Remzi İzzeddin Remzi
Mısırlı büyükelçi ve BM eski yetkilisi
TT

Avrupa ve Libya imtihanı

Akdeniz'in iki yakası arasında, Avrupa ve Arapların ortak stratejik çıkarları doğrultusunda yakın işbirliği çağrısında bulunuyorum. Her iki tarafın ticaret, enerji ve turizm gibi çeşitli alanlarda ortak ekonomik çıkarlarının yanı sıra göç ve terörizm gibi karşı karşıya kaldıkları tehditler ve endişeler bulunuyor.
Bütün bu faktörler taraflar arasında bir iş birliği ve koordinasyonun sağlanmasının zeminin oluşturur. Bununla birlikte Akdeniz'in güneyindeki krizlerin devam etmesinin ve şiddetlenmesinin Avrupa'daki istikrarı olumsuz etkilediğine şüphe yok. Bu durum, Suriye ve Libya söz konusu olduğunda daha açık görünüyor. Her ülke kendine özel bir tarzda Avrupa'yı etkiliyor.
Önceki yazımda, Avrupa'nın Ortadoğu'daki krizlerin hiçbirini çözmek için inisiyatif kullanamayacağını, bunun yerine bölge ülkelerinden kaynaklanan herhangi bir insiyatife cevap verebileceğini ifade ettim. Görünüşe göre kısmen haklıyım. Avrupa'nın Libya'daki çatışmanın çözümü için katkıda bulunabileceği yönünde hala umut var. Berlin'in göç sorununun yansımalarıyla ilgili endişeleri sonucunda ve dönemin Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin de teşvikiyle düzenlenen Libya konulu Berlin Konferansı’nın çıktıları bunun için bir zemin teşkil edebilir.
Berlin Konferansı Libya'da siyasi çözüme giden yolda önemli bir adım olsa da Avrupalıların arasındaki derin bölünmelerin üstesinden gelinmesini sağlayamadı. Avrupa ortak çalışma mekanizmalarının siyasi uzlaşı çabalarını desteklemek için aktive edilememesi bunun kanıtıdır. NATO, ortak problemlerle başa çıkılması için çerçeve olmak bir yana üyelerinin arasındaki bölünmelerin derinliğiyle maluldür. Nitekim ittifakın iki üyesi olan Fransa ve Türkiye arasında neredeyse doğrudan bir çatışmaya yol açabilecek bir durumla kararlı bir şekilde başa çıkamadı. Avrupa Birliği bile somut adımlar atmaktan ziyade açıklama yapmakla yetiniyor görünüyor.
Libya Avrupa için çok önemli bir bölge olmasına rağmen durum bu şekilde seyrediyor. Avrupa’ya yasadışı göç akını için bir sıçrama tahtası mesabesinde olan Libya, ayrıca önemli bir enerji kaynağı ve teröristler için bir sığınaktır.
Avrupa'nın Libya'daki ekonomik ve güvenlik çıkarları bir kenara, Avrupa bu ülke halkına karşı ahlaki olarak sorumludur.
Libya halkını Muammer Kaddafi yönetiminden korumak için askeri müdahalede bulunan Avrupa değil miydi? Libya'yı istikrara kavuşturmak için ne yaptılar?
Avrupa askeri müdahalesinin, Irak'taki çoğu yabancı askeri müdahalede olduğu gibi ne bir vizyonu ne de açık programı vardı. Avrupa, Libya halkını daha iyi bir gelecek beklentilerini karşılamaksızın büyük tehlikelerle dolu bilinmeyen bir kaderle karşı karşıya bıraktı. Avrupalılar konferanslar düzenlemek ve enerji kaynaklarının devamlılığını sağlamak için yarışırken, Rusya ve Türkiye Avrupalıların hatasından faydalanarak Libya'da önemli oyuncular haline geldiler.
Avrupa’nın önünde ise sadece iki seçenek var: Ya Suriye'de izledikleri politikaya benzer bir politika izleyecekler ya da Libya'da kapsamlı bir anlaşmanın sağlanması için doğrudan rol alacaklar.
