Bilgi ve ayrıntıların aşırı gizliliğine rağmen, tüm göstergeler Suudi Arabistan-ABD himayesindeki Cidde platformunda Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında müzakerelerin yeniden başladığını doğruluyor. Daha önceki toplantıların ve müzakere turlarının ilgisi, ateşkes ve güvenli koridorlar yoluyla geçişleri kolaylaştırmakla sınırlıyken, ciddi bir karartma eşliğinde Cidde'de yapılan yeni müzakere turları, bir ateşkes veya ateşkes anlaşmasından fazlasını hedefliyor. Sudan krizini tüm yönleriyle tartışmayı ve savaş aşamasını aşmayı öneriyor.
Sudan ihtilafının tarafları, Afrika Birliği'nden İGAD ve Sudan’a Komşu Ülkeler Konferansı'na kadar çeşitli girişimler ve arabuluculuklar arasında dolaştılar ve sonra geri dönüp, bayram tatili nedeniyle durdurulan müzakere turlarına devam etmek için Cidde kıyısında karar kıldılar. Görünen o ki Cidde platformu, hazır ön şart ve tavsiyeleri olmayan açık bir platform olmanın yanı sıra her iki tarafın da güvenini kazanmaya daha yakındı.
Arabulucular, ilk turda ateşkes ve kuvvetler ayrılığı için bağlayıcı ve uzun vadeli bir anlaşma sağlamaya çalışıyorlar. Ardından müzakerelerde sivillerin nasıl temsil edecekleri, seçim kriterleri, gelecekteki herhangi bir siyasi çözümde iki kanadıyla askeri bileşenin konumu ve Hızlı Destek Kuvvetlerinin geleceği dahil olmak üzere daha karmaşık ve zor dosyaları tartışmaya geçiş yapmayı düşünüyorlar.
Yukarıdaki noktaların her birinin müzakere sırasında ortaya çıkacak alt noktaları ve gizli yönleri bulunuyor. Onları pek çok karmaşıklık çevreliyor ve bu da özellikle Hızlı Destek Kuvvetlerinin geleceği açısından müzakere sürecini çok zor ve karmaşık bir konu haline getiriyor.
Siyasi ve sivil güçlerin genel tutumu, Egemenlik Konseyi'nde General Hamideti’nin de varlığını kabul eden Ağustos 2019’daki anlaşmada sivil-asker ortaklığının kabulünden, ordu kışlaya ve Cancavid, yani Hızlı Destek Kuvvetleri dağıtılmalı sloganlarına evrildi. Bu, 25 Ekim 2021 darbesinden sonra daha kararlı bir şekilde netleşen eski bir slogan ve sivil bir devleti, Silahlı Kuvvetlerin iyi bilinen ulusal rollerini yerine getirmek üzere kışlalarına geri dönüşü fikrini benimsiyor. Sivil devlet ve ordunun kışlaya geri dönüşü, 5 Aralık 2022'de imzalanan çerçeve anlaşmaya bir ölçüde yansıtılmıştı. Bir sivil egemenlik konseyi, bir "başkanlık konseyi" ve başbakanı büyük yetkilere sahip tam bir sivil hükümet kurulması kararlaştırılmıştı. Silahlı fraksiyonlar ile Hızlı Destek Kuvvetlerinin entegre edileceği birleşik silahlı kuvvetlerden de söz edilmişti. Ayrıntılar, güvenlik ve askeri reform ile Hızlı Destek Kuvvetlerinin orduya entegrasyon yönteminin tartışılacağı daha sonraki bir çalıştaya bırakılmıştı
Bu süreç boyunca güvenlik ve ordu servisleri, alt rütbeli subayların ve erlerin ısrarlı bir talebi olmasına rağmen Hızlı Destek Kuvvetlerinin geleceğine dair herhangi bir tasavvuru tartışmadılar. Sudan ordusu, çerçeve anlaşmanın uygulanmasını takip eden aşamadaki rolüne ilişkin tasavvurlarını sunarken, Hızlı Destek Kuvvetlerinin geleceğine dair hiçbir işarette bulunulmaksızın, 4’ü Sudan ordusundan, ikisi Hızlı Destek Kuvvetlerinden altı kişilik bir komuta kadrosu oluşturulmasını önerdi.
Güvenlik ve askeri reform çalıştayı ile anlaşmanın aşamaları sona yaklaştığında iki general el-Burhan ile Hamideti arasındaki ilişkiler en kötü dönemini yaşıyordu. Bu, entegrasyon ilkesini onaylayan, ardından ayrıntıları görüşmek ve entegrasyon için bir takvim belirlemek üzere her iki taraftan ve imzası olan güçlerden bir teknik komite kurulmasını öneren çalıştayın gidişatına yansıdı. Burada anlaşmazlık doruk noktasına ulaştı ve Silahlı Kuvvetlerin temsilcileri son gün çalıştaydan geri çekildiler. Bunun sonucunda tavsiyelerinin benimsenmesi ve yayınlanması kesintiye uğradı, savaşın başlangıcı olan seferberlik ve silahlanma faaliyetleri başladı.
Savaşa katılan ve destekleyen tüm akımlar veya “savaşa hayır” sloganını yükselten güçler arasında hakim olan genel kanı, Hızlı Destek Kuvvetlerinin bundan sonraki aşamada siyasi katılımını kabul etmenin mümkün olmadığı yönünde. Savaş başlamadan önce bu seçeneği sunan güçler olsa da, evleri işgal etmekten, vatandaşların mallarını ve arabalarını yağmalama ve yargısız infazlara kadar Hızlı Destek Kuvvetlerinin işlediği yaygın ihlaller ve kötü ünlü uygulamalar sonrasında, toplumsal ve sivil güçlerin geri kalanı da siyasi katılımını kabul etmenin mümkün olmadığı görüşünü benimsediler.
Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ulusal bir siyasi projesi olmadığı artık açık ve net. Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanının sesli mesajlarında söyledikleri ve danışmanlarının uydu kanallarındaki açıklamaları, konuşma ve açıklamalar ile sahadaki uygulamaları karşılaştıran kamuoyunu ikna edemedi.
Ancak önemli olan soru şu; kesin bir zafer elde edilmeden bu görüş Hızlı Destek Kuvvetlerine nasıl dayatılabilir? Bir tarafın diğer tarafa şartlarını dikte etmesi, zafer ve yenilen tarafın teslim olması durumu dışında mümkün değil. En olası ihtimal, bu tasavvurun hem Hızlı Destek Kuvvetleri hem de ordu dahil olmak üzere kapsayıcı ve engelleyici olmasıdır. Yani ordunun profesyonel rolünün icrasına geri dönmesi için mevcut liderlik kadrosunun uzaklaştırılması, yerine profesyonel askeri personelden oluşan bir kadronun getirilmesi, aralarındaki müzakereleri entegrasyon ve bunun için uygun teknik koşullar ve takvim ile sınırlandırmaktır. Anayasa değişiklikleri ve hükümetin kurulmasının ayrıntılarını ise genişletilmiş sivil güçlere bırakmaktır. Aksi takdirde savaşla aşılamadığı gibi müzakere alanında da aşılması güç pek çok zorluk ve engel çıkacaktır.