İran ile Rusya’nın bölgede benzer iki politikası bulunuyor. İran’ın detant politikası bölgesel içerikli, Putin’in teskin politikası ise Suriye ile sınırlı. Afganistan ve Azerbaycan cephesi dışında İran bölgede ve özellikle de güney komşularıyla detant olarak da bilinen yumuşama politikasına yönelmiş bulunuyor. Fransızca détendre ifadesi "gevşemek, gevşetmek" fiilinden türetilmiştir. Böylece haşin politikalarla ulaşamadığı hedeflerine politika değiştirerek ya da detant politikası izleyerek varmak istiyor. Zekice bir yaklaşım. Son dönemlerde özellikle bazı Körfez ülkeleri karşısında yeni bir politika deniyor. Buna kısaca ve kabaca yumuşama politikası diyebiliriz. Soğuk Savaş döneminde Batı ile Doğu arasında detant veya yumuşama politikaları izlenmişti. Buna bazen açılma politikaları adı da verilmektedir. Alman Şansölyesi Willy Brandt’ın Ostpolitik ya da Doğu’ya açılma politikası, Kissinger ve Nixon ikilisinin Çin’e açılma politikaları bu yönde yapılan tarihi denemelerdir. Bunlar, değişik rejimler gölgesinde aynı gök kubbe veya çatı altında yaşama deneyimleri veya politikalarıdır. Son sıralarda Çin’in girişimleriyle birlikte İran bazı Körfez ülkeleriyle kopuk olan ilişkilerini tamir etti. Onun dışında yumuşama politikalarının kapsamına Mısır’ı da almak ve dahil etmek istiyor. Hatta bazı İran gazeteleri bölgede üçlü bir mihver veya eksen politikasından da bahsediyorlar. Bu üçlü mihvere aday gösterdikleri ülkeler başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır ile İran. Mesele henüz o olgunluğa ve aşamaya gelmese de İran yumuşak zemini bölgesel ilişkilerini geliştirmek için bir atılım fırsatı olarak görmektedir.
Umman Sultanlığı hattında İran Mısır gibi ülkelerle ilişkileri yeniden kurmak, düzenlemek niyetindedir. Bilindiği gibi Mısır, İran karşısında ihtiyatlı, dengeli bir politika izliyor, aradaki mesafeyi tam olarak kaldırmıyor. Güven açığı ihtiyatlı harekete zorluyor. İran ve eksenine karşı ihtiyatlı bir politika izlemektedir. Zaman zaman ekonomik çıkarların cazibesine kapılsa da yine de stratejik olarak Mısır bölgenin dominant ve baskın bir ülkesi olduğu gerçeğini göz ardı etmiyor, sorumlu bir ülke gibi davranıyor. Belki İran ile ilişkilerini yeniden kurabilir lakin bu ilişkiler bir anda mihver düzeyine çıkar mı? Bu kuşkulu bir ihtimaldir ve yakın gelecek, bunun gerçek olup olmadığını göstermeye kefildir.
İran Uluslar Arası Atom Kurumu karşısında da yine eski katı tutumundan vazgeçiyor. ABD’nin de yumuşaması karşısında müzakereler yeni bir zeminde yürüyebilir. Henüz yeni bir anlaşmaya uzaklar. Ekim’e kadar vakitleri var. Bununla birlikte Çin’e yönelik karşı bir hamle açsından ABD de 2015’te yapılan Trump’ın son verdiği anlaşmayı yeni döneme uyarlayabilir ve şartlara göre yeniden güncelleyebilir. Kısaca İran, Hamaney-Reisi ikilisinin kanatları altında radikal bir formda yumuşama politikası izliyor ya da deniyor. Bu aynı zamanda bölgede Çin-ABD salınımı ve çekişmesi anlamına da geliyor. ABD hamlede yeni bir adıma ihtiyacı var. Yoksa Çin’e ya da Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabilir.
İran komşularıyla yumuşama politikasına yönelirken Rusya birkaç yıldan beri sahada teskin politikası izliyor. Teskin politikası uzlaşma politikasının yerine ikame edilmiştir. Daha doğrusu uzlaşma politikasını devre dışı bırakmak isteyen Putin teskin politikasına yönelmiştir. Kastettiğimiz uzlaşma politikası nedir? BM kararları çerçevesinde ortak bir yönetim için muhalefet ile iktidarın yani Esat rejiminin masaya oturması ve müzakerelerle iktidar bölüşümünü gerçekleştirmeleridir. Esat ilk günden itibaren ipe un sererek fiiliyatta buna karşı çıkmıştır. Buna mukabil Putin muhalefetin alanını teskin politikalarıyla daraltarak uzlaşma zeminini ortadan kaldırmak istemiştir. Dera ve Suriye’nin güneyinde bu politika yürürlüğe konulmuştur. Dürziler bir şekilde güvencelerle teskin edilerek bölgelerinde hayatın normale akışı, dönüşü sağlanmıştır. Şimdilik rejimle bir dargın bir barışık haldeler. Bu da Rusya’nın işine gelmekte onu ortak bölen haline getirmektedir. Rusya’nın öncülüğünde uygulanan gerilimi azaltma bölgelerinin nihai amacı dolaylı olarak Suriye’yi Esat rejimine geri döndürmek ve yeniden kazandırmaktı. Bu yolla Esat istemediği siyasi müzakere sürecinden de muaf kalmış oluyordu.
Mültecilerin geri dönüşü gündemi çerçevesinde bunun kuzeye de yayılması öngörülüyor. Mültecilerin Esat vesayeti altında bölgelerine dönme diye bir niyetleri bulunmuyor. Esat kontrolü altında mültecilerin yerlerine yurtlarına dönüşleri güvenli ve onurlu bir dönüş olmayacaktır. Bunun yerine Rusya kimi Arap güçleriyle birlikte dönecek mültecilerin güvenliğini sağlayabilir. Keza bu hususta Türkiye de bölgedeki konumunu bu sürecin lehine kullanabilir.
Kısaca Suriye rejimi hatta İran milisleri dizginlenerek mültecilerin dönüşü için kısmen veya büyük çapta güven iklimi sağlanabilir.
Rusya baştan beri askeri çözüme izin vermeyeceğini ilan ediyordu. Bunu derken muhaliflerin askeri çözümüne karşı çıkıyordu. Lakin Türkiye ile ABD’nin askeri varlığı göz önüne alındığında rejimin de tam bir askeri çözüm üretmesi ve ülkenin iki yakasını denetimi altına alması hala zor hatta imkan dışı görünüyor. İşte Rusya burada kademeli teskin politikasına hız veriyor. Esat rejimini sakinleştirmeye ve muhalifleri de ikna etmeye çabalıyor. Kısaca çözümsüzlük yerine kademeli ve ertelemeli bir çözüm öngörülüyor. Uzlaşma veya siyasi mutabakat yerine teskinle rejimin eski haline dönmesi amaçlanıyor. Lakin İdlip bu politikanın önünde bir kılçık hatta set gibi duruyor.
Türkiye’deki seçimlerin ışığında teskin denemesinin kuzeyde de ne kadar imkan dahilinde olduğu daha fazla vuzuha kavuşacaktır. Peşrev faslı bitti.