Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Teokratik despotizm ve sekülarizm

Din, tarih boyunca her zaman yönetme, sömürme ve hakimiyet aracı olarak kullanılmıştır. Din adına yönetme iddiası, aslında Tanrı veya ilahlar adına  yönetme iddiasıdır. En yüksek ve kutsal varlık olarak  görülen Tanrı veya tanrılar adına yönettiklerini ve tahakküm ettiklerini söyleyen  yöneticiler, ilahi ve kutsal emirlere uygun olarak insanları en doğru şekilde yönettiklerini  söylemektedirler. Teokraside din ve inanç, herşeyin başı, ortası ve sonu olarak kullanılmaktadır.
Teokraside her ne kadar  tanrı veya tanrılar adına idare ettiklerini iddia eden yöneticiler olsa da, aslında teokrasi, insanın insanı yönettiği despotik bir sistemdir. Teokraside, hiçbir şekilde Tanrı veya kutsal yoktur. Hiçbir yönetim şekli veya rejimi, ilahi , kutsal veya tanrısal değildir. Bütün teokratik yönetim biçimleri ve rejimleri, insana rağmen  insanın, insan tarafından yönetilmesi ve sömürülmesi anlayışına göre kurgulanmışlardır. Tanrı adına yönetme veya  ilahi kanunlarla yönetme iddiasının hiçbir gerçekliği yoktur.
Tanrı adına yönetme iddiası taşıyan bütün despotik yönetimlerin en nefret ettiği şey, din ve devlet işlerinin  birbirinden ayrılmasıdır. Teokratik despotizm, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini, dinin  devlet ve siyaset  olamayacağını  söyleyen modern seküler ve laiklik anlayışa şiddetle karşı çıkmaktadır. Teokratik despotizm, laiklik ve sekülarizmi  dinsizlik olarak  sunmakta ve  onları şeytanlaştırmaktadır. Teokratik despotizmin laikliğe ve despotizme karşı çıkışının nedeni, dini değil, siyasidir.  Din kullanılarak tanrı veya tanrılar adına bir grubun, insanlığa hükmetmesine karşı çıkan  ve insanların kendi hür iradeleriyle kendi yönetimlerini oluşturmaları gerektiğini savunan laikliğe ve demokrasiye karşı çıkan teokratik despotizm, laikliği ve demokrasiyi ötekileştirmekte, şeytanlaştırmakta ve nefret objesi haline getirmektedir. Teokratik despotizm yanlılarının,     hakimiyetlerini tehlikede gördükleri anlarda    din elden gidiyor  diye   toplumları  kışkırtmalarının arkasında  hakimiyetlerinin elden gitmesi vardır. Dinin elden gitmesi  diye bir şey yoktur. Din elden gidiyor   yaygarasından anlaşılması gereken şey, hakimiyetin, servetin ve sömürünün elden gitmesinden ve zayıflamasından duyulan  korku ve  panik  anlaşılmalıdır. Teokratik despotizme göre din, ahlak ve maneviyat değil, siyaset, servet ve hakimiyettir.
Teokratik despotizm,  çoğulculuğa karşıdır. Her türlü insani ve sosyal çeşitliliği  ortadan kaldırmayı ve toplumu kendi totaliter ideolojisi  çerçevesinde  biçimlendirmeyi amaçlayan  teokratik despotizm,  farklı olan her türlü etnisiteyi, kültürü, mezhebi ve inancı   ötekileştirir ve onların gayrı meşru olduğunu söyler. Din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet ve kabile gibi aidiyetlerinden bağımsız olarak bütün insanların eşit ve özgür  olduğunu  kabul etmeyen teokratik despotizm,  toplumu sürekli  hiyerarşik kategorilere ayırmaktadır.
Din-devlet ayrılığını kabul etmeyen ve insani çoğulculuğu  reddeden  teokratik despotizm, barış içinde  bütün farklılıkların  birarada ve birlikte yaşamasının bütün imkanlarını  ortadan kaldırmaktadır. Teokratik despotizmin olduğu bir yerde, bir olarak çok olmak, çok olarak bir olmak mümkün değildir. Teokratik despotizm, barışçıl, çoğulcu ve  seküler nitelikte onurlu ve özgür yaşamanın imkanlarını ortadan kaldıran otoriter ve totaliter bir anlayıştır.
Teokratik despotizm,  gerçek dışı ütopyalar  kurgulamaktadır. Hilafet devleti  din adına  kurgulanan despotizmin  en popüler versiyonlarından biridir. Günümüzde teokratik despotizm  kurma hayali kuranlar, tarih boyunca  hilafet olarak kurulan rejimlerin  hepsinin saltanat olduğu gerçeğini unutmaktadırlar. Hiçbir din,  bir devletin nasıl yönetileceğine dair bir rejim ortaya koymamıştır.  Tarihte hiçbir yönetim, ilahi yönetim biçimiyle yönetilmediği gibi,  hiçbir yöneticide ilahi yönetici olmamıştır. Teokratik despotizmde adalete, eşitliğe, çoğulculuğa, özgürlüğe ve barışa dayalı bir yönetim oluşturmak mümkün değildir. Din devleti kurmak için yapılan teşebbüslerin ve denemelerin hepsi, toplumlarına yıkım, sefalet ve esaret getirmişlerdir. Adalete, özgürlüğe, çoğulculuğa, barışa  ve  eşitliğe dayalı bir rejim, ancak seküler ve özgürlükçü bir demokrasinin  kurulmasıyla gerçekleşebilir.
İnsanlar,   değişik inançlara sahip olabilirler ve inançlarına uygun bir  hayat yaşayabilirler. Teokrasi ve din, aynı şey değildir. Din, kişinin  inancına uygun  manevi ve ahlaki bir  hayat yaşamasıdır. Teokratik despotizm ise  kişilere ve toplumlara, Tanrı adına  yönetme davası  güdenlere teslim olmayı ve mahkum olmayı dayatmaktadır. Din ve teokrasi ayırımının yapılması, din karşıtlığı değildir. Özgür, seküler ve demokratik bir toplumda yaşamak için din ve teokrasi ayırımının yapılması gerekmektedir.