Yeni olan yalnızca Suriyelilerin koronavirüs ve sonuçlarıyla mücadele etmeleri, gün geçtikçe kötüleşen ekonomik durumları veya şartların onların hayatta kalmalarını zorlaştırması değil. Burada yeniden kasıt, kendilerini ülke arenasına dayatan ve birbirine bağlı halkalar gibi görünen son olaylar ve fenomenlerdir.
Öncelikle Rami Mahluf’un sosyal medya aracılığıyla tekrar tekrar görünmesiyle birlikte iktidardaki ekip içerisindeki anlaşmazlıklar ve çekişmeler de gün yüzüne çıktı. Mahluf iktidar gelenekleri olarak bilinen ‘anlaşmazlıkları gidermek, yönetimin yapısını güçlendirmek ve safları düzenlemek’ gibi hususları ihlal ederek yalvarıyor, ricalarda bulunuyor, uyarıyor ve tehditler savuruyor.
Demagoji, gizlilik ve baskı sebebiyle iktidar dünyasına ilişkin herhangi bir haberin gerçek olduğunu ya da gelen bilginin doğru olduğu tespit etmek zorsa, ‘sebeplere yaklaşma ve neler olduğunu anlama çabası olarak’ genellikle olayla ilgili sorular sorulur. Rami Mahluf’un bugün medyada bu denli yer almasının ve sorunlarını insanların önünde dile getirmesinin sebepleri nelerdir? Oysa bunun mezhep çatışması ve iktidarın itibarı üzerindeki tehlikelerini en iyi bilecek kişi odur. Neden rejimin başındaki isimle arasında bir kopukluk yaşandı? Aralarındaki doğrudan iletişim kanallarını kim kapattı? Sebep gerçekten de bir miktar paranın ödenmesi hususunda yaşanan anlaşmazlık mı? Belki alternatif olarak rolünü pazarlamak istiyordur? Ya da boğulma riski altındaki bir tekneden erkenden atlamaya yönelik bir girişimdir?
Meseleleri kirli otoriter yolsuzluğu aklama noktasına getirmek kimin çıkarınadır? Aynı şekilde Mahluf şirketlerinin önemli yetkililerine karşı tutuklama furyasııoth başlatmak ve mallarına el koymaktan kim faydalanır? Burada birtakım gayeler doğrultusunda bu durumu teşvik eden dış güçler var mı? Yoksa bu devlet kurumlarını ve ülkenin servetini kontrol etmek isteyen Rusya ve İran arasındaki nüfuz mücadelesi unsurlarından biri mi?
Diğer taraftan bütün bu sorulardaki çeşitlilik ve farklılıkla birlikte verilecek birçok cevap bulunmasına rağmen kesin gözüyle bakabileceğimiz birtakım durumlar var. Suriye rejimi içerisinde yaşanan krizin derinliği ve manevra kabiliyetinin dar olması bunlardan biridir. Ayrıca bileşenler arasında güvenin yok olması, basit anlaşmazlıkların bile üstesinden gelinememesi ve bunların patlama derecesine varmasına engel olunamaması gibi hususlar kesin gerçekler arasında yer alır.
İkinci olarak Moskova’nın Şam rejimine hakaret mesajları gibi değerlendirilen hususlara cevap vermek amacıyla otoriterizme yeşil ışık yakılmasıdır. Bunların sonuncusu Rus basınında Suriye Devlet Başkanı Esed’in savurganlık ve yolsuzluk skandallarıyla ilgili yer alan haberlerden kaynaklı yaşananlardır. Diğer taraftan Esed, gelecek seçimlerde başarılı olmak adına halk içerisindeki tabanını genişletemedi. Onun söylenenler hakkındaki bu sessizliği, yerini bir başkasına bırakmasının ve devlet kurumlarının yeniden yapılandırılmasının yakın olduğunu gösteriyor.
Suriye’nin mevcut siyasi ve güvenlik yapısı göz önünde bulundurulduğunda herhangi bir kişinin duruma müdahale etmesi veya müttefik olan dış güçlerden birini eleştirmesi mümkün değildir. Bu eleştirmen, Behçet Süleyman gibi istihbaratın önemli isimlerinden olan ya da Halk Meclisi üyelerinden Halid el-Abud gibi biri olsaydı durum nasıl olurdu! Diğer taraftan eleştiri İran rolünü Moskova’nın rolüne tercih etme noktasına ulaşsaydı durum ne olurdu!
Ancak eleştirilerin naifliği bir kenara Suriye Devlet Başkanı’nın azledilmesi karşısında belirleyici bir Rus tutumunun olgunlaşması da dahil olmak üzere bir neticeler silsilesine kapı açılabilir. Bu, Suriye'nin yeniden yapılanmasında işbirliği yapmak isteyen bölgesel ve uluslararası tarafların kalbini kazanmak kaçınılmaz bir seçenek olarak olabilir. Aynı zamanda bu seçeneğin hayata geçirilmesi, çeşitli tarafların koronavirüs ile meşgul olmaları ve bununla ilgili maliyetler dolayısıyla bir süre gecikse bile muhtemelen zayıflamayacaktır.
Üçüncü husus olarak İsrail, Tahran ve milislerinin Suriye'deki mevcudiyetine yönelik gün geçtikte daha sert bir tutum takınıyor. Nitekim İsrail Savunma Bakanı, Tel Aviv'in hedefinin yalnızca İran'ın Suriye'de konuşlanma faaliyetinin önüne geçmekten ibaret olmadığını, bilakis bu hedefin İran’ın nihai olarak sınır dışı edilmesi olduğunu vurguladı. Bu, ülkenin uzak bölgelerinde bile olsa Tahran'a bağlı mevkilerin sık sık bombalanmasıyla açığa çıktı.
İsrail'in tutumundaki bu tırmanışın sebeplerinden biri de Tahran ve milislerinin Tel Aviv'in kalbindeki stratejik ve hayati yerleri hedef alacakları korkusuysa, Rusya'nın Suriye'deki rolüne dair açık desteğiyle ilgili bir başka sebep daha vardır. Herkes Tahran'ın Suriye'deki etkisinin rejimin başındaki isim ve onun iktidarla kalmasıyla bağlantılı olduğunu biliyor. ABD siyaseti ile işbirliği ve koordinasyonun gayesinin sadece İran'ı zayıflatmak veya boyun eğdirmek değil, içerideki durumu bir krize sürüklemek ve ülkeyi ablukaya almak olduğunu ifade eden kimseler de var. Bu bağlamda Kasım Süleymani’ye yönelik suikast gerçekleştirildi ve sonra İran’ın Irak ve Lübnan'daki etkisini zayıflatmak için Suriye'den çıkarılmasının yankıları üzerine bahis oynandı.
Önümüzdeki günlerde ve haftalarda Suriye sahnesinin kulislerinde yaşananlara ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıkabilir. Ancak yeni olan şey, şüphesiz insanların gelecekten duymuş oldukları endişelerini daha da artıracak. İnsanlar öldürülecek, yerinden edilecek ve ülkenin geleceği dış güçlerin eline bırakılacak. Diğer taraftan iktidar, ülkede bir yeninden yapılanma çalışmasının başlaması için sempati kazanmakta başarısız olmakla birlikte krizlerin yükünü de hafifletemedi. Buna rağmen toplumun geri kalan güçlerini tüketmekte ve iktidarı ele geçirmesinden bu yana başladığı yıkım döngüsünü tamamlamakta ısrar ediyor.
TT
Suriye sahnesindeki yeni durumlar
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة