Sevsen Şair
TT

Savaş ve diplomasi arasında

İran'ın vekilleri aracılığıyla Kızıldeniz ve Akdeniz’e uzanmayı hedeflediği esas projesini tamamlamak için zamana ihtiyacı var. Dolayısıyla, müzakerecilerin mümkün olduğu kadar uranyum zenginleştirme oyunu ile oyalaması İran’ın kullandığı bir  araçtır. Görünen o ki Batı da İran ile bu oyunda birlikte!
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin İran ile ilgili iki hafta önce düzenlenen 2021 Manama Diyalog Forumu’nda yaptığı açıklamada askeri müdahalenin ihtimal dışı olduğunu söyleyerek silahların tek başına barışı sağlayamayacağına ve diplomasiden yararlanılmasının önemine işaret etti.
1988 yılında 33 bin İranlının idam edilmesinde parmağı olan Reisi’nin göz kırptığını gören Ali Hamaney’in ve Reisi’nin yüzünde bu açıklamayı duyunca oluşan rahatlamayı neredeyse görebiliyorum. Zira bu açıklama Reisi ve Hamaney’e daha çok vakit kazandırmış oldu.
Bölge ülkeleri ne tarihlerinde ne de mevcut yayılmacı hırslarında saldırganlar ülkeler olmadıkları için ABD ile savaş seçeneğinin ihtimal dışı olması hususunda aynı fikirde olsalar da son yıllarda bölgenin girdiği savaşlarda İran her zaman şu veya bu şekilde saldırgan taraf olmuştur. Bu yüzden bölge ülkeleri, anayasasında yer alan ve ajanlarına kendi adına savaşmaları için silahlar sağlayarak gerçekliği kanıtlanmış yayılmacı emelleri olan bir rejimle karşı karşıya. Bunlar yıpratma savaşlarıdır. Bu savaşlardan vekillerine silah kaçakçılığı yapan İran sorumludur. Bu rejim İran’da iktidara geldiğinden beri bölge savaştan savaşa sürükleniyor. Bu da yazımızın başında bahsettiğimiz şeyi doğruluyor; yayılmacılık İran’ın esas projesidir.
ABD’nin açıkladığı stratejinin yorumlanmasına gelince, İran için bu ABD birimlerinin gözleri önünde yapılan silah kaçakçılığının ve öte yandan da bölge ülkelerine savunma sistemleri satışının daha fazla artırılması demek. Savunma Bakanı Lloyd Austin savunma sistemleri sayesinde Suudi Arabistan Krallığı’nın maruz kaldığı saldırıların yüzde 90'ından fazlasını püskürttüğünü söyledi. Böylece bütün kuşlar tek bir darbede ölüyor ve ‘çatışmayı yönetme’ süreci, çatışmanın taraflardan birinin lehine olmadan ABD kazanımlarının elde edilmesiyle sona ermeden devam ediyor.
İran'ın bölgeyi yıpratmak ve sürekli balistik füzelere ve insansız hava araçlarına (İHA) karşılık vererek meşgul etme sürecine devam etmek için bu açıklama yeterli. Bütün ABD’li yetkililerin öne sürdüğü diplomasi ile sınırlı olan diğer seçeneklerden bahsedecek olursak, İran bu seçenekleri daha fazla zaman kazanmak ve silah kaçakçılığı ve milislerini desteklemek için daha büyük bir fırsat olarak görüyor.
Manama Diyalog Forumu’nda birçok Körfez yetkilisi, güvenlik ve istikrarın garantisi olarak Körfez bölgesindeki üslerde bulunan ABD güçlerinin “geri çekilmesinden” duydukları endişeyi dile getirdi. Öyle ki, ABD’nin DEAŞ ile Mücadele Küresel Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk bu konuda bir açıklama yaparak “Pek çok kez ABD’nin Orta Doğu'dan ayrılıp ayrılmayacağı soruldu. Size açık olayım. ABD hiçbir yere gitmiyor” dedi.
Daha sonra McGurk "ABD İran'la gelecekteki herhangi bir anlaşma hususunda yalan vaatlerde bulunmuyor. Ortakları tehlikeye atacak anlaşmalar imzalamayacağız” açıklamasında bulundu.
Gerçek şu ki, topraklarımızda ABD kuvvetleri olsun ya da olmasın ABD istese bir savaş başlatabilir veya topraklarımızda olması gerekmeden saldırılara karşı koyabilir. Nitekim savaşlar artık uzaktan, hatta gerekirse uzaydan bile yapılıyor. Üsler olup olmaması bizim aradığımız garantiler değil.
Öte yandan “Ortakları tehlikeye atacak anlaşmalar imzalamayacağız” sözü tamamen yalan. 2015 yılında imzalanan ilk anlaşma, yaptırımların askıya alınmasına neden oldu ve İran'a milyarlarca dolar sağladı, ki İran'ın bu dolarları Hizbullah'ı, Haşdi Şabi güçlerini ve Husileri desteklemek için kullandığı bilinen bir gerçek. Bu yüzden balistik füze programını muaf tutan ve ayrı değerlendiren ilk anlaşma tıpkı ikincisinde de olacağı gibi bizim için tehlike yarattı.
Özetleyecek olursak, ABD’nin savaşı ve diplomasisi arasında seçeneklerle dolu büyük bir mesafe var, ki ABD bu seçenekleri büyük bir soğuklukla ele alarak İran’a ihtiyacı olan zamanı vermiş oluyor. Zira ABD stratejisinin İran'ı geri adım attıracağı sanılıyordu ancak gerçekte olan bitene baktığımızda İran'ın savaş seçeneğinin söz konusu olmadığının farkında olduğunu görüyoruz. Onun için diplomasi müzakere oyunu. Burada bu durumdan istifade eden iki taraf var; İran nüfuzunu genişletiyor, ABD'deki silah üreticileri ise daha fazla anlaşma yapıyor.
ABD’nin stratejisi başarılı olsaydı, ABD diplomasisinin ki artık bu kelime ne demekse elde ettiği kazanç ile bölgeyi istikrara kavuşturmak için Hizbullah ve Haşdi Şabi’nin yanı sıra Husiler de silahını bırakıp diplomatik çözüme gitmeliydi ve biz de kendimizi tamamlanmayan ve tamamlanmayacak olan nükleer dosya ile uğraşmaya adamalıydık. Bu nükleer dosya tamamlanmayacak çünkü İran'ın bize göstermeye çalıştığı gibi nükleer bomba elde etmek gibi bir niyeti yok. Zira bunu yapması sizinle oynadığı altın tavuğu kesmesi demek olur.