Ömer Özkaya
Yazar
TT

Gorbaçov: Küresel sistemin en alttaki tuğlasını çeken lider

Yüksek siyasetin içinde yoğun şekilde paradoks bulunmaktadır. Bu paradokslar açıklanamazlar, açıklandıklarında bile yine bir paradoks üretirler. Bu yönüyle paradokslar başta en üst düzey elitler olmak üzere sıradan insanların da acil gereksinimi niteliğindedir. Bu özelliği sebebiyle üst düzey paradokslar fazlasıyla derin, alt kategorideki paradokslar da fazlasıyla sığdır.
Günümüzdeki küresel politik yoğun ısınmanın harlanması 1980’lerde SSCB Sovyet Komünist Partisi Genel Sekreterliği'nin özel olarak görevlendirdiği bir grup stratejist analiste SSCB’nin nasıl "feshedilmesi" gerektiği yönünde stratejik takvim hazırlamaları direktifiyle başlar.
Bu gruptan iki siyasal operatör belirlenir, diğer grup askerî, ekonomik, finansal ve sosyolojik analistler ve stratejistler perde arkasında kalacaklardır. Bu iki siyasal portre, Gorbaçov ve Şevardnadze, siyasal operatörler olarak SSCB yönetiminde yükseltilirler. Perde arkasındaki stratejistler ve analistlerden oluşan grup öncelikle liberal ekonomi denemeleri yapacakları üretim alanları oluştururlar. Bu denemelerin merkez üssü Gürcistan olacaktır. SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze çok etnikli küçük bir SSCB minyatürü olan Gürcistan’da bu uygulamanın hem direktörü hem de koruyucusu olur.
Bu arada Sovyetler’in özel görevli grubu ABD ve SSCB arasında yürütülen stratejik nükleer silahların sınırlandırılması (Salt 1 ve 2) görüşmeleri sırasında tutulan notları analiz eder: Kapitalist dünya ve liberal sistem, epistemolojik ve enformatik açmaz tünelinde kavramsal ve güncellemesel yetersizlik yaşamaktadır. Bu sebeple sistem kendini tekrar etmeye başlamıştır. ABD’nin 1979 krizi, İtalya'nın Almanya direktörlüğünde Batılı ve Suudi elitlerce ekonomik krizden çıkarılması, IMF ve Dünya Bankası’nın işleyişi başta olmak üzere Batılı siyasal-finansal sistemler ekonomik dezavantajlı sosyolojik öbeklerin Batı dünyasında yeni bir sosyal sınıf olarak ortaya çıkmakta olduklarını bulgularlar.
Benzer işlem ABD’li stratejist analistlerce SSCB için yapılmaktadır: SSCB, ekonomi başta olmak üzere, yönetsel, hak ve özgürlükler, askerî ve istihbâri endüstriyel kompleks, uzay yarışı, bilimsel ve teknolojik güncellemelerin toplumsallaştırılmasında ve bireyselleştirilmesinde, popüler kültür ve gençlik sosyalleşmesinde ağır sorunlarla karşı karşıyadır.
Sovyet siyasal sisteminin ideolojik ve sosyolojik olarak baskılanması ve gençleştirilememesi, ekonomik ve finansal genleşme ve modernleşmenin olanaksızlaşması ve özellikle nüfusun dinamik unsurlarının kültürel doyuruculuktan ve yaratıcılıktan uzaklaştırılması sistemi sürekli kilitlemekte diktatoryal doz aşımı rejimi sürdürülemez hale getirmektedir. Öte yandan votkanın siyasal ve toplumsal telkin ve deşarj faktörü olarak sistemdeki yeri artık yıpranmıştır. “Kötü rejim yoktur, az votka vardır” pratiği de sürdürülemez hale gelmiştir. Bu süreçte SSCB için kilit kavramlar bulunur, Glasnost (açıklık ve belki özgürlükler) ve Perestroyka (Sovyet sisteminin yeniden tasarımı). Fakat asıl kilit kavram "özgürlük" gündeme getirilmez. Çünkü SSCB özgürlük ve kaostan doğmuştur ve doğduğu ortam onun feshini sağlayacak dinamikleri de içinde barındırmaktadır; bu sebeple hak ve özgürlükler Sovyet sisteminde tabudur ve verilmez. Bu bağlamda iki taraf da rakip ülkeyi süper analiz etmiştir.
