Ahmed Ebu Gayt
Arap Birliği Genel Sekreteri
TT

​Salgınla yüzleşene kadar silahlar sussun ve çatışmalar dursun

Bugün, 22 Mart Arap Birliği’nin kuruluş yıldönümü. Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler için kurumsal bir çerçeve oluşturmak adına bilinçli ve kararlı Arap liderlerden oluşan kurucu neslin bu adımı atmasının üzerinden 75 yıl geçti. Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler uzun bir vicdan ve duygu birliğinin yanı sıra ortak dil, tarih ve kültüre dayanıyordu. Fakat, Arap Birliği’nden önce bu birlik ve ortaklık siyasi bir kurum formunda cisim bulmamıştı. Arap liderlerin attığı bu adım, dünyanın farklı bölgelerindeki benzerlerinden hatta BM’nin kendisinden önce geldi. Arap Birliği, Birleşmiş Milletlerden aylar önce kuruldu.
Saygın kurumumuz 75 yıl boyunca zorluklar ve meydan okumalar, büyük başarılar ve acı başarısızlıklardan oluşan uzun bir yol katetti. Bu süre içinde Araplar sömürgeciliğin zincirlerini kırdılar. Özgür uluslar ve kendi kaderini belirleyen toplumlar arasında yerlerini aldılar. Dünyaya tek ve kolektif seslerini duyurdular. Davalarını ve zenginliklerini, yaşadıkları zamanın verileri, koşullarının ve gerçeklerinin gereklilikleri ışığında ellerinden geldiğince savundular.
Arap Birliği’nin 75. yıldönümü, Arap dünyasının ortak ekip çalışmasına en çok ihtiyaç duyduğu bir zamana denk geldi. Hala beklentiler gerçekliğin ötesine geçemedi. Umutlar gerçekleşenden daha çok daha büyük. Arap dünyasının sorunlarını herkes biliyor ve yaraları hepimizin kalbini kanatıyor. Son olarak ülkelerimiz bir de çağın en zorlu sorunu, birçok ülkeyi farklı şiddetlerde vuran korona salgını ile karşı karşıya kaldı.
Bu salgının en tehlikeli yanı, kendisini savaş ve çatışmalardan daha çok tehlikeli yapan toplumsal dokuya etkisidir. Koronavirüsü daha tehlikeli çünkü bizzat insanları toplumsal bedende ardı ardına patlayabilecek ve bu bedeni işlemez hale getirecek ya da tamamen felç edecek saatli bombalara dönüştürmektedir. Nitekim bazı ülkelerde koronanın yol açtığı felç durumunun ekonomik ve sosyal hatta güvenlik ve politik yansımalarını takip edebiliriz.
Bu yüzden tüm hükümetler, bu gizli düşmana karşı mücadelede zorlu testlerle karşı karşıya bulunuyorlar. Virüsle mücadele için önerilen stratejiler, yüksek bir insani ve ekonomik maliyet meydana getiriyorlar. Mevcut seçeneklerin en iyisi bile sancılı.
Salgının yayılması “sosyal uzaklaşma”, karantina ve izolasyon gibi tedbirleri gerektirse de en güçlü silah; insanların dayanışmaları, el ele vermeleri, birbirlerine merhametli olmalarıdır. Her yerde yenilgiye uğratılması ile ancak kendisini yenebileceğimiz bir düşmanla mücadelede kader birliği duygularıdır. Bir topluma ait olma ruhu, ona karşı sorumluluk duygusu, zor zamanlarında el ele vermeleri ve felaketlerde yardımlaşmalarıyla bilinen Arap toplumları dahil tüm toplumlar için bir can simididir.
Bazı Arap ülkelerinin krizlerin neden olduğu yangınlardan muzdarip oldukları gizli değildir. Bu krizlerin bazılarının özellikle de Suriye ve Yemen krizlerinin büyük insani maliyetleri oldu. Bilhassa Suriye krizinde birçok kişi, nüfusunun yarısının göçmen ve mülteci olması nedeniyle ülkenin, İkinci Dünya Savaşından bu yana  en tehlikeli göç krizi ile karşı karşıya olduğunda hemfikir. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında çatışmaların alevlenmesinden beri 1 milyon Suriyeli daha yerinden yurdundan oldu. Yaşadığımız salgın bizlere, Yemen’deki kardeşlerimizin üç yıldır sıtma salgınından muzdarip olduklarını unutturmamalıdır. Geçtiğimiz Ekim ayında sıtmaya yakalananların sayısı 116 bini geçti. Dünya Sağlık Örgütü ise 21 milyon Yemenlinin risk altında olduğunu açıkladı.
