Hanna Salih
Lübnanlı yazar
TT

Ukrayna savaşı Rusya içlerine doğru yayılırsa ne olur?

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının 16’ncı ayında tüm işaretler Kiev’e mühimmat ve nitelikli silah akışı yapılacağı yönündeki “taahhütlerle” birlikte, iki ülke arasındaki çatışmaların yıllar sürecek bir yıpratma savaşına dönüşmeye aday olduğunu gösteriyor.  

Bahmut’un düşüşünün ardından son günlerde etkileyici değişiklikler yaşandı: Rusya’nın derinliklerinde Moskova semalarında insansız hava araçları (İHA) saldırıları ve Harkov’un kuzeydoğusundaki Belgorod sınır bölgesinde tekrarlanan sınır ihlalleri. İHA saldırılarının neticesinde kayda değer bir kayıp olmadı ve Rus ordusu kara saldırılarını engelleyebildi. Ancak yine de savaşın Rusya içlerine doğru yayılarak Ukrayna’nın ilhak edilen ve Moskova’nın güvenliğini henüz sağlayamadığı doğu ve güney bölgeleriyle sınırlı olmadığına işaret eden mesajlar ortada.

Ukrayna liderliği de Rusya’nın başkentini ve Kremlin’i hedef alarak, Kiev’in Moskova’nın karşısında durduğu mesajını vermek istedi. Bu mesaj ayrıca Ukrayna’nın başkentine, komuta ve kontrol merkezlerine, askerî istihbarat karargâhlarına, Batılı silah depolarına ve altyapıya yönelik yoğun Rus hava saldırılarının bir “terör dengesi” oluşturma ihtimaline işaret eden bir karşılık görmeden bırakılmayacağını gösteriyor ve Rus liderliğine yönelik bir aşağılama içeriyordu.  

Rusların sahada sınırlı bir ilerleme kaydettiği ve Moskova’nın düşmanca Nazi eğilimini ortadan kaldırıp Ukrayna’yı silahtan arındırmak şeklinde açıkladığı hedefi uyguladığı bir zamanda Moskova’nın hedef alınmasının, çatışmanın yayılması açısından bazı yansımaları olacaktır. Buna paralel olarak sahadaki durum, Ukrayna’nın, yüzde 20’sinden biraz fazlası işgal altında olan topraklarını geri alabilecek güçte olduğuna dair şüphe uyandırdı. Bununla birlikte Rusya’nın derinlerini hedeflemenin birden fazla anlamı var. Bunların en önemlisi de Atlantik güçlerini Kiev’e saldırı silahları tedarikinde hızlı davranmaya teşvik etmek. Zelenskiy, 1 Haziran’daki Moldova zirvesinde ülkesine Patriot füzeleri ve taarruz uçakları desteği sağlayacak uluslararası bir ittifakın kurulmasını talep ederek ülkesinin NATO’ya katılması için çağrıda bulundu.

Korkutucu olan sahne, Ukrayna sahnesi. Nitekim çatışma bölgeleri harabeye döndü. Can kaybı saymakla bitmez. Yerinden etme ve demografik değişim operasyonları ise ürkütüyor, çünkü Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da böylesi ilk kez görülüyor. Bunun milyonlarca mültecinin akınına yol açacak ciddi sonuçları olacaktır.  Karşı tarafın uğradığı insani kayıplar da cabası... Kibir ve inkâra rağmen endişe verici bir ekonomik gerilemeye doğru ilerleyen Rus liderliği, kaybın bu kadar olmasını beklemiyordu.

