Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Kara Kıta’nın bedelini ödemek istemediği ödül

Mo Salah olarak meşhur Muhammed Salah’ın şöhrette tek rakibi, Mo İbrahim olarak bilinen Sudanlı-Britanyalı mühendis Muhammed İbrahim’dir.
Mo İbrahim, ününü kendisiyle veya şahsıyla sınırlamak istemedi ve insanlar arasında Mo İbrahim adıyla tanınan bir vakfın kuruluşuna öncülük etti. Bu vakıf, her yıl Kara Kıta’nın mensupları arasından hak ettiğini düşündüğü kişilere verilmek üzere bir ödül koyuyor. Ödül, 2005 yılında verilmeye başladı. Vakıf o zamandan beri her yıl belirli bir zamanda ödülünü koyuyor. Ancak bu ödülü uzun yıllar esirgeyerek kimseye vermedi ve bunda bir sorun da görmedi. Çünkü, şartlarının ödüle aday olan kişiler için geçerli olmadığını ya da borsasında öne atılan isimleri onu kazanacak yeterlilikte görmedi.
Bu ödülü diğer ödüllerden ayıran şey, hiçbir Afrikalının bireysel olarak elde etmediği bir ödül olmasıdır. Bu ödülü, kıtanın mensuplarından olup bir zamanlar iktidar koltuğunda oturan siyasetçiler alıyor. Ama ünü veya iktidar koltuğunda kalış süresi ne olursa olsun, herhangi bir siyasetçiye verilmiyor tabi. Bu ödül sadece ülkesine sağlık, eğitim, güvenlik ve kalkınma alanlarında kayda değer hizmetler sunmuş Afrikalı siyasetçilere gidiyor. Her şeyden önemlisi de bu siyasetçinin iktidardan barışçıl ve demokratik bir şekilde vazgeçmiş ve koltuğa dişleri ve elleriyle tutunmamış olması lazım.
Mühendis İbrahim, ödül anlayışından ötürü takdiri hak ediyor olsa gerek. Zira o, bunu ülkesi Sudan’la sınırlı tutmak istemedi. Tutsaydı kimse onu suçlamazdı. Aksine vatandaşları kesin ona teşekkür ederlerdi. Ama o yine de bunu Sudan’a has bir ödül kılmak yerine, kapsamını genişleterek Afrika’ya has bir ödül haline getirmeyi ve kıtada yer alan 54 ülkeyi içine alacak bir sahada yarıştırmayı tercih etti.
Ödülün açısını genişletirken, sanki, Sudan’a olan aidiyetinin kendisini tüm kıtaya çeken daha kapsamlı başka bir aidiyete engel olmadığını söylemek istiyordu. Kıtasının yardımına koşup onu yüzüstü bırakmamak istiyordu. Bu kıtanın evlatlarından hiçbirinin kıtaya, oradaki hükümeti daha erdemli, daha makul ve yerle gök arasındaki gibi iktidara tutunmaktan uzak bir hükümet haline getirecek şeyi ona sunan kişiden daha fazla yardımcı olamayacağını göstermek istiyordu.
Ödülün adı ise Erdemli Hükümet. Gördüğünüz gibi bu isim, sahibinin istediği anlamı barındırıyor. Bu isim, ödülün her geçen yıl Afrika’da erdemli hükümet ilkelerinin tesis edilmesi için çalıştığı anlamına gelir. Belki de burası birçok başkentinde hükümete karşı tekrarlanan darbelerle ünlenen bir kıta olduğu için bu çaba.
Erdemli hükümet, hükümdarın halkın katıksız iradesiyle gelip görev süresi bittiğinde, aynı iradeyle ayrılmasından başka bir şey değildir. Bu olursa, böyle bir hükümdar yönetimde doğru yolu tesis edecek, cebinde Mo İbrahim Ödülü’nü bulacak ve her zaman hayırla yad edilerek yaşayacak. Böyle bir hükümdara, Hartum’daki General Sivar ez-Zeheb’den daha belirgin bir örnek yoktur.
Bu adam, tüm kıtada nadir bulunan bir adam ve ülkesinin çıkarını kendi menfaatinin önüne geçiren bir general olma özelliğini koruyor. Hâlâ her meydanda heykeli dikilesi insanların başında geliyor. Çünkü gücün büyüsüne direnmek, güce erişenler için oldukça zor bir mesele olmasına rağmen, o direndi ve galip oldu. Sanki kendi ülkesindeki haleflerine ve diğer Afrika ülkelerindeki benzerlerine koltuğun büyüsüne direnmenin zor ama imkânsız olmadığını söylemek istedi. Onun durumu, bunun daimî bir kanıtı. Teoride kalan bir örnek değil, canlı kanlı ve pratik bir örnek.
