Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Sudan: Bir darbe mi, yoksa iktidarın ele geçirilmesi mi?

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz Eylül ayında, “geçiş hükümetine karşı darbenin kırmızı bir çizgi olduğunu” ifade etti. 25 Ekim'de, Sudan ordusunun bir iç savaşın patlak vermesini önlemek için iktidarı ele geçirdiğini ve ordunun siyasi geçişin gidişatını düzeltmeye yönelik bu hamlesinin darbe olmadığını belirtti.
Sudan'da yaşananlar bir darbe mi yoksa iktidarın ele geçirilmesi mi? İkisi arasındaki fark nedir? Son zamanlarda Sudan'da yaşananlar, özellikle Afrika özelinde askeri darbeler dönemine dönüş anlamına mı geliyor? Askeri darbelerin nedenleri nelerdir? Darbeler iktidarı ele geçirmek adına gerçekleştirilen askeri darbeler mi olmak zorundadır? Yoksa, rejimlerin anayasal meşruiyetine dokunan anayasal nitelikte başka darbe biçimleri de var mı? Darbelerin kınanması, Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca diğer devletlerin iç işlerine karışılmasını yasaklayan uluslararası hukuk ilkelerinin ihlali olarak görülebilir mi? Öte taraftan bu kavram, büyük güçlerin birbirleriyle olan mücadelelerinde kullandıkları Soğuk Savaş dönemiyle mi sınırlıydı, yoksa Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra bile yansımaları hala etkili mi?
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, 25 Ekim Pazartesi günü, olağanüstü hâl ilanının yanı sıra Egemenlik Konseyi ile Bakanlar Kurulunun feshedilmesini de içeren paket dahilinde anayasal belgenin maddeleri üzerindeki çalışmaların askıya alındığını açıkladı. 2019 Ağustos’ta iktidardaki askeri konsey ile sivil muhalefet arasındaki güç paylaşımı için imzalanan anayasal belgeye göre imza tarihinden itibaren 39 ay sürecek bir geçiş dönemi olacak ve sonra seçimler yapılacaktı. Aynı zamanda belgede, geçiş dönemi yönetim organlarının, devletin başı ve egemenliğinin simgesi olan Egemenlik Konseyi, devletin en yüksek yürütme yetkisini temsil eden Bakanlar Kurulu ve yasama yetkisinin yanı sıra yürütme organının denetlenmesini elinde bulunduran Yasama Meclisi’nden oluştuğu belirtiliyor.
Abdulfettah el-Burhan, askeri ve sivil bileşenler arasında üzerinde anlaşmaya varılan anayasal belgenin bir dizi maddesini iptal etti. Bunlar arasında, başbakan, bakan ve valilerin atanmasına ilişkin 12’nci madde ile Bakanlar Kurulu’na ve rolüne ilişkin 15’inci madde de yer almaktadır.  Ayrıca Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’ne Yasama Meclisi'nin yüzde 67'sini oluşturma hakkının verilmesini öngören ve bu meclisin oluşumuna ilişkin olan 24’üncü maddenin üçüncü fırkası da yürürlükten kaldırıldı. İptal edilen bir diğer madde ise, Egemenlik Konseyi üyelerinin yemin etmelerinin ardından askeri konseyin feshedilmesini öngören 72’nci maddeydi.
Şu anda sorulması gereken soru, özellikle bu maddelerin iptal edilmesinin işaretleri ve nedenleri ile ilgilidir. Bunun cevabı ise açıktır. İlgili maddelerin kaldırılması, askeri darbenin unsurlarının tamamlanmasına yöneliktir. Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’ne birtakım yetkiler veren maddeler iptal edilmiş, demokrasinin tezahürlerinin sivil unsurları olarak görülen siyasi partiler reddedildi ve askeri konseyin feshedilmesini öngören 72’nci madde yürürlükten kaldırıldı.
Elbette bu, uzmanların varlığını gerektiren birtakım krizlerle başa çıkmak adına parti mensubu olmayan teknokratlardan oluşan bir hükümetin kurulmasını engellemez. Burada Abdulfettah el-Burhan’ın icraatlarına bağlı olan kişilerin, sivil bileşeni, ‘yasama meclisini oluşturma hazırlığı’ konusunda başarısız olmakla eleştirdiklerini görüyoruz. Öyleyse, bu meclisin oluşumuna ilişkin olan 24’üncü madde neden iptal edildi? Bu maddenin iptal edilmesinin asıl amacı, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’ne verilen meclisin yüzde 67'sini oluşturma hakkının iptal edilmesi ve oranın yeninden formüle edilmesi miydi? Yoksa Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin yerine ordunun vizyonlarına yakın diğer sivil güçleri getirmek mi?
Burada, Radio Canada’nın 2019'un başında işaret ettiği bir istatistiğe dikkat çekmek gerekiyor. Buna göre yalnızca Afrika 70 yılda 200 darbeye tanık oldu! Sudan darbesinden önce Afrika, bu yıl Mali ve Gine'de iki askeri darbeye tanık oldu. Bu durum, kıta ülkelerinde ve dünyanın başka yerlerindeki demokratik rejimlerin kırılganlığını göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Guterres'in darbelerin yayılması olgusuna ilişkin büyük güçlerden saflarını birleştirmelerini talep etmesine rağmen, 28 Ekim Perşembe günü Sudan hakkında bir açıklama yapmadı. Sadece iktidarın ordu tarafından ele geçirilmesi karşısında duyulan endişe dile getirildi ve askeri konseyden “siviller tarafından yönetilen bir geçiş hükümetine geri dönülmesi” talep edildi. Tüm bunların, BM Genel Sekreteri’nin söylediklerinin doğruluğunu açıkça göstermektedir. Guterres, BMGK’nın, büyük güçler arasındaki jeopolitik bölünmeler nedeniyle güçlü önlemler almakta zorlandığını ifade etmişti. Bu da bizi, sosyalist kampın izinden giden bir ülkede yapılan darbenin, Batı ülkeleri tarafından memnuniyetle karşılandığı Soğuk Savaş dönemine götürüyor. Bunun tersi de doğrudur.