Lahsan Haddad
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Parlamento Ağı'nın yönetim kurulu üyesi ve eski Fas Turizm Bakanı.
TT

Fas: Fransa ve Sahra

Cumartesi günü ‘Kral ve Halk İhtilali’ vesilesiyle yaptığı tarihi konuşmada Kral 6. Muhammed, ‘Batı Sahra’nın, Fas Krallığı ile ister geleneksel ister yeni olsun müttefikleri ve ortaklarını birbirine bağlayan stratejik ilişkilerdeki herhangi bir gelişme veya ilerlemenin temeli olduğunu söyledi.
Kral 6. Muhammed, Başkan Donald Trump döneminde ABD tarafından alınan Fas'ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıma kararının temelini attığı bir dinamik olduğunu, Başkan Joe Biden'ın Beyaz Saray'a gelişiyle bu kararın değişmemesinin de ABD yönetiminin bu dosyaya yönelik tutumunda Fas'ın Sahra üzerindeki egemenliğini pekiştiren stratejik bir değişiklik anlamına geldiğini söyledi. Bölgeye uluslararası alanda tanınan bir özerklik biçiminde somutlaşacak geniş yetkiler verilebileceğini de kaydetti.
Batı Sahra'yı 90 yıl boyunca sömürgeleştiren ülke olan İspanya, 20 Mart 2022'de tarihi pozisyonunu duyurdu. Fas'ın yıllar önce sunduğu özerklik önerisinin, suni çatışmayı çözmek için en uygun ve gerçekçi çözüm olduğunu kabul etti. İspanya, 14 Kasım 1975'te Batı Sahra’nın egemenliğinin Fas ve Moritanya'ya devredildiği ‘Madrid Anlaşmaları’nı imzalamasına rağmen yıllardır tarafsız bir pozisyon benimsiyordu.
İspanya'nın bu dönüşümü, Fas'ın İspanya ile güvenlik, göç, karasuları üzerindeki egemenlik, ortak deniz alanları üzerindeki egemenliğin jeo-stratejik örtüşmesi, ticaret ve ekonomik alışveriş gibi önemli hassas konularla ilgili iş birliğindeki merkezi rolünü doğrulayan egemen bir karardır. Evet, İspanyol kamuoyunun bir kısmı buna karşı çıktı, ancak geleneksel partiler (Podemos Partisi ve aşırı sol hariç) İspanya'nın çıkarına hizmet ettiği sürece buna itiraz etmiyorlar.
Amerikan ve İspanyol pozisyonları güç dengesini alt üst etti. Bu, Avrupa, Afrika ve Arap ülkelerinin benzer pozisyonları benimsemesini, Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini desteklemesini kolaylaştırdı. Geriye Fas'ın geleneksel müttefiki olmaya devam eden ama aynı zamanda Cezayir ile de güçlü ilişkilere sahip olan (bu ilişkilerin zaman zaman karşılaştığı birçok soruna rağmen) Fransa'nın pozisyonu kalıyor. Evet, Fransa, birbirini izleyen hükümetlere rağmen, Güvenlik Konseyi'nde Fas'a güçlü destek sunuyordu. Başkanlar Jacques Chirac ve Nicolas Sarkozy döneminde bu destek koşulsuz hale geldi, Cezayir'de ise sürekli bir eleştiri kaynağı oldu. François Hollande döneminde destek devam etti, ancak Cezayir'in yatıştırılması, Chirac ve Sarkozy'nin Fas'a yönelik pozisyonlarını körükleyen coşku ve istekliliğin dindirilmesini gerektiriyordu.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetiminde durum daha karmaşık hale geldi. Macron, Cezayir ile tarihi bir uzlaşma üzerine bahis oynuyor. Bu da onu, Fransa ve Cezayir arasındaki ortak hafızaya dair bir tasavvur geliştirmesi için Cezayir asıllı Fransız tarihçi Benjamin Stora’a güvenmeye sevk etti. Bu tasavvur, Fransa'nın Cezayir'de işlediği birçok suiistimaldeki tarihsel sorumluluğunu kabul ettiği, Cezayir tarafının da birçok olaydaki sorumluluğunu üstlendiği, ‘şehit’ sayısını abarttığını kabul ettiği, Fransa'nın Cezayirlilere yüzyıllar süren Osmanlı ve Fransız kolonizasyonu ve onlardan önceki Mağrip yönetiminden sonra coğrafi ve ekonomik olarak güçlü bir devlet verme rolünü tanıdığı bir ortak zemin oluşturmaya dayanıyor.
