Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Rejimle yüzleşecek bir Suriye politikası geliştirmek

Suriye’nin son 10 yılı, Esed rejiminin suçlarının kara bir kaydını oluşturuyor. Bu özet ifade, ne rejime karşı seferberlik amaçlı bir propaganda cümlesi ne de rejimi yargılamaya hazırlanan bir yargı organına sunulan iddianamenin başlığı değil.
Bilinen ve suç emarelerinin en üst düzeyde, ülkeler, kuruluşlar ve medya dahil olmak üzere tüm Suriye meselesiyle ilgili ve alakalı taraflarca belgelenmiş politika ve uygulamaların bir özeti.
Dahası bu suçların sorumluları hala mevcut ve bazı suçların üzerinden yıllar geçmesine rağmen çoğunun pratik sonuçları varlığını koruyor.
Rejimin suç sicili kabarık olduğundan ve bu köşede tamamını ele alamayacağımızdan, suç örnekleri üzerinde duracağım ve bazılarına dikkat çekeceğim.
Rejimin bu suçlardaki sorumluluğundan nasıl sıyrıldığını, sorumluluğu başkalarına -ki bunları çoğu mağdurların kendisi ya da şahitler veya Esed rejiminin suçlarının mağdurları listesine katılmadan önce bu suçlara katılanlardır- nasıl yüklediğini açıklayacağız.
Siyasi coğrafya alanında rejimin suçları iç ve dış suçlar olarak ikiye ayrılır. Bu ayrım, suçların niteliği, sonuçları, mağdurları ve tanıkları, çeşitli taraflara karşı iç ve dış düzeydeki ilgili politikalar açısından daha fazla aydınlatılmasına katkı sağlar.
Rejimin iç suçları, Suriyelilere karşı gerçek mermilerle ateş açmak ve kovuşturmakla başladı ve bunun sonucunda ölümler, yaralanmalar ve tutuklamalar yaşandı. Tutuklamaları gözaltında sırasında tecavüz ve işkence suçları takip etti ve burada ölenler oldu. 
Kitlesel katliamların yaygınlaşması, ardından kimyasal silah ve varil bombalı saldırılarıyla birlikte kuşatma ve yerinden etme suçları devreye girdi.
İran ve milisleri başta olmak üzere dış müdahalelerle suçlar arttı ve çeşitlendi. 2015 yılında Rusya'nın müdahalesi ile yüksek bir boyuta ulaştı.
Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi rejimin daha önce kontrolünü kaybetmiş olduğu bölgelerde yeniden kontrolü ele geçirmesine, bu bölgelerde uzlaşıların sponsoru ve garantörü olarak görünmesine karşın Rusya’nın sessizliğinin gölgesinde tutuklama ve suikast suçlarını işlemesine engel olmayan uzlaşılara varmasına katkıda bulundu.
İç suçların ikinci hattı, Suriyelilerin evlerinden dükkânlarına, çiftliklerine ve işyerlerine kadar maddi güçlerinin yok edilmesi, uydurma ve asılsız gerekçelerle mallarının çalınması, el konulması ve müsadere edilmesi dahil olmak üzere başka yönlere uzanıyor. Ancak bu hattaki suçların en önemli yanı, dini ve mezhepçi eğilimleri arttırarak Suriyelileri bölme politikalarını desteklemeye ve kendisini “azınlıkların” koruyucusu deklare etmeye, tüm gücünün ve uzmanlığının yoğunlaştığı bir alanı oluşturan militarizmi ve silahlanmaya güçlendirmeye dönük müdahalesiydi.
Rejimin kendi içerisinde işlediği suçları, rejime yönelik siyasi tutumlarına bakmaksızın Suriyelilerinin çoğunu hedef aldı. Muhaliflerini, ona isyan edenleri ve bunların şehirlerdeki ve köylerdeki sosyal kuluçka merkezlerini kapsadı. Tarafsızları içerdi ve hatta bazen rejimin destekçilerine ve planlama, denetleme ve yürütmede olsun onun suçlarına katılan bazı kurmaylarına kadar uzandı.
Bu son liste uzundur, rejimin bekası ve Suriyelileri onun kontrolüne döndürmek için çalışan kurmayları, şahsiyet ve kurum olsun kendisine yakın isimlerle doludur. Bunlar arasında ordu ve istihbaratta üst düzey subaylar, rejimin başkanı Beşşar Esed’in kuzeni Rami Mahluf, bir diğer kuzeni Zul-himma Şaliş ve Esed ailesinden birkaç kuzeni daha bulunuyor. Bunlardan her biri sadece kendi çıkarlarını düşünen, savaşında acımasız silahları sınırsız bir şekilde kullanan otoriter bir terör grubunun politikaları içinde birer örnektir.
Rejimin ikinci tip suçları olan Suriyelilere ve uluslararası hukuka karşı işlediği suçlara gelince, uluslararası toplum, devletler, uluslararası örgütler, organlar ve kamuya mal olmuş kişilere yönelik eylem ve politikalarıdır. Bu ikinci tip suçlar, rejimin politika ve uygulamalarına karşı çıkan veya engel olan kurum ve şahıslara odaklansa da, bazen rejimin çıkarları, bir noktada onlara karşı bazı suçları işlemesini gerektirdiği dost veya yakın taraflara da uzanır.