Bu tehlikeli insani durumlar, asıl hastalığın yani çatışmaların devam etmesinin belirtileridir. Bilhassa dünyanın, bu tür çatışmaların sürmesini beyhude bir hale getiren korona salgını ile mücadele ettiği bir dönemde, aynı vatanın çocuklarının birbirlerini öldürmek için kullandıkları silahların susma zamanı geldi. Bütün tarafları bir durup kendilerine karşı samimi olmaları çağrısında bulunuyorum. Herkesin içindeki merhamet ve insani sorumluluk duygularına hitap ediyor ve onlardan tüm Arap cephelerinde çatışmaları durdurmalarını rica ediyorum. Dünyanın halihazırda yüzleştiği kriz, mevcut tüm kaynaklara baskı yapacak ve salgınla mücadele tüm yardım programları arasında kesinlikle ilk sıraya yerleşecektir. Bu da, mülteciler, göçmenler ve zayıf kesimler gibi zaten zor durumda olan ve insani krizlerden muzdarip gruplar için daha büyük sıkıntılara ve zorluklara yol açacaktır.
Kısaca; eğer biz birbirimize yardımcı olmuyorsak, yardım eli uzatmadıkları için diğerlerini suçlamaya hakkımız yoktur.
Korona salgını ile mücadelenin, hükümetler ve halklar arasında daha çok dayanışma ve güveni zorunlu kıldığı aşikardır. Arap bölgesinde başta Irak ve Lübnan olmak üzere bazı ülkeler uzun süredir siyasi krizler yaşıyorlar. Bir kez daha, içinde bulunduğumuz anın siyasi çatışmaları kaldıramayacağını, aksine en yüksek düzeyde ulusal birlik gerektirdiğini belirtmek istiyorum. Arap halkları liderlerinden ve politikacılarından bu meydan okumaya karşılık verecek düzeyde olmalarını, siyasi anlaşmaları bir kenara bırakıp birleşmelerini bekliyor. Korona salgını gibi büyük bir meydan okuma ile yüzleşmek için, hükümetler ve halklar arasında bir dereceye kadar güven olmalıdır. Bu güven olmadan yetkililerin salgını sınırlandırmak için aldıkları tedbirler istenen etkiyi göstermeyecektir.
Her zorluk ve sıkıntı içinde bir fırsat taşır. İstisnasız herkesi ilgilendiren bu salgın da belki çatışmalardan ve sert siyasi kutuplaşmalardan muzdarip ülkeler için bir fırsat olabilir. Durumu ele almaya, halkların yaşadıkları insani krizlerin ve ekonomik sıkıntıların neden olduğu kanamayı durdurmaya olanak tanıyacak bir ateşkes ilanı için bir şans olabilir.
Araplara, onları bir araya getiren ve aralarındaki neredeyse tüm insani faaliyetleri kapsayan çok yönlü işbirliği mekanizmalarının kucaklayıcısı birliklerinin 75. yıldönümünü kutladıkları bugünde, dayanışmanın değerini hatırlatan bir mesaj göndermek istiyordum. Ne var ki, bu küresel salgın beni bir kez daha, ülkelerimizde yanan çatışma ateşlerini söndürmenin, kutuplaşmanın ve siyasi çatışmaların neden olduğu boşluğu kapatmanın, yaklaşan bu tehlike ile mücadele için seferber olmanın gerekliliğine değinen bir mesaj yayınlamaya sevk etti. Belki de bu felaket, Arap ülkeleri için aralarındaki işbirliği bağlarını güçlendirmeleri, her alanda aralarındaki koordinasyonu derinleştirmeleri için yeni bir fırsat olabilir. Zira salgının yansımaları sağlık alanı ile sınırlı kalmayacaktır. Herkes kısa olmayacak bir süre boyunca sürecek ekonomik ve sosyal yansımalarından etkilenecektir. Dolayısıyla, çabaları koordine etmek, deneyim alışverişinde bulunmak, yük ve maliyetleri paylaşmak için yeni Arap işbirliği çerçevelerinin belirlenmesine gereksinimiz var. Bugün yıldönümünü kutladığımız Arap Birliği, uzman kurumları, konseyleri ve organizasyonları ile gerek küresel salgınla mücadele gerekse diğer sorunlarda olsun amaçlarımızı gerçekleştirmek için en uygun mekanizma olarak kalacaktır.
Bir önceki kuşaktan bayrağı devralan bizlerin rolü, bu yolda yürümeyi sürdürmek ve Arap Birliği’nin bayrağının hep en yükseklerde dalgalanmasını, kendisini yıkmaya çalışan etkenlere karşı güçlü ve sağlam, dağılma çağrılarına karşı dayanıklı olmasını garantilemektir.
Allah’tan bu ümmeti korumasını, evlatlarını himaye etmesini, ilerleme ve kalkınma yolunu kollayıp gözetmesini diliyoruz.