Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Mültecilik: Hiçbir yere sığamamak

Suriye savaşının bölgeye ve dünyaya en büyük etkisi mülteci akınları oldu.

Mülteci akınlarının önemli bir etkisi de dünya çapında aşırı sağcı, ırkçı ideolojilerin ivme kazanmasını sağlamak oldu.

Savaşın tüccarları, bölgede hakimiyet elde etmek isteyen egemen ve yerel güçler, terör gurupları, hadi şurada birkaç devlet kuralım hayalperestliği arasında on binlerce insan hayatını kaybetti, hayatta kalanlar için zor bir yaşam, çok zor bir yaşam gerçeği ortaya çıktı.

Akdeniz koskocaman bir mülteci mezarlığı oldu, sınır dışı edilen ya da başka bir ülkeye gitmeye çalışan insanlar yollarda donarak öldü. Denize itildiler, botları patlatıldı, bir mülteci botunda bir bebek, bilmiyoruz belki birden fazla bebek, susuzluktan öldü. Sınır devriyelerinden şiddet gördüler, çırılçıplak soyuldular ve hatta ellerindeki üç kuruş ellerinden alındı.

Hem kalacak hem de gidecek yeri olmayan bu insanlar, varmak istedikleri ülkelere yasal ya da yasa dışı yollarla girmek isteyenler, vardıkları ülkede kimsesizlikten ırkçılığa kadar her türlü olumsuzlukla karşılaştı.

Mülteciler arasında, hem ayrıldığı hem vardığı ülkede suça karışan beş on kişi yüzünden, hiç suça bulaşmamış, sığındığı ülkede istihdam yaratmak gibi bir katkı değeri olan insanlar itham edildi, ırkçı saldırılara maruz kaldı.

Mültecilik işte… hiçbir yere sığamamak, kendi ülkende yerin yok, vardığın ülkede yerin yok, dünyaya gelmişsin ama dünyada yerin yok. Düşüncesi bile insanı kahrediyor.

Mülteciler açısından meseleye bakarsak, kendi ülkelerinde yokluk, çatışma, savaş var, dolayısıyla böyle bir ülkede kalmak yerine gitmeyi tercih ediyorlar.

Birçok ülke de kendi konumuna göre mülteci kabul ediyor.

Nihayetinde bir ülke size kapısını açmış ve güvenlik içinde yaşayacağınız garantisini vermişse ortaya iltica etmeniz gayet makul bir durum.

Mültecilere “Ülkelerinde kalıp ülkelerini savunsunlar” şeklinde mukabele edenlerin, hem savaşın olduğu ülkeden hem de savaştan haberi yok zira askeri eğitimi, askeri mühimmatı olmayan ve hatta kendi ülkesinde dahi sürekli dışlanmaktan kaynaklı olarak vatan mefhumu gelişmemiş olan insanlardan savaşmalarını beklemek hiç de makul değil. Aslını isterseniz mülteciler konusunda ne makul ki?

Siyasi yöneticilerin pragmatik politikaları arasında ezilen insanlar onlar.

Gel deniliyor, geliyorlar, git deniliyor, gidiyorlar.

Allah’ın arzı herkese yeter ama söz konusu zayıflar olunca, mülteciler olunca onlar bir yere sığdırılamıyor. Hatta seçim malzemesi bile olabiliyorlar. Düşünmeden davet edilmiş mültecileri yine düşünmeden geri göndermenin planları yapılıyor. Tam o esnada kendisiyle ilgili hiçbir tasarrufa sahip olmayan mülteciler bir arafta yaşamaya çalışıyorlar.

Mülteci politikasını ülkesinin potansiyeline göre ayarlayan, kendi toplumu için uygun entegrasyon politikaları oluşturan ülkelere diyecek sözüm yok. Ancak bir de düzgün bir mülteci politikası olmayan, kendi toplumunda oluşacak infiali düşünmeyen, mültecilerin entegrasyonunu sağlayamayan ve ırkçı denilebilecek seviyede siyaset yapan, mültecileri hedef göstererek suç işleyen politikacıların olduğu ülkeler var. Evet, benim ülkemde de durum maalesef böyle.

Ve dahası eleştirilmesi gereken mülteci politikaları iken o politikaları değil, mültecileri iftiralar ile hedef alabilen, ırkçı saiklerle mültecilere karşı suç işleyenler var.

Elbette mülteci politikasını eleştirmek ırkçılık değil, daha önce defalarca yazdığım gibi, bir ülkede güvenlik sorunu, ekonomik problemler varken hemen fail yabancı olanlardan seçilir. Mültecileri değil de mülteci politikalarını eleştirenlere sözüm yok, örneğin, ev kiralarının aşırı derecede artması nedeniyle rahatsızlık duyanları gayet iyi anlıyorum.

Anlamadığım, sorunlu mülteci politikalarının mimarı olup aynı zamanda mülteci karşıtlığı dışında politikası olmayanların, çok fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkede yan yana gelebilmesi. Ve yine anlamadığım, mülteci politikalarının faillerinin, mültecilere karşı ırkçılık yapanların değil de, “bu mülteci politikası problemli ve tutarsızca değil mi?” şeklindeki makul soruyu soranların, ırkçılık-mülteci karşıtlığı yapmadan mülteci politikalarının problemlerini dile getirenlerin hedef alınması. Ve hatta bir ülkede, yoğun mülteci kabulü nedeniyle sıkıntılar varken, o ülkenin dilini bilmeyen, o ülkede yaşamayan kişilerin, muhtemelen maddi katkı nedeniyle vatandaşlık alınmasını haklı olarak eleştirenlerin, ırkçı diye linç edilmesi. Linçi haklı göstermek için eleştirilen vatandaşlık alma meselesi ile alakası olmayan mültecilik meselesini, vatandaşlık meselesi ile karıştırmanın gereğini de anlayamıyorum. Anlayan varsa bir ara bana da anlatsın! Zira birbirinden çok farklı olanların bile durum ve şarta göre yan yana sığabildiği zamanlarda, mültecilerin hiçbir yere sığamıyor olmasını anlamakta zorlanıyorum da.