Bu arada ABD başkanları ile SSCB liderleri arasındaki yaşsal olgunluk tek ortak nokta gibi durmaktadır. Sanki Rusları siyasal lider profili açısından utandırmamak hedeflenmiş midir bilinmemektedir.
Bu noktada Batı’daki kapitalizmin ve varsayımsal yani hipotetik liberalizmin kitlelerin artan sorunlarına, kapitalizm ve liberalizmin soluna "post" kavramını ekleyerek aşmaya çalışıldığı açık hale gelmektedir.
Doğal olarak ABD ve SSCB tarafları hem kendi ülkelerini hem de rakip ülkeyi analiz etmekte fazla sorun yaşamamaktadırlar. Sorun elde edilen ulusal bulguların ve rakip devletle ilgili elde edilen verilerin servis edilip edilemeyeceğinde veya nasıl kullanılacağında düğümlenmektedir.
İşte bu tablodaki siyasal, ekonomik, diplomatik, kültürel ve sosyolojik arka fonun önünde SSCB’nin siyasal, ideolojik ve hukuksal ötenazisi için görevlendirilmiş Gorbaçov bulunmaktadır. Oysa Gorbaçov SSCB sistemini dahilinde, Şevardnadze de hariçte bir nevi küresel mutabakatla bir paktın ötenazi işlemini gerçekleştirmektedirler. Belki asıl rol, SSCB sistemini bir azınlık olarak olağanüstü analiz etmiş SSCB Dışişleri Bakanı Şevardnazde tarafından oynanmıştır.
SSCB politbürosunun o dönemde sorunların tanımlanmasında mutabakat sahibi oldukları fakat sorunların çözümlerinde ayrıştıkları bilinen gerçektir. Putin’in Gorbaçov’un cenaze törenine katılmaması bu sebepledir. Yani Gorbaçov, Sovyet Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak kullandığı bir takım uluslararası ve diplomatik inisiyatifler sebebiyle Rus devleti nezdinde kısmî itibar kırılması ile mahkûm edildiği görülmektedir.
Bunun yanında ABD ve Batı blokunun atladığı tek handikap, Rusya veya Sovyet olgusunun temelindeki güncel etkeni es geçmeleri olmuştur: Enerji yani petrol ve doğalgaz. Bu köşede SSCB’nin devam etmesi konusunda başta ABD olmak üzere Batılı uluslararası finans sisteminin ve Avrupa'nın da enerji piyasalarını Sovyetler’e açarak destek olduğunun bilgisini vermiştik.
SSCB’nin Sovyet Komünist Partisi'ndeki bir avuç politbüro üyesinin kısa sürede aldığı kararlarla fesh edilmediği de bilinen bir olgudur.
Bu bağlamda Gorbaçov, çekirdek politbüro, Rus derin aklı, Sovyet genelkurmayı, Sovyet Merkez Bankası ve finansal aktörlerinin bildikleri, analiz ve simüle ettikleri stratejik parametrelerin başında sosyalist veya komünist ideolojinin terkinin kapitalizmin ve liberalizmin akıbetini ne yönde etkileyeceği, ikinci olarak da SSCB’nin feshinin NATO ve Batı dünyası başta olmak üzere dünyayı nasıl değiştireceği, yine başta ABD olmak üzere güçlü devletlerin Sovyetler’den kopan devletlere karşı izleyecekleri stratejiler, Sovyetler’den kopan devletlerin izleyecekleri uluslararası ilişkiler güzergahı, küresel siyasal finansal sistemin ideolojik rakip olmadan uygulayacağı ekonomik ve finansal paneller ve uygulama sonuçları ve netice olarak en önemlisi petrol ve doğalgazla ilgili bilimsel ve teknolojik veriler ışığında küresel enerji gereksinimi ve simülasyonlarıdır.
Aslında Batı paktının da Sovyetler’in tüm aşınmalarını aynen ve paralel olarak yaşadığı ancak “özgürlükler” denilen sihirli kavramın ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel ve dinsel alan gibi sayısız sahada oluşturduğu tartışma, düşünme ve müzakere dinamikleri, Batı’daki ideolojik, siyasal, sosyal, kültürel ve sistemsel yaşlanmayı geciktirmiştir.