Rejimin Suriyelilere ve uluslararası hukuka karşı işlediği suçlar listesi, savaş suçu olan sivilleri hedef almak, soykırım, kimyasal silah kullanımı, mahkumlara işkence, aşağılayıcı muamelede bulunma ve öldürme gibi uluslararası ve insan hukukunun ihlaliyle ilgili genel suçlar dahil olmak üzere pek çok suçu içeriyor. Silahlı çatışmalar sırasında tecavüz ve cinsel şiddet uygulamakta bu listeye dahil.
Esed rejiminin diğer ülkelere karşı işlediği suçlar arasında onlara mülteci ihraç etmek, sığındıkları ülkelerde mültecilere karşı faaliyetlerde bulunarak onlara karşı nefreti yaymak, yaşam koşullarını zorlaştırmak, Suriye’de gazetecileri tutuklayıp öldürmek var.
Bunlara bir de ülkeler, liderler, başta insan hakları ve insani kuruluşlar olmak üzere kurumların, uluslararası kuruluşların ve devletlerin her düzeyden figürlerine karşı yalan, iftira ve karalama kampanyaları yürütmeyi de ekleyebiliriz.  
Bütün bunlar, rejimin başından beri seçtiği ve halen Rus ve İranlı müttefikleriyle sürdürdüğü askeri güvenlik çözümü politikasına uymayan her türlü davranış ve açıklamayı reddettiğinin açık ifadesi.
Rejimin kendi mensuplarına, tüm Suriye halkına ve uluslararası topluma yönelik işlediği suçlarının buluştuğu ortak çizgi, rejimin suçu işlemesi ve sonuçlarının sorumluluğunu mağdurlarına yükleyerek ceremesini onlara çektirmesidir.
Bu, öldürmeye ve tutuklamaya, insanlık dışı koşullarda bazı bölgeleri işgal etme ve kuşatmaya başladığında işlediği ilk suçlarıyla fiilen somutlaştı. Suriyelilerin sert bir karşılık veremediğini ve uluslararası toplumun sert bir tepki göstermeyip sessiz kaldığını görünce de daha ileriye giderek daha ağır suçlar işlemeye yöneldi.
Suriyelilerin hastane, okul, yol, elektrik, su ve iletişim ağları gibi bireysel ve toplumsal maddi imkânlarını ve kapasitelerini yok etti. Ardından, sadece kontrolü dışındaki bölgelere değil, komşu ve daha uzak ülkelere baskı yapan yerinden etme ve tehcir suçuna geçiş yaptı.
Bu ülkelerdeki yönetimler ya da mülteci karşıtı kesimler buna sebep olan rejime tek kelime etmeden milyonlarca yerinden edilmiş insanı ve mülteciyi karşıladılar ama bugün mağdur olan sığınmacıları suçluyor ve geri dönmelerinin imkansızlığına rağmen Suriye'ye geri dönmelerini talep ediyorlar.
Milyonlarca Suriyeliyi yerinden etme ve yaklaşık 130 ülkeye dağılma suçunun ciddiyetine rağmen, daha tehlikeli addedilen bir suç var ki oda kimyasal silah kullanımı.
Bu suç için azami cezaların uygulanması gerekiyordu, ancak suça verilen yanıt oldukça sığ ve yetersiz göründü. Bunun üzerine rejim kimyasal cephaneliğini yeniledi ve bu silahları tekrar tekrar kullandı. Dahası, uluslararası siyasette etkili olan ülkeler hiç şüphesiz bu kimyasal suçlarla ilgili tüm verilere ve gerçeklere sahip olsa da bu suçlamaları reddettiği bir uluslararası mücadeleye girişti.
Esed rejiminin suçlarını inkar etmesine ve Suriyeliler ile uluslararası topluma yüklemesine dair kanıtlar sunmak, fazla çaba gerektirmeyen kolay bir mesele. Suriyeliler başlarına gelenler nedeniyle bunlara cevap veremeyecek düzeydeyse, uluslararası toplum bu suçlara cevap verme iradesini göstermesi durumunda tüm imkân ve kudrete sahip. Ancak sessiz kalmayı ve sonuçlarına katlanmayı, dahası failin ve İranlı ortaklarının suyuna gitmeyi tercih etti.
Devrimin seyrini bozan müdahalelerle Esed rejimi karşısında Suriyelilerin pozitif enerjisini tüketti. Ülkedeki radikalizm yanlılarını güçlendirdi ve muhalefeti, özellikle de içindeki ulusal demokratik güçleri marjinalleştirdi.
Rejimin suçlarının uluslararası düzeyde ele alınma biçiminin hem devletler hem de kurumlar düzeyinde işlemden geçirilmesi, uluslararası toplumun mutlaka çözmesi gereken bir görevi temsil etmektedir.
Bu bağlamda atılacak ilk adımlar, rejime ve suçlarına karşı Suriyelilerin etkinliğini ortaya çıkarmaktır.
Ardından, ülke ve örgütlerin sadece suçlarına karşılık vermekle kalmayıp (çünkü bazıları geçmişte kaldı) Esed rejimiyle yüzleşecek Suriye politikalarının geliştirilmesine katılmasıdır.