Mo İbrahim’in, ödülünü başarılı kılma ve hak edenlere ulaştırma konusundaki şiddetli arzusu, sadece Afrika kıtasında değil, tüm dünyada bu ödülün maddi değerini emsalsiz hale getirdi.
Hatta miktarıyla Nobel Ödülü’nü bile aşıyor. Zira Nobel hâlâ bir milyon dolar sınırları içindeyken, Erdemli Hükümet Ödülü 5 milyon dolar değerinde. Bu, kıtadaki her hükümdarı bu ödülü kendi nasibi kılmak için çalışmaya teşvik etmesi bakımından yeterli bir miktar. Ya da biz öyle sanıyoruz. Görünüşe bakılırsa iktidarda kalmanın getirileri, ödül sahibinin tabiri caizse siyasi bir ayartmaya muktedir olduğunu düşündüğü 5 milyon dolardan daha fazla.
Bu adla ve bu maddi değerle bir ödülün verilmesi, Kara Kıta’daki siyasi olgunluğun henüz normal seviyesine ulaşmadığının apaçık bir delili.
Bunun delilidir, çünkü iktidardan demokratik bir şekilde vazgeçmek, bu işe girişip vazgeçen insan için, koyduğumuz bir ödüle ihtiyaç hissettirmeyen bir meseledir. Çünkü koltuğu demokratik bir şekilde bırakmak, bir kurumun böyle büyük bir meblağ tahsis etmesini gerektirmez. Ödülü veren kurum, buna her yıl dikkat çekiyor. Kıtada iktidara gelenlerin, ayrılma zamanları geldiğinde kendiliğinden ayrılmaya ikna olacaklarına, bunu yaparlarsa bunun manevi getirisinin yanında onları bekleyen büyük maddi mükâfatı da bulacaklarına bahse giriyor.
Ödülün verilmeye başladığı günden bugüne geçen yılların tecrübesi de gözler önüne seriyor ki, bu zavallı kıtanın, iktidar koltuğunda oturan kişiye darbe yapma belasından kurtulmak için hiç de kısa olmayan bir zamana ihtiyacı var. Belki o zaman Akdeniz’in öte kıyısındaki Yaşlı Kıta gibi olur. Zira bu iki kıta aynı denize nazır olsalar da bu konuda aralarındaki mesafe çok uzak.
Konu, yıllar sürecek bir birikime ve birbirinden alınacak iktidar tecrübelerine ihtiyaç duyuyor. Çünkü Avrupa kıtası bu noktaya bir gecede varmadı; siyasi olgunluğunu da yol kenarında bulmadı. Bu olgunluk hudayinabit bir bitki değil. Aksine, insanların yol boyunca faaliyet ve davranışlarını terbiye ettiği, yola kendiliğinden girdiği ve akıl çelici şeyler olsa da yoldan sapmadığı bir yolculuktur.
Geçen sene Alman hükümeti, aşırılık yanlısı bir grubu kontrol altına aldı. Bu grup, hükümete darbe yapmaya hazırlanıyordu. Bu, sadece Almanlar arasında değil, kıtanın tamamında anormal ve bağlamdan kopuk bir cümle gibi görüldü ve çok geçmeden unutuldu gitti.
O zaman bir şaka gibi göründü. Çünkü Avrupa, söz konusu grubun düşündüğü şeye bir süre önce veda ettiğini biliyor. Çünkü Avrupalılar, grubu kontrol altına alırken en son ne zaman bir hükümeti devirme teşebbüsü yaşandığını hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Zira son teşebbüsle aralarındaki zaman aralığı çok uzak ve hatırda tutmak neredeyse imkânsız.
Gelgelelim Afrika’da durum bambaşka. Hiçbirimizin, hafızanın Avrupa halkının hatırlamasına yardımcı olamadığı şeyin kendi topraklarında en son ne zaman gerçekleştiğini hatırlamak için çaba göstermesine ihtiyacı yok!
Belki de bu yüzden Mo İbrahim Vakfı’nın yolu insana uzun geliyor ve bu vakfın kurucusuna acımadan edemiyorsunuz. Bu kurucu, kıtadaki yönetim kurumlarını ehlileştirmeye çalışıyor ve bu hedef için çok para ayırıyor. Kendi adına, ödülünü çoğu kez esirgemekten başka çaresi yok. Onun lisan-ı hali, şairin şu sözünün vücut bulmuş hali: Niyet doğru, ama devir onu reddediyor.
Adamın ödül konusundaki niyeti doğruydu, ancak Afrika bunu reddetti. Ya da sadece ödülü reddediyor, çünkü ödülün bir bedeli var ve Kara Kıta’nın önce bu bedeli ödemesi gerekiyor!