Macron'a göre bu uzlaşma, Fransa'nın Kuzey Afrika'daki etkisini yeniden kazanmasını, son olarak Fransız kuvvetlerinin Mali'den çekilmesi gibi büyük zorluklara tanık olan Sahel ülkelerindeki varlığını takviye etmesi ve desteklemesi için Fas ve Cezayir ile işbirliği yapmasını sağlayacak.
Cezayir'in ‘ortak hafızayı’ reddetmesi nedeniyle bu bahis başarılı olmadı, ancak Cumhurbaşkanı Macron henüz pes etmedi. Kaldı ki bugünlerde Cezayir'e yaptığı ziyaretin amaçlarından biri de bir yanda Cezayir ile diğer yanda Fas ve İspanya arasında Fransa tarafından desteklenen en üst düzeyde bir uzlaşmayı organize etmeyi tartışmak. Ama bu Cezayir'deki yetkililerin hoşuna gitmedi. Hatta Cezayir'den gelen haberler, Cezayir istihbaratının Macron'a sunulmak üzere Mali'de Fransa'nın başına gelen aksiliklerden Fas'ın sorumlu olduğunu söyleyen bir rapor hazırladığını naklediyor. Fas'ın Mali'deki Fransız rolünü baltalamada rol oynadığı iddiası temelsiz, ancak aynı zamanda bu, Cezayir'in Fas ve İspanya ile uzlaşmaya veya bu bağlamda herhangi bir Fransız rolüne ilgi duymadığı anlamına da geliyor.
Bütün bunların arka planında Fransa’nın özellikle Batı Afrika bölgesindeki rolünün büyük meydan okumalarla karşı karşıya olduğu bir zamanda, Fas'ın Afrika'daki artan ekonomik ve yatırım rolü bulunuyor ki, Fransa bundan memnun görünmüyor. Aynı zamanda, bir yanda Fas, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki askeri ve istihbarat işbirliği, şimdi Rabat'ın geleneksel müttefiki Fransa'yı bir şekilde geriye iten yukarı yönlü bir ivme yaşıyor.
Fas, Fransa’nın gelecekte iki ülke arasındaki ortaklıklar değerlendirilirken temel alınacak kriter olan Batı Sahra üzerindeki egemenliği konusundaki tutumunu netleştirmesini bekliyor. Fas Kralı diyor ki; Fransa her şeyi olduğu gibi tutmak istiyor: Fransa’nın Fas ve Cezayir ile çıkarlarını dengelemek ve Fas’ın Batı Sahra ile ilgili pozisyonunu Güvenlik Konseyi'nde desteklemekle yetinmek.
Kral 6. Muhammed tarafından ifade edilen Fas pozisyonu güçlü ve net olmayı sürdürürken, Fransa'nın pozisyonunun Macron'un Cezayir ve Fas taraflarının çıkarları arasında kabul edilebilir bir denge kurmayı ne ölçüde başaracağına bağlı olacağını düşünüyorum. Bunda başarısız olduğunun ilk göstergesi ise, Cezayir'in Fransız desteğinde kendisi ile Fas ve İspanya arasındaki uzlaşma zirvesini reddetmesi. Cezayir, Macron'un Cezayirliler arasındaki ‘hafıza rantı’ dediği şeyi kullanmaya devam etmekte ısrar eder ve Sahel bölgesinde Rus misyonunu kolaylaştırmadaki rolü hakkında net açıklamalar yapmazsa, Macron'un Cezayir üzerine oynadığı bahis boşa çıkacak görünüyor.
Kral 6. Muhammed'in konuşmasında Fransa'ya verdiği mesaj şu; Fas, Batı Sahra üzerindeki egemenliği konusundaki pozisyonunu netleştirmeden, Paris için stratejik bir müttefik rolü oynamaya hazır değil. Fransız kamuoyu ve Fransız seçkinlerinin buna bir itirazları yok. Gerçekleşmesi gereken dönüşüm, Macron'un, Fas'ın güvenilir bir müttefik olduğuna ikna olması.