Mustafa Özcan
TT

Nakba’nın güncel çağrışımları

Bazı kapanmayan yaralar ve onlara mümasil uzadıkça uzayan süreçler vardır. Bunlardan birisi de Filistinlilerin Nakba dedikleri ve felaket anlamına gelen İsrail’in kuruluş ve kendilerinin de devletten mahrum kalışları sürecidir. Her yıl Nakba felaketi çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Bu yıl da BM çatısı altındaki etkinliklerle gündeme gelmiştir.  Geç olsa da iyi bir başlangıçtır.  

 Nakba sürecine benzeyen süreçlerden birisi de hadislerde yerini alan ahir zaman fitnelerinden  ‘yapışkan’ Ahlas fitnesidir.  Her defasında sona erdi diye düşünüldüğünde geriye sarar. Başlangıç noktasına avdet eder.  Adeta anafor veya fasit bir daireyi andırır.

  Tarihi Nakba felaketini anma sürecinde yeni ve güncel nakbalar yaşanıyor. Mısır’ır arabuluculuğunda İslami Cihad ile İsrail arasında ateşkesin sağlanmasından önce İsrail uçak ve füzelerinin vurduğu Gazze’nin yıkıntıları arasında bir ihtiyar şaşkın bir şekilde sağa sola bakınıyor ve gözyaşlarına hakim olamıyordu. Zira hayatının tüm sermayesini bombardımanla kaybetmişti. Yeniden toparlaması adeta imkansızı talep gibi duruyor.  Hayatı boyunca belki bütün birikimlerini yıkılan evine harcamıştı.  Çaresiz bir biçimde yıkıntılar arasında kalakalmıştı.  Yıkıntıları onaracak ya da yeniden başlayacak ne enerjisi ne gençliği ne de sermayesi kalmıştı. Yıkıntılarına bakarken aslında mazisine ve geçmişine de veda ediyordu.  Filistinlilerin değişmeyen ortak kaderi bu. 

  Nakba sürecinden beri İsrail’in uzun kolları Filistin’e yönelik uluslar arası ilgiyi bloke etmişti.   Faslı muhaddis kardeşlerden Ahmet Sıddık el Gumari el Haseni  Mutabakatü'l ihtiraat el Asriyye lima Ahbere bihi Seyyidü'l Beriye (Asri icatların veya keşiflerin hadislere uyumu) adlı eserinde  ‘hablu’m minallahi’ ve  ‘hablu’m minennas’  ayetinin yorumunda Yahudilerin  peygamberleri döneminde semanın himayesi altında  Allah’ın ipine tutunduklarını ve varlıklarını bu sayede sürdürdüklerini temas etmiştir. Buna mukabil insanların ipi (hablum minennas) ibaresiyle ilgili olarak da Yahudilerin nübüvvet döneminde sonra seküler asırların gölgesinde insanların veya büyük devletlerin himayesine girerek yaşama imkanı bulduklarına işaret etmiştir (https://al-maktaba.org/book/31617/40509 ).  Bilhassa İngiltere ile ABD gibi ülkelerin ismini tasrih etmiştir. Nitekim 2 Kasım 1917 tarihinde İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour Majesteleri namına Yahudilere milli bir vatan taahhüdünde bulunmuştur.  İsrail Devleti’nin 14 Mayıs 1948 tarihinde ete kemiğe bürünmesi İngiltere sayesinde olmuştur. Kuruluşu üzerinden tam 75 yıl geçmiştir. Lakin bu felaketin izleri silinememiştir. Akabinde varlığını ve yaşamasını da Amerikalılara ve himmetlerine borçludur.

 Ramallah merkezli Filistin Otoritesi Başkanı Mahmut Abbas da bunu onaylamakta; İngiltere ile ABD’nin Nakba felaketinden doğru sorumlu olduklarını parmak basmaktadır.  İngiltere ile ABD sayesinde 1947 yılından beri BM bünyesinde alınan bine yakın karardan hiçbirisi yürürlüğe girememiş ve hayata geçirilememiştir. Mahmut Abbas bu ifadeleri BM bünyesinde Newyork şehrinde Nakba felaketinin 75’inci yılını anma toplantısı sırasında sarf etmiştir.   Abbas BM’nin Nakba felaketini anma etkinliklerinin yerinde bir davranış ve eylem olduğunu ve tarihi bir adım olduğunu hatırlatmıştır.  1947 yılından beri gerek Genel Kurul gerekse Güvenlik Konseyi tarafından Filistin ve Filistinlilerle ilgili bine yakın karar çıktığını ama bunların uygulanmasının İsrail hamileri tarafından engellendiğini hatırlatmıştır. Neredeyse bütün kararlar atıl bırakılmıştır.  Mahmut Abbas bu askıda tutulan kararların ya uygulanmasını ya da üyeliklerinin askıya alınmasını talep etmektedir.

 Büyük devletlerin İsrail’in yaptıklarına seyirci kaldıklarını ve ötesinde arka çıktıklarını, sorgulamadıklarını  ve kasıtlı bir biçimde ya da gözü kara bir şekilde bu ülkenin saldırganlıklarına kol kanat gerdiklerini hatırlatmıştır. Adını vermek istemediği büyük devletlerin İsrail’i kolladıklarını, cezalandırmaya hatta sorgulamaya bile yanaşmadıklarını ve bu sayede İsrail’in kanun üstü ve hukuk dışı kaldığını hatırlatmıştır.

 Filistin Otoritesi Başkanı Mahmut Abbas bizzat ABD ile İngiltere’nin ismini vererek bu felaketin uzamasında bu iki ülkenin siyasi ve ahlaki sorumlulukları bulunduğunu vurgulamıştır.

 Mahmut Abbas bu ülkelerin tarihi sorumluluklarını hatırlatarak şu sözlerini geleceğe emanet etmiştir: “ İngiltere ile ABD, Filistin halkının trajedisinin baş sorumlusudur.  Onlar özel nedenler ve emperyalist dürtü ve güdülerle İsrail Devletinin kurulmasına ön ayak olmuşlar ve bunda öncü rol almışlardır. Bu devletlerin rolü olmasaydı İsrail süreç boyunca düşmanlığını sürdüremezdi…”  İsrail Devletinin kurulmasında Siyonist tedhiş örgütleri ve teşekkülleri bir araç İngiltere ile ABD bu araçlara tahakküm eden uluslar arası emperyalist güçlerdir.   Bu denklemin değişmesi yeryüzü ve yer üstü güçlerin tutumlarını değiştirmesine bağlıdır.  Yeryüzü itibarıyla güçler dengesinin değişmesine bağlıdır.

 Semavi planda, Filistinliler lehine Allah’ın müdahalesi geldiğinde İsrail’i destekleyen insan unsurları, beşeri güçler devre dışı kalacaktır. Bu da Filistinlilerin veya daha geniş zeminde Müslümanların tutumlarını değiştirmelerine bağlıdır.  Nitekim ayette:  Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez buyruluyor (  Ra'd-suresi/1718/11-ayeti ).

 Burada yer ile gök arasında birbirini tamamlayan senkronik ve uyumlu bir durum söz konusudur. İnayet gayrete bağlıdır.