Mustafa Fahs
TT

Irak'ta devleti birleştirme fırsatı

Irak’taki siyasi süreç, ulusal düzlemde ülkenin meşruiyetini ve egemenliğini riske atacak ve 2003 rejiminin akıbeti hakkında geniş bir tartışmaya kapı aralayacak tehlikeli bir dönemden geçiyor. Çünkü Irak sahnesi, hızlı siyasi ve askeri gelişmelere şahit oluyor. Bu gelişmeler, Irak’ı devletten ve devlet kurumlarından geri kalanları yok edecek uzun süreli bir kaos ortamına götürebilir.
Haşdi Şabi sorununda ve resmi soruşturmalar sonuçlanana kadar kimliği meçhul dronelar krizinde devlet mantığıyla devlet dışındaki silahlı gruplar arasında birlikte yaşamanın zorluğunu artık gizlemek mümkün değildir. Zayıf Irak hükümeti, kararlarının bağımsızlığına, ulusal çıkarları gözetmeye ve Irak’ın bölgesel ve uluslararası konumuyla ilgili stratejileri belirmeye özen gösterdiğini açıkladı. Nitekim Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, son krize karşı dış baskılardan uzak bir şekilde devletin egemenlik prensibiyle hareket edilmesini ısrarla dile getiriyor. Başbakan, bu gruplarla Irak’a komşu çevreler arasındaki bağlantının koparılmasına yönelik baskıların kesinlikle kendi hükümetinin parçalanmasına yol açacağını biliyor.
Bunun için bu krizde ulusal zorunluluk, Irak’ın coğrafi ve demografik şartlarının gözetilmesini gerektiriyor. Öyle ki bu şartlar, İran çıkarlarına sürekli dikkat etmeyi zorunlu kılıyor. Ancak Irak politikasının önemli kültürel yüzlerinden biri sayılan Adil Abdulmehdi, ABD’nin gücünün, askeri ve ekonomik hegemonyasının ABD’yi coğrafi olarak taraflı bir devlete dönüştürdüğünü iyi biliyor. Bunun için Irak hükümeti, farklı coğrafi gerçekleri ele almak mecburiyetinde. Biri tarihi hegemonya sorunu yaşarken diğeri ise devlet kurumlarında ve kararlarında mevcut olmasını sağlayan araç-gereçlere sahip. Bundan dolayı Irak hükümeti, bazı Haşdi Şabi çevrelerinin Haşdi Şabi merkezlerine ve depolarına yönelik saldırıların ve komutanlarına yönelik suikastların arkasında Washington ve Tel Aviv’in olduğunu ve düşman hedefleri olduğu gerekçesiyle ABD’nin Irak’taki çıkarlarına saldırmayı ısrar etmesi halinde, siyasi ve askeri çatışma ihtimalinden kaçınmak için kuşatma politikasına başvuruyor. İşte bu da politikacılar ve Irak kamuoyu yapıcıları arasında büyük bir tartışmaya yol açtı. Öyle ki kamuoyu yapıcıları, Irak’ın, bölgesel hesapların görüldüğü bir sahaya dönüştürülmesine karşı çıkıyor. Bu tutum, cumhurbaşkanlığının, parlamentonun ve hükümetin açıklamasını destekledi. Ayrıca Sadr Hareketi’nin lideri de Twitter üzerinden yaptığı açıklamada eksen politikasının arkasından gitmeye ve Irak’ın savaş sahasına dönüştürülmesine karşı çıktı.
Şiilerin durumlarıyla ilgilenen Lübnan merkezli “Janoubia” haber sitesi, Abdulmehdi’nin ofis müdürünün ve ulusal güvenlik danışmanının iki gün önce Tahran’da yaptığı görüşmeleri deşifre etti. Ofis müdürü ve ulusal güvenlik danışmanı, “ABD’nin Irak’taki çıkarlarına yönelik herhangi bir tehdit, siyasi sürece ve hükümet çalışmalarına büyük bir zarar verecektir. Zira hükümet, çıkarlarını korumak için hareket edecektir. Özellikle Irak’ta devletin istikrarını tehdit eden Haşdi Şabi’nin tutumlarına karşı büyük bir halk baskısı var” notunu İran yönetimine iletti.
Abdulmehdi, silahın sadece devletin elinde bulunmasını ve Haşdi Şabi’nin terörle mücadeledeki operasyonlarının da sadece Irak içiyle sınırlı kalmasını, sınır ötesi ideolojik çatışmalara girmemesini ve Irak’ı eksen politikalarına sokmamasını ısrarla dile getiriyor.  Abdulmehdi, Haşdi Şabi içerisindeki anlaşmazlıklardan yararlanarak puan topluyor. Öyle ki bu anlaşmazlıklar, pragmatik eğilimlere sahip Falih el-Feyyad ile radikal ideolojik eğilimlere sahip “Ebu Mehdi el-Mühendis” olarak bilinen yardımcısı arasındaki çatışmanın gün yüzüne çıkmasının ardından Haşdi Şabi’nin iki gruba bölündüğünü ortaya çıkarttı.
Bu bağlamda siyasal antropoloji alanında araştırmalar yapan Dr. Hişam Davud, Haşdi Şabi içerisindeki bölünmüşlüğün olumsuz yansımaları hakkında şunları söylüyor: “Haşdi Şabi’nin, bu defa devletin sıkı denetimi altında ulusal güvenliği korumak için önemli bir araç olabileceğini söyleyen yeni bir düşünce var. Devletin kontrolü dışında kalması halinde Haşdi Şabi, içerisindeki bölünmüşlükler ve farklı bağlılıklar yüzünden sadece kendisi için değil, aynı zamanda toplumsal güvenlik için de bir tehlikeye dönüşebilir.”
Bölgesel varlık sahasında kararsız Tahran, Şii merkezli sosyal değişimleri analiz etmediğinden dolayı Irak’ta Şii çevresini yeniden adapte etme noktasında gerçek bir acziyet yaşıyor. Öyle ki Şiiler, ulusal kimliklerini yeniden tanımlayarak, mezhepsel hassasiyetlerden uzak bir şekilde önceliklerini ve aidiyetlerini yeniden düzenledi. Nitekim Tahran, Iraklıları kendi dış projelerine çekmek için mezhepsel hassasiyetleri bir araç olarak kullandı. İran’ın Irak’a karşı kötü muamelesi, bu hegemonyayı reddeden bir Irak kamuoyunun oluşmasına ve bu hegemonyayla tereddüt etmeden yüzleşecek kontrol edilmesi zor bir gerilime yol açtı.