle ilgili söylenenlerin haksızlığına veya anlaşılmazlığına ışık tuttu.
Çin, Hindistan, Ortadoğu ve terörle mücadele dosyalarına ilişkin detaylar henüz ortaya çıkmadı. Ama hiç şüphesiz çıkacak, çok fazla fırtına koparacak ve endişe verici sonuçlara neden olacak.
Köklü İngiliz “Times” gazetesinin, son ani sızıntılardan sonra 5 gözlü istihbarat ittifakı (ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada ve Avustralya) için yaklaşan bir kabustan bahsetmesi, kesinlikle büyük bir hadisenin yaşandığını ve halihazırda durumun büyüklüğünü değerlendirmemizin zor olabileceğini gösteriyor.
Bu okumadaki temel ve merkezi soru şu: “Bu sızıntıların arkasında kim var? Ortaya çıkışı ile eski başkan Trump'ın davasının başlaması arasında bir ilişki var mı?
ABD'li yetkililer Reuters'e yaptıkları açıklamalarda, bu sızıntıların arkasında büyük olasılıkla Rusya veya ona bağlı unsurların olduğunu düşündüklerini söylediler. Amaçlarının özellikle Ukrayna'ya karşı savaşlarında Washington'ın yaptıklarını ifşa etmek olduğunu belirttiler.
Ancak kimsenin araştırmak ve incelemek amacıyla yaklaşmadığı nokta, sızıntıların Biden yönetiminden şu anda Cumhuriyetçilerin çıkarına olacak şekilde intikam almayı amaçlayan bir iç darbe olma ihtimali olmasıydı.
Sızdırılan belgeler Genelkurmay Başkanı General Mark Milley'e sunulmak üzere hazırlanmıştı ve belgeleri görmek için gereken güvenlik izinlerine sahip birkaç kişi ve sözleşmeli taraf var.
Pentagon'da Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’ın adamı olan başka bir Snowden mı var? Ya da seksenlerde gizli belgeler sızdıran ABD Donanmasından Jonathan Pollard mı?
Amerikan açmazı, siyasi kaostan toplumsal bölünmeye ve oradan da istihbarat sızıntılarına doğru ilerliyor. Nereye gidiyorsun ey ABD?