Bugün Avrupa’da ve daha az ölçüde Amerika’daki silah ve mühimmat depoları boşaldı ki bu, hesaba katılmayan bir askerî harcama demektir. Üstelik Rusların sahip olduklarına eşdeğer gelişmiş silahlar, özellikle de Patriot’ları kolayca vuran yüksek hassasiyetli hipersonik füzeler üretmeye başlamak da maliyetli. Bir de bunun Batı hava savunmasının açığa çıkmasının taşıdığı anlam var…Tüm bunlar Batı’da vatandaşın refahının aleyhine olarak gerçekleşirken olumsuz yönleriyle özellikle emeklileri vuracak, sağlık ve eğitim hizmetlerini geriletecek. Görünüşe bakılırsa dünyayı saran enflasyon dalgası ilk yağmur! Buğday ve pek çok hammadde tedarikindeki gerilemeye ve milyonlarca vatandaş ile güney ülkeleri sakinlerini etkileyen yoksulluğun ilerlemesine bakarak, küresel gıda sepetinin başına gelecekleri de dikkate almak gerek.

Önlenemeyen bu savaşı durdurmak için ufukta ciddi bir girişim yok. Moskova ile Kiev’in tutumları arasındaki uçurum gittikçe derinleşiyor gibi. Devlet Başkanı Zelenskiy, “Rus güçlerinin Kırım dahil olmak üzere tüm Ukrayna topraklarından çıkması” şeklinde öne sürdüğü şart yerine getirilmeden ateşkes için herhangi bir isteklilik göstermedi. Onun etrafını kuşatan sesler ise bahar saldırısının başarısızlığından hiç ders almaksızın, modern silahlanmanın Kiev’in savaşı Rusya içlerine taşımasına imkân tanıyacağı ihtimali üzerine oynuyor. Mantıksızlık öyle bir seviyeye vardı ki Başkan’ın danışmanı, Rusya topraklarında 150 km derinliğinde bir silahsız bölge, Rus nükleer cephaneliğini denetleyecek uluslararası bir komite, Rusya’nın tamamen teslim olması gibi birtakım şartlar açıkladı.

Bu mantıksızlık, Yuri Medvedev’in Ukrayna’nın yok olması, Rusya ile Batı ülkeleri arasında paylaşılması ve Kiev rejiminin oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması gerektiği hakkındaki açıklamalarında da kendini gösteriyor. Ancak görünüşe göre Moskova’nın kararı, Rus Çarı Katerina’nın benimsemiş olduğu şu yaklaşıma dayanıyor: “Sınırlarımı savunmak için onları genişletmekten başka çarem yok”! Bu yüzden genişleme adımları, Harkov’a ve Dinyeper Nehri’nin tüm doğusuna doğru ilerliyor, çünkü Rus anlatısı, doğuyu ve güneyi Rus toprakları olarak kabul ediyor. Moskova, Ukrayna’nın askerî seçkinlerini kaybettiği Mariupol ve Bahmut’taki yıpratma savaşını yeniden gerçekleştirebilme niyetinde. 

Ukrayna savaşı, Atlantik’in çıplaklığını belgelemekle birlikte dünyayı ikiye böldü. Zaman geçtikçe Moskova’nın yalnızlığı da azaldı. Cumhurbaşkanı Macron’un Münih Güvenlik Konferansı’nda dile getirdiği şu itiraf kayda değer: “Küresel Güney’e olan güvenimizi kaybetmemiz beni sarstı”! Brezilya Devlet Başkanı Lula’nın “Savaştan Putin kadar Zelenskiy de sorumlu” açıklaması da ilgi çekiciydi.

Ukraynalılar bu yaz, Batı cephaneliğindeki en iyi silahları ele geçirdikten sonra bir saha değişikliği yapmak ve Rusya’nın kafasını kendi sınırları içinde karıştırmak zorunda ve bu oldukça zor. Bundan sonra yıpratma savaşı bir felaket olacak. Paris ve Berlin, Ukrayna’ya ateşkes garantisi vermekten bahsederken Macron “savaşın Avrupa’nın kırılganlığını ortaya koyduğunu” açıklıyor. Senatör Graham’a göre ise ABD’deki borç tavanı yasası, askerî yardımların musluğunu kapatacak. Ciddi bir arabuluculuk olmazsa ne Moskova ne de Kiev gerçeklik zeminine inemez. Kan ve yıkım şelalesi de Ukrayna sınırlarını aşabilir!