SSCB Komünist Partisi Genel Sekreterliği’nce ve tabiiki çekirdek politbüroca görevlendirilen stratejist ve analistlerden oluşan SSCB’nin feshinin ne tür bir strateji kapsamında olmasını araştıran gruplar, komünist veya sosyalist ideolojik yelpazenin terkinin "Batı treni"ni durduracağını, kapitalist ve liberalist ideolojinin karşısındaki ideolojik ray ortadan kalkınca Batı kalkınma ve gelişmesinin ana motivasyon öğesi entelektüel aklın da aynen Sovyetler’de olduğu gibi donacağını öngörmüşlerdir.
Bu öngörünün yüksek oranda gerçekleştiği görülmektedir.
Bu özel görevli stratejistler ve analistler grubunun neredeyse tüm öngörüleri tutmuştur. Ayrıca Batı görünümlü iki siyasal operatör Gorbaçov ve Şevardnadze, Batı'nın samimi siyasal ve ideolojik iç dökmelerini de değerli veriler olarak değerlendirmişlerdir.
Batı ve ABD ile görüşmelerin ayrıca siyasal, ideolojik ve ekonomik bir tür günah çıkarma seanslarına dönüşmesi sonucu derlenen veriler, özel görevli stratejistler ve analistler grubunun siyasal operatörleri olan Gorbaçov ve Şevardnadze’yi Batı’ya karşı yine bir strateji kapsamında gayet cömert davranmaya itmiştir.
ABD ve Batı'nın stratejistlerinin ve analistlerinin SSCB sistemi, ideoloji, siyaset, toplum, ekonomi, sosyoloji ve kültür analizleri gerçekten kusursuzdur. Bu dönemin notlarından oluşan Zbigniew Brzezinski’nin Büyük Satranç tahtası kitabı ABD’li analistler ve stratejistlerin jeopolitik ve jeostratejik vizyonlarını ortaya koyması açısından oldukça nitelikli ve ilginçtir.
Büyük Satranç tahtası kitabı 1997’de servis edildikten sonra ABD ve SSCB liderlerinin anlaşmalarının bittiği de kabul edilmiştir. Çünkü jeopolitik ve jeostratejik ABD vizyonu, tüm SSCB görüşmelerinin iptal olduğunu çünkü SSCB’nin feshinin gerçekleştiğini dolayısıyla anlaşmanın karşı tarafının ortadan kalkması sebebiyle ABD’nin, NATO’nun ve AB’nin SSCB hinterlandında rahatça ajandasını gerçekleştirebileceğini görmesini sağlamıştır.
Ancak SSCB’nin duvarları yıkılınca da buradaki birikim başta Avrupa olmak üzere ABD ve Batı’ya paktsal bir tsunami olup dolmuştur. Bu paktsal ideolojik ve ekonomik tsunaminin sonuçlarının Batı’yı her anlamda felç ettiğini, Batı'nın bu olguyu geç analiz ettiğini söyleyebiliriz.
Batı'nın hatası SSCB dağılması ile birlikte Rusya'nın da bittiğini strateji olarak kabul etmesinde yatmaktadır. Rusya metodolojik olarak tüm Batı’ya mercek tutarken, tüm Batı sadece Rusya'ya mercek tutuyor ve genelde aynı verileri görüyorlardı: Devasa bir hammadde ve enerji okyanusu ve otoritesiz bir ülke, Rusya’dan Batı’ya yoğun bir kaynak transferi ve artık tekrar dirilmeyecek bir ülke kalmıştır.
Eğer “SSCB sistemini ve ideolojisini feshederken Batı'nın açgözlülüğünü hesaba katmıştır” yargısı kabul edilirse, Rusya'nın bugün Batı'nın açgözlülüğünü değerlendirdiği kabul edilebilir. Gerçekten de Gorbaçov ve Şevardnadze’nin Batı’nın Sovyetler Birliği’ne yönelik hırslarını gözlemledikleri ve bu hırsı motive ettikleri de meydandadır.
