Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Suudi başarısı ve ABD’nin dönüşü

Cidde’deki Suudi Arabistan-ABD ve ABD-Körfez Arap ülkeleri zirveleri sona erdi. Önemli ve geniş başlıkları olan bu zirvede en ön plana çıkan, ABD Başkanı’nın bölgeden çekilme hatasını kabul etmesiydi. Bu nedenle gerçekleştirmiş olduğu ziyaret, Suudi-ABD ilişkilerini doğru yola tekrar döndürdü. Başkan Joe Biden, İsrail ziyareti sırasında bölgeden geri çekilme ve ardından burada bir boşluğa sebep olma hatasını kabul etti. Ancak en önemli görüşmesi, Cidde'de Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile gerçekleştirdiği görüşme ve iki ülke arasında 18 anlaşmanın imzalanmasıydı.
Bu toplantının etkili olduğundan hiç şüphem yok. ABD’li başkan başta olmak üzere ABD’liler, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'dan şeffaf bir şekilde duyulması gereken her şeyi duydular. Nitekim Suudi-Amerikan zirvesinin hazırlıkları uzun zaman aldı ve ayrıntılara çokça dikkat edildi. Her ne kadar bazı Amerikan medyası bu zirveyi, ABD’nin Suudi, Körfez, Arap ve bir bütün olarak bölge ile ilişkilerinin genel çıkarına değil, belirli bir gündeme hizmet eden ayrıntılarına odaklanarak meseleyi çarpıtsa da bu görüşmeler her açıdan başarılı kabul ediliyor.
Burada, ABD Başkanı Biden’ın Cidde'de insan haklarına dair konuşmasının ardından olanlara, Suudi yetkilinin Biden’in söylediklerine karşı yanıtına ve Veliaht Prens Muhammed'in açık bir şekilde gösterdiği tepkiye rağmen ‘başarılı’ diyorum. Suudi tarafı bu sözlere hızlı ve güzel bir şekilde tepki verdi. Yapılan açıklamalar özellikle de gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili idi. Bu hikaye sık sık şantaj amaçlı kullanıldı. Bu nedenle şeffaflık çok önemliydi.
Biden, Cidde'de yaptığı konuşmada askeri anlaşmalar da dahil olmak üzere çeşitli anlaşmaların yanı sıra İran'ın sabotaj eylemlerine karşı önlem almak üzere adımlar atmaktan ve önümüzdeki yıllarda Suudi-ABD ilişkilerini garanti edecek birtakım anlaşmalardan bahsetti. Bu, ilişkilerinin doğru yolda olduğu ve daha fazla zamana ihtiyacı olacağı anlamına geliyor. Bu nedenler bizzat ABD’nin kendi durumuyla ilgilidir. İlişkilerin rayına oturtulması ABD-Körfez-Arap ilişkilerine yansıyacaktır. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Başkan Biden, ABD'nin bölgeden çekilmesi, böylece Ruslar ve Çinliler için yer açması ve İran'ın yıkıcı genişlemesi hususunda hatasını kabul etti. Biden’in itirafı Suudi, Körfez ve Arapların ABD'nin geri çekilmesine yönelik eleştirilerinin doğruluğunu teyit ediyor. Ayrıca Biden’in kendisiyle bölgeden çekilme fikrini pekiştirdiği eski ABD Başkanı Barack Obama'nın belirlediği politikaları bir kenara bıraktığı anlamına geliyor.
Bugün bölge, Suudi-ABD ve ABD-Körfez Arap ülkeleri koordinasyonunun daha da netleştiği bir eğilimle karşı karşıya. Herkes, uzun ve ayrıntılı görüşmelerin ardından duyulması gerekeni duydu. Bugün, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın doğrudan denetimi altındaki Suudi liderliği, Suudi-Amerikan ilişkilerinin gidişatını düzeltmeyi ve Arap Körfezi saflarını yeniden birleştirmeyi başardı. ABD ve uluslararası toplum karşısında tek sese sahip bir topluluk buldu. Bu yalnızca Suudi Arabistan için değil, tüm bölge ve aklı başında insanlar için bir başarıdır. Bu, Suudi Arabistan’ın yolu ve yaklaşımıdır. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın parlak vizyonu olan 2030 Vizyonu ruhunun özüdür.