Türki Dahil
Gazeteci yazar
TT

Zorluklara göğüs germek

“Zorluk derecesi ne kadar fazla olursa motivasyon da o kadar büyük olur”... 20. yüzyılın en ünlü tarihçilerinden İngiliz Arnold Toynbee (1889-1975) bu meşhur sözü üzerine, zorlukların medeniyetlerin ortaya çıkmasında temel bir faktör olduğu düşüncesinden hareketle medeniyetler ile milletlerin ve halkların tarihine ilişkin özel bir teori inşa etti.
Zorluklarla karşılaşmak bireylerin, toplumların, devletlerin ve kurumların paylaştığı ortak bir durumdur. Ancak, bu zorluklara verilen yanıt ve bunlarla başa çıkma şekli, zorluğun onu ideal bir biçimde karşılayan kişileri mükemmelliğe, parlaklığa ve başarıya götüreceğinin bir garantisidir. Zorluğun baskılarına kim teslim olur, ona boyun eğer ve önünde ufalırsa sonu çöküş, düşüş ve en iyi durumda mağlubiyet ve başarısızlık olacaktır.
Toynbee yukarıda geçen düşünceleri şu sözleri ile haklı çıkarıyor:
“Zorlukların dayattığı ıstırap ve beraberinde getirdiği baskı, psikolojik yapıyı güçlendirmeye ve sabır ve sorumluluk duygusuna sahip, pozitif düşünen, girişimci, kendinden emin, geleceğe odaklı ve umut sahibi bir medeniyet insanı oluşturmaya çalışır. Aynı zamanda eşdeğer bir muadille bağlantılı ıstırap, umutsuzluk, umursamazlık, tembellik ve kayıtsızlık gibi etkin bir birey olmayı ve hareketi engelleyen olumsuz özelliklerden sıyrılmaya yardımcı olur. Dolayısıyla, zorlukların kendisi medeni şekillenme ve harekette olumlu bir faktör haline gelir.”
Bir arkadaş grubuma “Sizce günümüzdeki en ileri millet hangisi?!” diye sorduğumu hatırlıyorum. Bu soruya biri Japonlar, diğeri Almanlar, bir başkası ABD’liler, ötekisi Koreliler vs. şeklinde cevap vermişti.
Buna karşılık kendilerine şöyle demiştim:
“Her birinizin haklı olduğu bir yer var ancak bu halkların ve milletlerin ortak noktası ne? Ne zaman seçkin ve büyük bir konuma ulaştılar?”
Gerçek şu ki, geçmişte yaşamış olan her millet veya halk, şişenin dar boğazından geçip köprüye ulaşmasını sağlayan ve ekinlerini yetiştirip pazara çıkardığında ürünlerine bütün çiftçilerin hayranlıkla bakmasına yardımcı olan zorlu bir musibete maruz kalmasının ardından ihtişam ve refahını elde etmiştir.
Başarılı insanların izledikleri yolu incelerse, onların yaşadıkları zorlukları ve sıkıntıları görür. Kırılmalar çöküşler ve mağlubiyetler onları yoğurdu ve içlerindeki altın minerali görünene kadar eritti.
İşte buradan atılgan ruhları güçlendirdiği ve cesareti kırılmış kalpleri yüreklendirdiği için zorlukların değeri ortaya çıkıyor.
İmtihanlardan ve meşakkatlerden nasibini almayan zengin rahat tipler sivrilemez. Çünkü iradesi kırılgan ve ruhu paramparçadır. Öyle biri de ilk adımda yere düşer ve herhangi bir esintide yıkılır! Almanların meşhur bir atasözü vardır: “Tokluk açlıktan daha ölümcüldür!” İngilizlerin ise farklı bir şekilde ifade edilen ancak aynı anlamı taşıyan bir atasözleri vardır: “En mutlu insanlar zaruri ihtiyaçları dışında lüks şeylere ihtiyaç duymayanlardır.” Bolluk ve rahatlıktan uzak olan insanlar doğal olarak mutluluğun bolluğunda yaşarlar. İbn Miskeveyh ‘Sonsuz Hikmet’ adlı kitabında bazı bilginlerin sözlerini naklediyor. Bunlardan biri de şu: “Uzun süre duyulacak haz, az bir zaman sabır göstererek elde edilir.”
Mütenebbî ne güzel söylemiş:
“Bırakın kimsenin ulaşmadığı yükseklere ulaşayım. Zira yükseklerin çetinliği zorlukların içinde gizlidir, bulması kolay olana erişmek kolaydır.
Onur verici şeyleri üç kuruş karşılığında istiyorsunuz. Ancak arı sokmasına tahammül edemezseniz bala ulaşamazsınız.”
Zorlukların farkında olan Bakan Ebu Muhammed el-Mehbeli (ö. 352 h.) şöyle diyor:
“Zorluklara maruz kalan, musibetlerin karşısında sağlam durur.”
Cahiliye döneminin şairlerinden el-Husayn bin el-Humam zorluklar ile kendine has yöntemiyle başa çıkıyordu:
“Hayatımı yaşamakta geç kaldım. Sonra baktım ki ilerleyeceğim bir hayat kalmamış.”
Büyük insanlar hakkında konuşmaya geri dönersek, sevgili okuyucular çoğunuz muhtemelen ancak yüzlerce başarısız denemeden sonra ampulü icat edebilen Thomas Edison'un şu sözlerini işitmişsinizdir: “Başarısız olmadım, sadece işe yaramayan 10 bin yol buldum.” Zorlukları birer armağana dönüştüren, büyük insanların ruhları ve güçlü himmetleridir. Bu yüzden Edison aynı zamanda şöyle söylüyor: “İnsanın düşüşü başarısızlık değildir. Asıl başarısızlık ayağa kalkmamaktır.”
Tunuslu merhum şair Ebü'l-Ḳāsım eş-Şâbbî ne güzel yazmış:
“Dağlara tırmanmaktan korkan sonsuza dek çukurlarda yaşayacaktır.”
Güzel bir kapanış yapalım. Beliğ sözler söylemek zor bir iştir ve bunun üstesinden Mütenebbi’den başkası gelemez. Öyleyse kendisinden bir beyit aktaralım:
“Büyük insanlara yapabilecekleri kadar büyük işler düşer. Cömert insanlara cömertlikleri kadar bolluk gelir.
Bu işler küçük bir insanın gözünde büyürken, büyük insanların gözünde küçülür.”