Libya'daki en iyi çözümün -nereden geldiği fark etmeksizin- tüm tarafların çıkarları arasındaki dengeye dayanması gerektiği açıktır. Bu, özetle merkezinde enerji meselesinin yer aldığı ‘büyük bir anlaşmaya’ ulaşmak demektir. Ancak böyle bir düzenlemenin dikkate alınması, ABD seçimlerinin sonrasına kadar ertelenmek zorundadır. Her ne kadar Avrupa, Rusya ve bölge ülkeleri arasındaki anlayışlar bunun yerini alabilirse de Washington'un en nihayetinde bunu onaylaması gerekir.
Öte taraftan bu konuda herhangi bir ilerleme kaydedilmeden önce Avrupa çıkarları için ciddi bir tehdit haline gelen Türkiye müdahalesiyle uğraşmak gerekecektir.
Rusya -Suriye'de olduğu gibi- bununla tek taraflı olarak başa çıkma konusunda pratik bir deneyime sahip olmasına rağmen, Libya örneğinde durum farklı.
Nitekim Avrupa Birliği'nin oynayacağı rol, Ankara'nın Libya'daki siyasi ve ekonomik hırslarına son vermede belirleyici olacaktır. Avrupa Birliği burada sağlam ve kararı bir duruş sergilemelidir. Zira Avrupa’nın çıkarları, Ankara'nın enerji konusundaki hayalleriyle çatışmaktadır. Bazılarının Türkiye'nin Libya'da askeri ve deniz üsleri kurma arayışını, NATO'nun çıkarına olacak şekilde Rus varlığına karşı bir kazanç olarak görüyor.
Oysa gerçek şu ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin çatısı altında Türk siyasetini takip edenler, NATO ile herhangi bir ilgisi olmayacak şekilde Türkiye'nin kendi hesaplarına ve çıkarlarına tabi olduklarını fark ediyorlar.
Avrupa Birliği'nin rolünü canlandırmanın yolunu açabilecek ilk adım, Almanya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve Avrupa Birliği (AB) başkanlığından yararlanarak siyasi çabalara ivme kazandırması olabilir.
Almanya'nın hem Rusya hem de Türkiye ile özel ilişkileri olduğu için bu konuda ekstra avantajların bulunduğuna şüphe yok. Ayrıca bu ay içerisinde yapılacak olan iki özel toplantının uygun bir şekilde değerlendirilmesi durumunda politik çabalara katkıda bulunması mümkündür. Ayrıca Almanya mevcut meseleleri Berlin Konferansı ve Birleşmiş Milletler süreci çerçevesine taşımak için iki toplantıdan istifade edebilir. Bunun birlikte Libya'daki yönetim yapıları arasındaki çıkmazın üstesinden gelmeyi amaçlayan son Mısır girişiminden faydalanabilir. Nitekim Libya’daki başkanlık konseyi siyasi bir çözüm yolunda ilerlemeyi engelleyen ana sebeplerden biriydi. Bu şekilde Almanya ve dolayısıyla da Avrupa, Arap girişimine yanıt vererek çabalarının güvenilirliğini artıracaktır.
Ateşkes konusuna gelirsek, her ne kadar askeri operasyonların bu aşamada biraz sakinleştiği görülse de temas hatlarında ateşkesi stabilize etmek gibi acil bir ihtiyaç var. Bununla birlikte ‘silah ve paralı asker’ akışını önlemek için daha sıkı önlemlerin alınması gerekiyor.
Burada Mısır’ın, kendi girişimi uyarınca uzlaşı hükümeti güçlerinin ilerlemesi konusunda kırmızı bir çizgi belirlediğini belirtmek önemlidir. Şu anda Avrupa, gelinen aşamada kararlılık sağlanması için birleşik bir tutum sergilemelidir. Silah ve paralı askerlerin Libya'ya akışını durdurmak için daha katı önlemler almalıdır. Libya'da savaşan tarafların bu aşamada resmi bir ateşkese ulaşmaları, Birleşmiş Milletler’i devreye sokacak ve siyasi süreci tekrardan başlatacaktır.
Libya krizi, Avrupa'ya ‘ülkeleri arasındaki farklılıkların üstesinden gelebileceğini ve yüksek menfaatler için zorluklarla başa çıkabileceğini’ kanıtlama fırsatı sunuyor.