İstemi Yılmaz
TT

Türkiye-Libya anlaşması Akdeniz’deki dengeleri nasıl değiştirecek?

Ankara ile Trablus hükümeti arasındaki ittifak geçtiğimiz hafta Akdeniz’de suların bir kez daha ısınmasına yol açtı. Sebebi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığındaki yüksek rütbeli diplomatik heyetin Libya’da imzaladığı “hidrokarbon mutabakatı”. Çavuşoğlu’nun ağzından aktarırsak anlaşma sayesinde “hem karada hem denizde Türk ile Libya firmaları birlikte araştırma, sondaj gibi faaliyetler” gerçekleştirebilecek.
İki ülke arasında halihazırda 2019’da imzalanan ve Akdeniz’deki enerji kaynaklarının çıkarılmasını öngören “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” vardı. Fakat yine de hidrokarbon mutabakatı bu ortaklığa yeni bir yaklaşım getiriyor. Zira bu anlaşma sayesinde artık Türk şirketler Libya anakarasında da hidrokarbon araması, sondajı yapabilecek.
Dünya petrol rezerlerinin yüzde 4,1’ine sahip günlük petrol ihracatı 1,2 milyon varile ulaşan bir ülkeden bahsediyoruz. Bir de buna henüz boyutu konusunda kesin bir veri olmamasına rağmen zengin gaz kaynaklarını da eklendiğinde anlaşmanın ciddiyeti anlaşılıyor. Üstelik söz konusu mutabakat Atina-Ankara hattındaki enerji geriliminin arttığı bir ortamda gerçekleştiğini unutmamak gerek.
Nitekim mutabakata yönelik tepkilerin adresi de Atina yönetimi ve bölgedeki ortakları. Yunan Dışişleri, anlaşmanın imzası kurumadan yaptığı açıklamada, “Türkiye-Libya muhtırası hukuka aykırı ve geçersizdir” diyerek yüksek perdeden itirazını dile getirdi. Kahire hükümeti de Trablus’taki Ulusal Birlik Hükümeti'nin görev süresinin dolduğuna işaret ederek anlaşmayı itibarsızlaştırmaya çalışırken Avrupa Birliği ise “üçüncü devletlerin egemenlik haklarını ihlal etmesi” hasebiyle mutabakatın deniz hukukuna aykırı olduğunu öne sürdü. Pek tabii Brüksel’in bu hukuk gözeten duruşu Mısır, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasındaki deniz yetki anlaşmaları imzalanırken Türkiye’nin çıkarları karşısında ortadan kayboluyordu.
Tepkilere bakıldığında Ankara’nın bölgede yalnızlaştığı hissiyatına kapılmak doğal. Ancak enerji rekabetinin Libya ayağında Türkiye’nin desteğini alan sürpriz bir Avrupalı oyuncu mevcut. İtalya ve yarı ulusal enerji şirketi ENI, Trablus-Ankara hattına dahil edilmiş yeni ortak olarak karşımıza çıkıyor. İtalya’nın eski Başbakanı Mario Draghi’nin temmuz ayında gerçekleştirdiği Ankara ziyaretinde Libya’daki enerji pazarında ikili etkinliğinin artırılması konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ülkede yeni gerçekleştirilen seçimlerde sandıktan birinci çıkan aşırı sağcı Giorgia Meloni’nin de tutumu farksız. Meloni, Libya’daki rekabetten Fransa’yı sorumlu tutarak AB içerisinde yeni ir kriz çıkaracağının sinyallerini verdi.
Her ne kadar iki güç arasında parçalı bir siyasi tabloya sahip olsa da Libya’daki karşıt kamplar Türkiye’nin hakimliğini ve hakemliğini tanımış durumda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sürekli ertelenen Libya seçimleri öncesi hem Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile hem de Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile görüşmelerini sürdürüyor. Fransa gibi bölgede çıkarları Türkiye ile çelişen devletlerden destek gören Salih dahi Ankara’nın ağırlığının farkında.
Neticede Türkiye bölgede sanıldığı kadar yalnız değil. Bununla birlikte Trablus ile imzaladığı mutabakat, Ankara’yı yeniden hedef haline getirdi. Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle Moskova’nın gazı kesmesiyle en zor kışına hazırlanan Avrupa için tek alternatif Akdeniz’deki gaz rezervlerinin AB’li ortaklarca çıkarılması. Böyle bir ortamda Türkiye, bölgedeki dostlarını artırmaya çalışmalı.