AB ve NATO genişleme stratejisi birçok açıdan doğrudur. Fakat zamanlamasının sorun olduğunun saptanması zorunludur. AB ve NATO genişlemesinin fazlasıyla önyargı ve ön kabuller içerdiği ve bu faktörün de NATO ve AB genişlemesinin performansını düşürdüğünü de analiz etmek gerekmektedir.
...
Dolayısıyla SSCB’nin siyasal ve ideolojik feshinin Batı’yı gafil avladığı söylenebilir. SSCB’yi fesh stratejisi irdelendiğinde Batı’ya SSCB’nin Rusya Federasyonu olarak ideolojisini ve siyasal sistemini güncellemiş ve geliştirmiş olarak da devam edeceği izlenimi kuvvetli olarak verilmiştir.
Fakat bu "söz" tutulmamış ve Batı'nın Rusya stratejisi darmadağınık olmuştur. Sonuçta bugün toparlanmaya çalışılan da budur. Gorbaçov’un cenaze törenine katılmayan Putin'in rezervi de şu olabilir: ABD ve Batı’ya fazla taviz verildi. SSCB feshedilirken Batı da SSCB’nin durumundaydı. Putin'in bireysel rezervi strateji de olabilir. Ancak SSCB’yi fesheden aklın sıradan olmadığı da ortadadır.
Öte yandan Stratejik Silahların Sınırlandırılması (SALT 1 ve SALT 2) görüşmeleri aslında her iki taraf için de havlu atmaktır. Artık her iki tarafın oyunu sürdürecek strateji revervi tükenmiştir. Propaganda metaryali bitmiştir. Rekabetin devamı nükleer savaşı kaçınılmaz kılacakken ABD ve SSCB liderleri nükleer savaş seçeneğini bertaraf etmişlerdir. Bu yönüyle SSCB feshi takdire şayandır.
ABD ve Avrupa, Rusya ile ilgili öngörü ve simülasyon çalışmalarına yeterince ağırlık vermemişlerdir. Oysa petrolün tarihi Rusya'nın gelecekte enerjide nasıl davranacağının verilerini göstermektedir. Petrol üreten ülkelerin örgütü OPEC, petrolün küresel sistemi bir anda nasıl değiştirebileceğinin raporlarını yazmış ve dünya kamuoyuna da ilan etmiştir. Rusya'nın yüksek stratejist ve analistlerinin dezavantajları avantaja çevirmek için ürettikleri stratejilerde bunlar göz önüne alınmış görülmektedir.
Aslında Gorbaçov’un ve Şevardnadze’nin küresel sistemin temelindeki ideolojik tuğlayı çekerek tüm dünyayı hazırlıksız yakalanacakları süreçlere sürüklediği de teslim edilmelidir.
Şevardnadze gibi bir dehanın Gorbaçov’dan fazla irdelenme ve araştırmayı hak ettiği gerçeğinin yitimi büyük kayıptır. Sonuçta Gorbaçov dünyayı "gülerek" değiştirmiştir. Şevardnadze olmadan başarır mıydı, soru budur.
Batı dünyasında bundan sonra Gorbaçov’un eskisi gibi sempatik karşılanmayacağını da söylemek gerekir.
Sovyetler’in aşırı zayıflaması ve hatta yok olmasının ABD ve Batı'nın çıkarına olduğu tezleri, Sovyet dağılmasından sonra çökmüş, Batı ve ABD hegemonyası nitelik ve içerik zayıflaması yaşamıştır ve yaşamaktadır. “Batı ve ABD zayıflarsa Rusya güçlenir” tezi de realize olmamıştır. ABD ve Rusya arasında oluşan paradoksa yenileri eklenmektedir. Her çözüm daha büyük çözümsüzlükler üreterek küresel sistemi daha içinden çıkılmaz noktalara götürmektedir.
Dolayısıyla paradokslar ulusal ve uluslararası ilişkiler sisteminin rutini haline gelmektedir. "Politikanın tuhaf yol arkadaşları kazandıracağı" ilkesi işlemekte ve bu tuhaf rol ve yol arkadaşları, siyasetin ve uluslararası ilişkilerin doğasını bozarak paradoksal politikaya dönüşmektedir.
İşte Gorbaçov bu paradoksal siyasetle küresel siyaseti ve diplomasiyi evirmiş ve yeni bir düzleme sokmuştur.