Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Onlara inanmayın, bize inanın!

Son Kongre ara seçimleri sonuçlarının ABD’de keskin bir bölünmeyi gösterdiği doğru, ama aynı zamanda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki ideolojik mücadele yoluyla Amerikan çifte standardını da pekiştirdi. Bunun en basit örneği, Demokrat solun bu ağlar ve özellikle de Twitter'ı kontrol etme kıskacının sarsılmasından sonra, Twitter'ın ve dolayısıyla sosyal medya platformlarının mülkiyeti konusunda dönen savaştır.
Ukrayna'daki savaşın ilk günlerinde, ABD merkezli Politico dergisi, “en büyük sosyal medya şirketlerinin birkaç tıklama ile hükümetlerin internetteki izini silebileceğini” yazmıştı. Ama şimdi Elon Musk'ın Twitter'a sahip olmasıyla işler değişti ve farklı bir savaş başladı.
CNN muhabiri John King, ara seçim sonuçlarını aktarırken ekrandan şunları söyledi: “Sosyal medyadan uzak durun. Oy verme konusunda gerçekten sorun olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorsanız, yerel yetkililere güvenin... Burada bize güvenin.”
Peki, muhabirin ve CNN'deki yerel muhabirlerin başkanının ara seçimlerle ilgili bu sözlerini, aynı kanalın sözde Arap Baharı olarak bilinen olaylar sırasında ya da bölgemizi ilgilendiren konularda söyledikleriyle karşılaştırırsak ne olur? Muhabirin sözlerini, kendi kanalının aktardığı Beyaz Saray'ın İran'daki protestoculara ücretsiz internet sağlamak için Elon Musk ile görüştüğü haberiyle karşılaştırırsak ne olur? Ara seçimlerde vatandaşları sosyal medya araçlarına karşı uyarıp, sonra da bunların dünyada ifade özgürlüğünü yaymanın garantisi olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz?
Geçen hafta Başkan Biden, "Ülkenizi yalnızca seçim kazandığınızda sevemezsiniz" demişti. Aynısı değerler ve Washington'un uluslararası alanda yaymaya çalıştığı şeyler için de geçerli. Sosyal medya araçları sadece sizin ideolojinizi ifade ettiğinde, iyi olamaz. Sizinle aynı pozisyonda hareket etmediğinde Biden'ın yakın zamanda Twitter için dediği gibi, bir "yalan platformu" olamaz.
Dolayısıyla, bu çifte standart Washington'un zaten çökmekte olan güvenilirliğinin yanı sıra Batı'nın güvenilirliğini de baltalıyor. Aynı şekilde bu "değerleri" dış politikada işe yaramaz hale getiriyor. Bunun bir abartı olduğunu düşünenler aşağıdakileri göz önünde bulundurmalılar.
ABD ve oradaki aktivistler, bölgemizdeki bazı ülkeleri özgürlükleri baltalamak, iletişim özgürlüğünü kısıtlamakla itham ediyorlar. Peki Cumhuriyetçilere oy verdiğini ve desteklediğini açıklayan Twitter’ın sahibi Musk'a ne oldu?
Kendisine ve Twitter'a karşı organize bir medya kampanyası, aktivistler tarafından bazı reklamcıları reklamlarını geri çekmeye itmeyi başaran ve maddi kayıplara yol açan bir kampanya başlatıldı. Buradaki soru şu;  bazı hükümetlerin iletişim araçlarına yaptıkları ile aktivistlerin ve sol Demokrat medyanın Twitter'a yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri arasındaki fark nedir?
Yöntemler farklı olsa da elbette hiçbir fark bulunmuyor. Böylece ulusal değil dar partizan meselelerin ve çıkarların ele alımındaki bariz Amerikan çifte standartlılığı, ana ve en önemli mesele haline geliyor.
Bu nedenle, ABD'nin kendi içinde ve dünyaya ders veren aynı politikacılar tarafından dikkate alınmadıkları sürece, ABD’nin değerler ve özgürlüklere dair herhangi bir sözünü kabullenmek zordur. Sonuç olarak, Amerikan dış politikasının krizi derin ve güvenilirliği uluslararası düzeyde kuşkuludur.